1 Ocak 2009
Üç günde yüzden fazla deprem meydana gelen Denizli’de günün konusu yeniden yer sarsıntıları. Depremlerin analizini Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Özer Tunçtürk gerçekleştirdi.
Denizli’de neler oluyor?
- Ne olduğu bilimsel olarak bile anlaşılamıyor. Üç günde 112 deprem meydana gelen Denizli’de yer sarsıntıları devam ediyor. Yerin 5.5 kilometre altında büyük hareketlilik yaşanıyor. Üstelik bu depremler herhangi biriyle ilişkili değil. İşin ürkütücü yanı da bu. Sık aralıklarla görülen depremler sadece Denizli’ye has. Denizli çukur bir alanda kurulu. Elbette birinci derecede deprem bölgesi sayılıyor. Güneyde Babadağ fay hattı, kuzeyde ise Pamukkale fay hattı ile tehdit altındaydık. Babadağ fay hattı yüz yıldır belki de hiç hareketli değildi. Bu depremlere hem sığ, hem de derin depremler diyebiliriz. İşin dikkat çekici olanı, rekor sayıda depremin olduğudur. Ayrıca her gece ortalama 11-12 kez Denizli yine beşik gibi sallanıyor. Bazı kaynaklar bu depremleri jeotermal enerjiye bağlıyor. Böyle olmadığı inancındayız. Denizli’nin bir diğer özelliği ise birinci derece deprem ili olması. Denizli, son yaşanan yer sarsıntıları ile ülke genelinde adeta ön sırada yer almaya başladı. Örneğin kuzeyde, Pamukkale’nin bulunduğu antik Hierapolis kenti M.S. 17 yılında büyük depremle uyanmış. O tarihlerde Romalılar Hierapolis kentine büyük destek vermiş. Bölgede o depremlerde taş üstünde taş kalmamış. M.S. 60 yılında bölge büyük bir deprem daha geçirmiş. Bu kez tamamen yıkılmış. Romalılar yine Hierapolis’e destek vermiş. Örneğin 1899’da Sarayköy’de Büyük Menderes havzasında büyük bir deprem meydana gelmiş. 50 kilometrelik yüzeyde büyük kırılmalar olmuş. Bin 710 kişi de hayatına kaybetmiş. Bunları andıran bir büyük deprem de Şili’de 1960’ta meydana geliyor. Deprem beş dakika devam ediyor. 22 mayıs 1960’taki bu depremin büyüklük oranı 9.5 şiddetinde. 5 bine yakın insanı canından eden bu depremde 2 milyon insan da evsiz kalıyor. Ayrıca halk arasında oldukça yaygın bir inanış var. Deprem yaz mevsiminde olur gibi. Buna inanmamak gerekir. Depremin mevsimi olmaz. Yerin 5.5 ya da 6 kilometre altında olan depremin mevsimle ne ilişkisi olabilir? Bu nedenle Babadağ fay hattının incelenmesinde büyük yarar var.
İki dönemdir oda başkanı
1966 Acıpayam doğumlu olan Özer Tunçtürk ilk ve orta öğretimini ilçesinde, lise öğrenimini ise Denizli’de teknik lisede yaptı. Daha sonra Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesinden jeoloji eğitimi alan Tunçtürk, Denizli’de oda faaliyetlerine katıldı. Yıllarca Jeoloji Mühendisleri Odası’nda yönetimlerde görev alan Tunçtürk, iki dönemdir başkanlığı yürütüyor. Yer bilimi çalışmalarına katılan Tunçtürk evli ve üç çocuk babası.
DEVLET DE VATANDAŞ DA ÖNLEM ALMALI
Deprem için ne tür hazırlık yapmalıyız?
