CHP’nin kazandığı 14 büyükşehir belediyesinin sonuçlarını incelerken yerel seçimlere özgü bir durum yeniden karşıma çıktı. Bu durum, büyükşehir belediye başkanlıklarında alınan sonuçlarla büyükşehir belediye meclisleri için kullanılan oyların ilden ile önemli farklıklar gösterebilmesidir.
Birçok büyükşehirde belediye başkanlarının topladıkları oylar, daha çok parti aidiyetiyle kullanılan belediye meclisleri oylarının oldukça üstünde çıkabiliyor. Daha az sayıda olmakla beraber bazı büyükşehirlerde fark o kadar da yüksek değil. Bazı büyükşehirlerde ise bu farklar dikkat çekici boyutlar kazanmış.
Tespitlerime göre, CHP’li belediye başkanları arasında bu anlamda en etkileyici başarıyı gösteren adaylardan biri Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ferdi Zeyrek olmuş.
CHP Manisa’da belediye meclislerinde toplamda 408 bin 364 oy almış. Buna karşılık Manisa genelinde sandıklardan Ferdi Zeyrek’e çıkan oylar bunun çok üstüne 507 bin 563’e çıkmış. Manisa’da belediye meclislerindeki yüzde 45.84 olan oy oranı, belediye başkanlığı pusulalarında yüzde 57.25’e kadar çıkıyor. İkisi arasındaki makas 11.5 puana yaklaşıyor.
MANİSA’DAN SONRA ANKARA, MERSİN VE BURSA ÖRNEKLERİ
Buna yakın oranlarda başarı gösteren başkanlar arasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da var. CHP’nin Ankara’da belediye meclislerinde yüzde 49.37 olan oy oranı, belediye başkanlığında Yavaş’a verilen oylar söz konusu olduğunda yüzde 60.44’e çıkıyor. Fark 11 puanın biraz üstünde.
Mersin’de ikinci kez belediye başkanı seçilen Vahap Seçer ise 12 puanı aşan farkla bu grubun en başında yer alıyor.. Bursa’da Mustafa Bozbey de 8.5 puanlık bir farkla parti oylarının üstüne çıkan önemli bir sıçrama yapmış. Bu fark İstanbul’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nda 5.5 puan gibi bir eşikte.
Yoğun bir göç aldıktan sonra 1992 yılında ilçe olan ve Güneydoğu’dan da hatırı sayılır ölçüde bir göç dalgası çeken bir ilçe Sultanbeyli. Geçen 14 Mayıs’ta yapılan milletvekili seçiminde DEM Partisi’nin selefi olan, HDP çizgisindeki Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi 34 bin 717 oy almıştı burada. Sandıklarda bu ilçenin AK Parti’den sonra ikinci büyük aktörüydü Yeşil-Sol Parti. CHP’nin de önündeydi.
Özetle, Kürt kökenli olup HDP çizgisine yönelen seçmenlerin davranışını okumamız bakımından bize önemli ipuçları sunan bir ilçe Sultanbeyli.
Peki bu ilçede HDP’nin devamı olan DEM Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterdiği Meral Danış Beştaş’a kaç oy çıktı?
Elimdeki veriler Beştaş’ın 8 bin 865 oy alabildiğini gösteriyor.
Yani, Sultanbeyli’de DEM Parti’nin ilçe belediye başkan adayı Hamitoğlu’nun aldığı oyun yarısından da az oy çıkmıştır Beştaş’a.
Özetle, Sultanbeyli’de ilçe belediye başkanlığı için oy kullanırken daha çok parti aidiyetini gözeterek DEM Parti adayını destekleyen seçmenlerin yaklaşık yarısı, konu büyükşehir belediye başkanlığı olduğunda, siyasi aidiyetini ikinci plana atarak başka bir adaya yönelmiştir. Bu adres Ekrem İmamoğlu olmalıdır.