Depremle mücadelenin iki ayağı bulunuyor. Birincisi insan faktörü. Bölgedeki halk öncelikle deprem gerçeğiyle yaşamak ve ona göre hazırlık yapmak zorunda. Depremlerde çoğu insan enkazdan çok, başına gelen darbelerle hayatını kaybediyor. Bu gerçeği Marmara depreminde yaşadık. Bu nedenle insanlar öncelikle depreme karşı hazırlıklı olmalı. Yatak odalarında olası bir deprem için bir çanta bulundurmalı. Çantada bisküvi, su, sıhhi malzeme, pamuk ve ilaç gibi şeyler bulunmalı. El feneri ve düdük mutlaka olmalı. Enkazın altından kurtulmak için bunlar çok önemli. Ayrıca deprem için devletin de alacağı önemli önlemler bulunuyor. Örneğin her mahallede açık yardım arabalarının kolay ulaşımını sağlamak için alternatif yollar bulunmalı. Örneğin çadırlar nereye kurulacak? Devlet hizmetleri hangi bölgeden yürütülecek? Yemekler nereden dağıtılacak? Günlük temizlik için nereler ayrılacak? Tüm bu çalışmalar depremden sonra değil, Denizli gibi kentlerde önceden hazırlanmalı. Örneğin Denizli Belediyesi alternatif yollar için şimdiden bir hayli yol almalı. Önlemler, depremden sonra enkaz altından insanları canlı çıkarmak kadar çok önemlidir. Bir tek canlı bile bizim için önemlidir. Ayrıca depremden sonra haberleşmede zorluk çıkıyor. Bu de birkaç gün sürebiliyor. Buna da devlet önlem almalıdır. Deprem sonrası panik yaşanmaması için ne gerekiyorsa bugünden yapılmalıdır. Yani kentte yaşayan insanlarımız da, devletimiz de, facia yaşanmadan önlem alabilmeli. Bir deprem senaryosu hazırlanmalı ve ona göre çalışma şimdiden yapılmalı. Sanırım Denizli büyük bir facia yaşanmadan bu yer hareketlerinden kurtulur. Ancak biz yine de de geçmişte TUBİTAK’ın yaptığı gibi, bilimsel çalışmalara başlamalıyız. Buna devletimizin üst düzey görevlileri öncülük etmeli. Böyle bir senaryo yazarsak olası bir felakette işimiz daha kolay olabilir.
Yazının Devamını Oku 25 Aralık 2008
PAMUKKALE Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ardıç göreve geldiklerinden beri bölgeye ve dünyaya açılmaya çabaladıklarını söylüyor. Öğrencilerinin çok iyi koşullarda eğitim görmelerini amaçladıklarını söyleyen Ardıç ile söyleştik. Pamukkale Üniversitesi değişiyor mu?
- Pamukkale Üniversitesi büyük bir değişim içinde. Zaten rektörlüğe aday olurken bu konular önemli projelerimizin arasındaydı. Biz de ilk adımı attık. DPT ve TUBİTAK ile işbirliği içindeyiz. Proje araştırma konusunda devamlı ilişki içindeyiz. Bize önemli katkıda bulunuyorlar. Öğretim üyelerini ve öğrencileri ön plana çıkardık. 1.5 yılda bilgi ve bilimsel çalışma için öncelikle 600 bin YTL kaynak ayırdık. Sonra 700 bin YTL daha ekledik. Bu sürede harcama 2.5 milyon YTL’ye ulaşmış durumda. Bu arada öğretim üyelerimizi teşvik ediyoruz. Öğretim üyelerine hazırladıkları her proje için 100 bin YTL kaynak aktarıyoruz. Amacımız PAÜ ve Denizli’yi dış dünyaya açmak. Bu amaçla şu anda 55 öğretim üyemiz yurt dışında çalışma yapıyor. Bu arada Avrupa ülkelerinden 60 öğretim elemanı da bize geldi. Onlar da burada bilimsel çalışma yapıyor. Göreve gelir gelmez kadromuzla geniş çaplı bir çalışma yaptık. Bilim çalışmasının alt yapısını oluşturduk. Laboratuvar kurarak işe başladık. Alt yapı çalışmasını tamamladık diyebiliriz. Zaman zaman elbette yeni ihtiyaçlar oluyor, hemen çözüyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri ile daha kolay çalışıyoruz. Onlarla hem ulaşım kısa mesafeli. Hem de onlar bilime ve bilimsel çalışmalara yıllar önce başlamış, bizden tecrübeli hale gelmişler. Onlarla çok güzel işbirliğimiz var. Şu anda Almanya ve Fransa olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri ile doğrudan bilim çalışması yapıyoruz.
Dokuz Eylül Tıp mezunu
1965 Ankara doğumlu olan Prof. Dr. Necdet Ardıç ilk, orta ve lise eğitimini memur bir ailenin çocuğu olduğu için çeşitli illerde tamamladı. Daha sonra İzmir Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’ni bitiren ve kulak burun boğaz uzmanı olan Ardıç bir süre yurt dışında eğitim aldı. Akademik kariyerinin önemli bölümünde Pamukkale Üniversitesi’nde görev yapan Ardıç 1.5 yıldır rektörlük görevini yürütüyor. Ardıç, evli ve bir çocuk babası.
ÜNİVERSİTELERLE İŞBİRLİĞİ YAPIYORUZ
Bilimsel çalışmaları bölgeye de taşıyacak mısınız?
- Elbette. Başta Muğla olmak üzere Isparta, Aydın, Kütahya, Afyon ve Burdur’daki kardeş üniversitelerle ortak çalışıyoruz. Rektörler olarak bu konuda sık sık bir araya gelip çalışmaları gözden geçiriyoruz. Projemize bölge üniversiteleri inanılmaz destek veriyor. Birlikte bilgi alışverişi yapıyoruz. Uyum içinde çalışıyoruz. Bu toplantıların sonuncusunda ev sahibiydik. Rektörler Denizli’ye geldiler ve bu ayki çalışmaları masaya yatırdık. Bilimsel çalışmalar bölge halkının da yararına olacak. Örneğin; Denizli’de hem turizm, hem mermer, hem de tekstil sektörü var. Ayrıca antik kentlere de sahibiz. Hierapolis ve Laodikya’da kazı çalışmaları devam ediyor. Bu konuda da İtalya’nın Torino Üniversitesi ile ortak çalışıyoruz. Bu antik kentlerin ayağa kalkması için çaba harcıyoruz. Bu arada meslek yüksek okullarımıza büyük önem veriyoruz. Bu okullarımız bazı sektörlere ara elaman yetiştirmek için yoğun çaba harcıyor. Bu çalışmaların meyvesini önümüzdeki günlerde almaya başlarız. Ama bilim çalışması durmaya gelmez. Devamlı araştırmak ve kendimizi geliştirmek zorundayız.
Yazının Devamını Oku 18 Aralık 2008
DENİZLİ Sanat Vakfı Başkanı Ziya Tıkıroğlu, 2000 yılında kurulan vakfın kentte birçok faaliyete imza attığını söyledi. Tıkıroğlu ile DESAV’ın 8 yıllık çalışma temposunu konuştuk.
DESAV fikri ortaya nasıl çıktı?
- Aslında DESAV’ın daha önceki adı DEVA idi. DEVA Vakfı yıllar önce Denizliler’in Ankara’daki lobi hareketini kurmak için 1994’te kurulmuş. Ne var ki, DEVA bu işlevini de yerine getirememiş. Bunun üzerine dönemin valisi vakfın Denizli’ye taşınmasını istemiş. DEVA da Denizli’ye taşınmış. Biz de 2000’de görevi devraldığımızda DEVA’nın hem görev alanını hem de ismini değiştirdik. Sanatsal faaliyetler 8 yıl önce bu kadar ileri düzeyde değildi. Biz görevi alır almaz sanatsal faaliyetlere ağırlık verdik. Ancak kültürel ve sanatsal etkinlerden öteye de bir türlü gidemedik. Ancak ben ve arkadaşlarım bir hayli de yoğun çalıştık. İşe önce o yıllarda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile başladık. Opera ve baleye önem verdik. Sonra İstanbul ve Ankara’daki en ünlü tiyatro sanatçılarını Denizli’ye taşıdık. Yılda 18 ayrı etkinlik düzenledik. Elbette üst düzey sanat faaliyetleri oldukça pahalı bir iş. Üstelik Denizli halkı da bu türlü etkinlik ile yeni yeni tanışıyordu.