*
AK Parti’nin önde bitirdiği Sultanbeyli’de 31 Mart’ta karşımıza çıkan değindiğimiz seçmen davranışı yalnızca bu ilçeye özgü değil. DEM Parti’nin İstanbul’da aday çıkarttığı ilçelerin büyük bir bölümünde değişen oranlarda kendini gösteriyor bu örüntü.
Tabii bu amaçla yola koyulurken, her seçimde bu bölgelerde katılımın genellikle ülke ortalamasının altında seyrettiği belirtilerek, bu durumun olağan karşılanması gerektiği görüşü öne sürülebilir.
Gelgelelim rakamlara baktığımızda, bu bölgelerde 2019 yerel seçimi oranlarının ciddi ölçülerde altına inilmesi bir meselenin varlığına işaret ediyor. 2019 yılının yüzde 84.66 ve son 31 Mart seçiminin yüzde 78.55 olan katılım oranları arasındaki altı puanlık farkın da üstüne çıkan bir gerilemeden söz ediyoruz.
BÖLGEDEKİ GENEL GÖRÜNTÜ KATILIMIN DÜŞÜKLÜĞÜ
Örneğin, Diyarbakır’da bundan beş yıl önce 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen yerel seçimde katılım oranı yüzde 78.60 çıkmıştı. Buna karşılık, geçen 31 Mart’ta Diyarbakır’da katılım oranı belediye başkanlığı sandıklarında yüzde 67.34’e kadar inmiştir. Bu oran belediye meclisi sandıklarında yüzde 67.01’e kadar düşmüştür. Her halükarda arada yaklaşık 11.5 puan gibi bir fark söz konusu.
Bölgede bir iki ilden daha örnek vererek konuyu açmaya çalışalım. Örneğin, Van’da 2019 yerel seçiminde katılım oranı 78.36 iken, 31 Mart’ta bu oran 67.38 olmuştur. Keza Mardin’de 2019 yılındaki oran 80.61 iken, bu kez 73.09’a inmiştir. Bölgedeki genel görüntü bu yöndedir.
Ayrıca, bundan 10.5 ay önce yapılan milletvekili seçimindeki katılım oranları ile kıyaslandığında, bölgedeki düşüşler daha da sert görünüyor. Örneğin, Diyarbakır’da 14 Mayıs 2023 milletvekili seçiminde katılım oranı yüzde 81.72 oranında gerçekleşmişti.
SANDIĞA GİDENLERİN SAYISINDA 157 BİNLİK GERİLEME
Oran yüzde 78.55 oranında gerçekleşti. AK Parti’yi iktidara getiren 3 Kasım 2002 seçimlerinden bugüne uzanan zaman kesitine baktığımızda en düşük katılım oranlarından birine tanıklık ettik.
Geçen yirmi yılı aşkın zaman zarfında en düşük katılım oranı yüzde 76.25 ile 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde yaşanmıştı. Keza, 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan ve Cumhurbaşkanı’nın ilk kez halk tarafından seçildiği cumhurbaşkanlığı seçimi de yine yüzde 77.05 gibi düşük bir oranda gerçekleşmişti.
2002 sonrasındaki seçim verilerine karşılaştırmalı bir şekilde bakıldığında, katılım oranının bu istisnalar dışında yüzde 80’in, hatta çoğunluk yüzde 85’in üstünde seyrettiği gözleniyor.
Çok değil, bundan 10.5 ay önce yapılan milletvekili seçiminde katılım oranının yüzde 88.92 gibi yüksek bir oranda şekillendiği hatırlandığında, yüzde 78.55 bize 10 puanın üstüne çıkan bir gerilemeyi anlatıyor.
SANDIĞA GİDENLERİN SAYISINDA 5.8 MİLYONLUK GERİLEME
Geçen 31 Mart’ta Türkiye’de kayıtlı 61 milyon 430 bin dolayında seçmen kitlesi içinden yalnızca 48 milyon 256 bin kadar vatandaş sandığa giderek oy kullandı. Kaba bir hesapla, her beş seçmenden yaklaşık biri oy kullanmak için sandığa gitmedi.