Bürokrasiden ve halktan destek alabildiniz mi?
- Denizli de görev yapan valilerden ve belediye başkanlarından destek aldık, ama bu da çok sınırlı oranda gerçekleşti. Biz istiyoruz ki, destekten çok bize görev verilsin işin maddi sorunları ile ilgilenmeyelim. Ama bu isteğimiz bir türlü gerçekleşmedi. Biz sanat organizasyonlarında bulunur ve görev alırız. Ama biz sanat organizatörü gibi görülmek istemiyoruz. Bu konuda kentte güzel bir sanat faaliyetine de atmış olduk. Kolay değil 8 yılda toplam 120 etkinlikte bulunduk. Hem de oldukça sınırlı imkanlarla çalıştık. Önümüzdeki yılda bu tür faaliyetlere devam edeceğiz. Yine saygın sanat insanları kentimizi gelecekler. Biz de onlarla birlikte bu tür etkinliklerde görev üstleneceğiz. Örneğin; istiyoruz ki, belediyemiz bizden görev istesin biz de onlar adına bu tür etkinlerde görev alalım. Bunu da gerçekleştirmek için yine yoğun bir çaba harcayacağız. Önümüzdeki aylarda İdil Biret, Cihat Aşkın ve Kenterler de kentimize gelecekler. Onları da keyifle izleyeceğiz.
Eski belediye başkanı ilk mimarlardan
1935 yılında Denizli’de dünyaya gelen Ziya Tıkıroğlu ilk orta ve lise eğitimini kentinde tamamladı. Daha sonra İstanbul Yıldız Üniversitesi Mimarlık bölümünü tamamlayan Tıkıroğlu Denizli’nin ilk mimarlarından. Tıkıroğlu, mimarlık görevinin yanı sıra Denizli Ticaret Odası Başkanı olarak da görev üstlendi. Bugüne değin üç kitabı yayımlanan Tıkıroğlu 1984-89 yılları arasında Denizli Belediye Başkanı seçildi. Belediye Başkanlığı döneminde bir çok hizmete imzasını atan Tıkıroğlu, evli ve 3 çocuk ile 4 torun sahibidir.
Yazının Devamını Oku 4 Aralık 2008
AYDIN’ın Nazilli İlçe-si’nde 1954’te ticari hayata atılan ve ismini "Uğur Derin Dondurucu" olarak duyuran firma, hedefi büyüttü. Holdingin satış koordinatörü Erdoğan Ulaş ile söyleştik. Kısa vadede firmanızın hedeflerini özetleyebilir misiniz?
- Şu anda birçok sektörde faaliyet gösteriyoruz. Özellikle soğutma sistemlerinde hatırı sayılır bir yol kat ettik. Buna karşın tekstil, selüloz, medikal ve inşaatta da önemli gelişmeler kaydettik. 137 ülkeye ihracat yapıyoruz. Çin ve ABD dahil birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Ar-Ge bizim için çok önemli. Birçok ülkede 50’nin üzerinde bu konuda çalışma yapan danışmanlarımız mevcut. Bu ülkelerde pazar araştırması yapıyoruz. Başka sektörlere de girmeyi kendimize hedef belirledik. Rüzgárdan etkilenmiyoruz. Altyapımıza çok önem veriyoruz. Hem iç hem de dış piyasayı ihmal etmiyoruz. Şu anda firmamızda 2 bin 100 işçi çalışıyor ki, bu da 8 bin aile yapıyor. Hiçbir sorunumuz olmadan çalışmalarımıza devam ediyoruz. Aslında bizim gibi firmaların devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor. Bunu da hükümetten bekliyoruz.