Oysa geçen mayıs ayındaki seçimde kayıtlı 60 milyon 721 bin seçmen arasından 53 milyon 994 vatandaş oy kullanmıştı. İki seçim arasında sandığa gidenlerin sayısında yaklaşık 5 milyon 800 bin kişilik bir gerileme söz konusudur.
Bütün bu rakamları değerlendirirken, 14 Mayıs 2023’te seçmen sayısı 60 milyon 721 bin iken, geçen yerel seçimde 61 milyon 430’a çıktığını, yani 709 bin kadar genç seçmenin de sisteme girdiğini muhakkak önemli bir faktör olarak hesaba katmalıyız.
Daha önce iki dönem belediye başkanlığı yapmış olan CHP’li Mehmet Siyam Kesimoğlu 20 bin 770 oyda kalırken, ondan 603 oy fazla oy alan MHP’nin adayı Derya Bulut 21 bin 173 oyla yarışı birinci bitirdi.
Kuşkusuz, Cumhur İttifakı bünyesinde varılan mutabakat çerçevesinde AK Parti’nin Kırklareli merkez ilçesinde aday göstermeyip taktik olarak MHP adayını desteklemesinin önemli bir rolü oldu sandıktan çıkan sonuçta.
Bu sonuç, Kırklareli’nin yerel yönetim düzeyinde bütünüyle MHP’ye geçtiği anlamına gelmiyor tabii ki. Kırklareli’nde, kalan 7 ilçe AK Parti (4), CHP (2) ve MHP (1) arasında dağıldı. İlginçtir ki, bu duruma rağmen Kırklareli’de kayıtlı bütün seçmenlerin oylarının yansıdığı il genel meclisinin toplamında CHP birinciliğini yine korudu.
CHP, geçen 14 Mayıs’ta yapılan milletvekili seçiminde Kırklareli’nin tümünde 120 bin 259 oy almıştı. Geçen 31 Mart’taki yerel seçimde il genel meclisi sandıklarında CHP’ye buna çok yakın bir sayıda, toplam 119 bin 632 oy çıktı.
Bu sonuçta, Kırklareli ilçeleri arasında kalabalık bir nüfusa sahip olan Lüleburgaz’da CHP’nin sahip olduğu üstünlüğün oynadığı rolü özellikle vurgulamak gerekir.
KÜTAHYA’DA AYNI DURUM AK PARTİ LEHİNE
Burada karşımıza çıkan konulardan biri, seçimlerden sonra merkez ilçelerde alınan sonucun kamuoyunda sıkça bütün bir ildeki sonucu yansıttığı gibi algılanmasıdır.
Buradaki güçlük, ittifak sisteminin uygulandığı seçim bölgelerinde oylar ortak aday üzerinde toplandığında, işbirliğine giden partilerin sandıktaki gerçek gücünü ölçmenin mümkün olmayışıdır.
Şöyle ki, ortağından kendi adayına destek alan parti, her seferinde gerçek gücünün üstünde bir eşikte görünüyor. Bunun tam tersi bir durum da desteği veren parti açısından geçerli.
Yalnızca başkanlar değil belediye meclisleri seçiminde de aynı durum yaşanıyor. Örneğin, Cumhur İttifakı bileşenleri AK Parti ile MHP, büyükşehirlerde ilçe belediye başkanlıkları ve belediye meclisleri seçimlerine ortak listeyle girdiler.
Bunun sonucu, örneğin İstanbul’da bu listelere oy veren MHP seçmenlerinin oyları, büyükşehir belediye meclisi toplamında AK Parti için yapılan hesaplamanın içinde göründü.
Bir başka anlatımla, oyların iç içe geçmesi, hangi partinin tekil olarak ne kadar oy aldığını okuyabilmemize izin vermiyor.
Buna karşılık, 30 büyükşehir dışında kalan ülkenin diğer 51 ilinde, il genel meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde böyle bir sorunla karşılaşmıyoruz. İlçe belediye başkanlıkları için sınırlı ittifak düzenlemeleri yapılmış olsa da, il genel meclisi seçimleri bu anlaşmaların dışında kaldığından, partilerin seçmen nezdindeki destek durumunu oyların karışması sorunu olmadan net bir şekilde okuyabiliyoruz.
TÜRKİYE’DE
Aslında 31 Mart seçiminden sonra geçen on gün içinde pek çok yorum yapılan bazı başlıklarda tekrara düşme riskini de göze alarak, bu verilere biraz daha yakından bakmak istiyorum.
Öncelikle, bir yerel seçimi değerlendirirken muhakkak hesaba katmamız gereken önemli bir özellik var. Çünkü yerel seçimlerde hem büyükşehir/il/ilçe düzeyinde belediye başkanları hem de belediye meclisleri ya da il genel meclisleri için oy kullanıldığından, bütün bu kategorilerde değişiklik gösteren tablolar karşımıza çıkabiliyor.
Şöyle ki; seçmenler belediye ya da il genel meclisleri söz konusu olduğunda parti aidiyetini/yakınlığını ön planda tutarken, belediye başkanları için oy kullandıklarında bir dizi nedenle farklı partiden bir adaya yönelebiliyor.
Yerel adayın vasıfları ya da ittifak faktörü bu nedenler arasında gösterilebilir. Örneğin, Cumhur İttifakı’nın ortak adayla yarışa girdiği yerlerde AK Parti ve MHP oyları iç içe geçip tek bir küme altında görünüyor. İstanbul’da ortak aday AK Partili Murat Kurum’a verilen 3 milyon 431 bin dolayında oyun içinde MHP oyları da bulunuyor. Keza, CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na verilen 4 milyon 432 bin oyda CHP dışında birçok partiden oy gelmiş olması gibi.
Bu durum bizi her yerel seçimden sonra çok temel bir soruyla karşı karşıya bırakıyor. Belediye başkanlarının aldıkları oylar büyük bir ağırlık taşısa da özellikle ülke genelinde partilerin gerçek gücünü ölçmek istiyorsak bir yerel seçimde hangi verileri esas almamız gerekir? Ayrıştırmayı nasıl yapmalıyız?
İL GENEL MECLİSİ SONUÇLARI NEDEN ÖNEMLİ
Bu ölçümü yapmak üzere başvurulan bazı kümeler var.
Bu çerçevede Türkiye’nin dış siyasetine ilişkin yaptığı konuşmaları, verdiği mülakatları, sosyal medya paylaşımlarını mümkün olduğu kadar süreklilik içinde okumaya ve değerlendirmeye çalışıyorum.
Kendisinin, bakanlık görevine geldiği geçen haziran ayından sonraki dönemde bu köşede adını en çok geçirdiğim siyasi şahsiyet olduğunu tahmin ediyorum.
Fidan’ı yakından izliyor olmam, geride bıraktığımız yerel seçim kampanyası dönemi sırasında kendisinin Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde yürüttüğü ve dış politika mesajları da verdiği seçim çalışmalarının ister istemez radarıma takılmasına yol açtı.
*
Dışişleri Bakanı’nın seçim mesaisi, ilk olarak 13 Mart tarihinde Ankara’ya komşu Kırıkkale’de çarşıda yaptığı esnaf ziyaretleri ve ardından burada partisinin il örgütünün düzenlediği iftardaki konuşması ile dikkatime geldi.
Kırıkkale, seçimde Cumhur İttifakı bileşenleri AK Parti ile MHP’nin yarışa kendi adaylarıyla katıldıkları bir şehrimizdi. Fidan’ın 13 yıl süreyle MİT Müsteşarlığı görevinde bulunmuş, terörle mücadelede ön planda rol oynamış kimliğiyle sahaya çıkmasının, Kırıkkale’nin milliyetçi dokusu içinde AK Parti açısından belli bir etki yaratmasının hedeflendiği tahmin edilebilir.
*
Ardından