Soğutma sistemlerinin dışında, başka hangi alanlarda başarılı olmayı amaçlıyorsunuz?
- Özellikle Danimarka ve Hollanda, bizde önemli bir etkileşim yarattı. Bu tür ülkelerde insanlar şehir içi trafiğini arabalarıyla değil motosikletleriyle sağlıyor. Biz de bu sektöre girme kararı aldık. Şu anda maliyeti ve yakıt tüketimi son derece düşük motosiklet üretimine başladık. Avrupa’nın birçok ülkesinde, benzin maliyeti az olduğu için insanlar motosikleti tercih ediyor. Halbuki bizim kentlerimizde bu işin altyapısı henüz oluşmamış durumda. Bizce, yayalara ya da otomobillere ne kadar kolaylık sağlanıyorsa, motosiklet ve bisikletlere de sağlanmalı. Bu ulaşım için altyapı acilen faaliyete geçirilmelidir. Ayrıca kısa vadede medikal sektöründe de başarılı olacağımıza inanıyoruz.
Şu anda bütün sektörlerde 1200’ün üzerinde bayimiz bulunmaktadır. Yaklaşık 90 milyon dolarlık ihracat hacmimizle ülkenin en büyük firmaları arasında yer almaya adayız. Ayrıca 90 milyon dolara yakın iç piyasa hacmimiz var. Planlı büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz. İstihdama ve planlı ticarete çok önem veriyoruz.
15 yıldır yönetici
1954 Nazilli doğumlu olan Erdoğan Ulaş, ilk, orta ve lise eğitiminden sonra Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdi. 15 yıldan bu yana aynı firmada satış koordinatörü olarak görev yapan Ulaş, evli ve bir çocuk babası.
Yazının Devamını Oku 27 Kasım 2008
ÖĞRETMENLER, geleceğin şekillenmesinde önemli katkıları olan neferler... Birkaç gün önce Öğretmenler Günü kutlandı. Kiminin gözünde mutluluk, kimininkinde endişe... Bu hafta Denizli eski Milletvekili ve Eğit-Der eski Genel Başkanı Mustafa Gazalcı ile konuştuk. Türkiye’de eğitimi nasıl buluyorsunuz?
- Türkiye şu anda çok genç bir nüfusa sahip ve 20 milyon öğrencimiz bulunuyor. Buna karşın önemli bölümü kaliteli eğitim ve öğretimden yoksun. Milli Eğitim Bakanlığı göz boyamaktan başka iş yapmıyor. Hem meslek onuru göz ardı ediliyor, hem de öğrencilerimiz kaliteli ve bilimsel eğitim - öğretimin dışında bırakılıyor. Okullarımızda adeta ılımlı İslam eğitimi yapılıyor. 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesiyle Milli Eğitim camiası büyük yaralar aldı. Bu iki askeri müdahalede öğretmenlerin çoğu cezaevlerine konuldu. Eğitim ve öğretim acemilere kaldı. Öğretmenlerin en büyük örgütü olan TÖB-DER’in bütün illerde mal varlıkları vardı. Bu derneklerde öğretmenler bir araya gelir ve eğitim öğretimin çıtasını yükseltmek için çaba harcardı. Bakanlıklar TÖB-DER’in mallarını adeta paylaştı. Son dönemde öğretmenlerin ekonomik sorunları da gözardı edildi. Gerek faaller, gerekse emekliler açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. 100 bin öğretmen açığı var. Ama Milli Eğitim Bakanlığı, sözleşmeli 15 bin öğretmenle açığı gidermeyi çabalıyor. Eğitim öğretim açığı sözleşmeli ve düşük ücretli öğretmenlerle giderilemez. Neredeyse ek iş yapmayan öğretmen kalmadı. Kafası ekonomik sorunlarla dolu bir öğretmenden ne beklenebilir ki? Son yıllarda ders ücretleri de düşük hale geldi. Kadro sorunu aldı başını gitti. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı hayali projelerle çözüm bulamaz. Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlik mesleğine çok önem vermişti. Ama 1950’den bu yana öğretmenliğin onuru ayaklar altına alındı.
CHP’nin vekil neferi
1945’te Denizli Güney’de doğdu. İlköğretimden sonra Isparta Gönen Öğretmen Okulu’nu, Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe Bölümü’nü bitirdi. Bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı. 1977 seçimlerinde CHP Denizli Milletvekili olarak parlamentoya girdi. 12 Eylül sonrası bir süre barış davası nedeni ile Mamak Cezaevi’nde yattı. 2002 yılında tekrar CHP’den Denizli Milletvekili seçilen Gazalcı, çeşitli dönemlerde parti meclisi üyesi ve merkez karar yönetim kurulu üyeliği yaptı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları ve 8 kitabı yayımlanan Gazalcı, evli ve iki çocuk babasıdır.
Ekonomik düzeyleri yükseltilmeli
Öğretmenlik için ne yapılmalı?
- Öncelikle öğretmenlerin onuru kurtarılmalı. Ekonomik düzeyleri yükseltilmeli. Ders ücretleri artırılmalı. Bütün okullarımız, üniversiteler dahil çağda teknolojiye kavuşturulmalı. Öğretmen derse girdiğinde bakkal, kasap borcunu düşünmemeli, ek iş yapmamalı. Bu utançtan öğretmenleri kurtarmak zorundayız. TÖB-DER’in malları iade edilmeli. Bütçeden Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan pay artırılmalı. Özel okullara yönelmiş bir çok kalifiye eleman devlet kadrolarına iade edilmeli. Bugün eğitim fakültelerinden mezun bir çok öğretmen adayı kadro beklemekte. 100 bin öğretmen açığı kısa sürede giderilmeli. Çağdaş Türkiye’ye ulaşmanın yolu, çağdaş ve modern eğitimden geçer. Atatürk’ün izinden yürüyerek o günkü koşullarda bile öğretmene duyulan saygı artırılmalı. Bunlar yapılırsa eğitim ve öğrenimimiz Avrupa standartlarına ulaşacaktır. Ancak hükümetler bunları yapmaktan kaçındı. Artık Türkiye’nin geleceği eğitim ve öğretimdir. Öğretmenlerimiz bu yılda sorunları nedeni ile günlerini buruk ve hüzün içinde kutladılar. Artık bu durumlara son verilmeli.
Yazının Devamını Oku 20 Kasım 2008
Manisa Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Sait C. Türek, krize meydan okuduklarını belirterek, küresel dalgalanmanın kentlerini teğet geçeceğini söyledi. Türek ile Manisa Organize Sanayi Bölgesi hakkında konuştuk.
Bize Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ni anlatır mısınız?
450 hektar bir alanda kurulan organize sanayi bölgemiz özellikle 2007 yılı başında yapılaşma çalışmasını tamamladı ve hızla gelişti. Bölgedeki amacımız üretim, fırsat eşitliği ihracat ve istihdamdır. Şuanda yüzü aşkın ülkeye ihracat yapmaktayız. Kısa süre içerisinde 7 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeli durumuna geldik. Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ nde asla arsa spekülasyona izin vermedik. Yüksek katma değer odaklıyız. Bir başka anlamda Ege Bölgesi’nde birçok avantaja sahibiz. İhracat için her türlü elverişli koşula sahibiz. Öncelikle ulaşım sorunumuz yok. İzmir limanına çok yakınız. Bu bizim için çok büyük avantaj. Bu avantajı ben ve çalış- ma arkadaşlarım çok iyi kullanıyoruz. Ulaşım sorunu birçok organize sanayi bölgesinde başlıca sorun olurken biz coğrafi konum itibari ile avantaja dönüştürdük. Coğrafi konumumuz Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ni bir anda avantaja dönüştürdü.
Hangi sektörlerde üretim yapıyorsunuz?
Öncelikle şuanda 124 tane faal durumda fabrikamız ihracat için üretim yapıyor. Organize sanayi bölgemizde 25 bin işçi çalışıyor. Küresel krizden çok etkilendik diyebiliriz. Yatırım hızını kesmedik. Küresel krize meydan okurcasına üretim gerçekleştiriyoruz. Birçok sektör Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim gerçekleştiriyor. 2 adet ambalaj, 3 adet beyaz eşya, bir adet bisiklet, 3 adet çeşitli imalat, 3 adet metal, dokuma, elektrik makine, gıda, kimya, 17 adet beyaz eşya yan sanayi, çimento, 12 elektronik ve bu sektörün yan sanayisi, modern eşya ve 15 adet de plastik sanayi olmak üzere 124 sektör de faal duruma geldik. Elbette ki küresel krizden azda olsa etkilendik. Birçok büyük firmalar işçi çıkarmaya giderken, biz bu durumu en alt seviyede tuttuk. Henüz Manisa Organize Sa nayi Bölgesi’nde krizi tam anlamı ile yaşamış değiliz. Sanayicilerimiz krizden etkilenmemek için kriz yönetimleri oluşturdu. Bu da bizim avantajımız oldu. Gelecek yıllarda sanayimiz daha da atılımlar yapacak. Bunun için şimdiden girişimlere başladık.
Her şey OSB için
1961 Manisa doğumlu olan Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı olan Türek, ilk, orta lise eğitiminden sonra Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni tamamladı. Daha sonra iş hayatına atıldı. Gıda sektöründe faaliyet gösteren Türek, son dönemde Organize Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Evli ve 3 çocuk babası olan Türek, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin gelişmesi için büyük bir çaba harcıyor.
Yazının Devamını Oku 13 Kasım 2008
MUĞLA’nın Milas İlçesi’ne bağlı Ören Beldesi’nin 4 dönemden bu yana belediye başkanı olan ve geçtiğimiz günlerde DSP saflarına katılan başkanı Kazım Turan ile söyleştik. Ören’in turizm hamleleri olacak mı?
Ören Türkiye’nin turizm potansiyeli en fazla olan beldesidir. Muğla coğrafyasında 250 koya sahip bir beldeyiz. Yamaç paraşütü Fethiye’den sonra bize nasip oldu. Nüfusumuz yazları 30 bin, kış mevsiminde ise 5 bin. 4 dönemdir belediye başkanı olarak görev yapmaktayım. Meclis üyelerim ve dostlarımla Ören’i köy olmaktan çıkarıp bir dünya turizm merkezi haline getirmeyi amaçlıyoruz. Bu konuda da hayli iddialıyız. Bu nedenle görevimizin zorluğunun ve getirdiği sorumluluğun bilincindeyiz. Öncelikle kaçak yapılaşmaya hiçbir zaman izin vermedik. Ören Beldesi’ni turizm standartları içinde tuttuk. Bunu da başardığımıza inanıyorum. Şimdi yakın bölgemizde bir golf sahası açılıyor. Bu merkez de Gökova Körfezi’nin turizm potansiyelini artıracak. Biz Avrupa ve dünyanın zengin turistlerine turizm hizmeti vermek istiyoruz. Bu belde de turizme hizmet eden sektörün standardının yüksek olduğunu zaten belediye olarak biliyoruz. Yamaç turizminde de bir hayli iddialı konuma geldik. Zengin koylarımızla dünyanın en güzel coğrafyasına sahibiz.
Turizmin çeşitlendirilmesi için neler yapılabilir?
Şimdi 350 yatlık bir marina projemiz bulunuyor. Gelecek dönemde bunu da gerçekleştireceğiz. İnanıyorum ki bu marina Gökova ve Muğla yöresinin bir numarası olacak. Böylece Avrupa’nın sayılı iş adamları bizim marinamızdan yararlanabilecek. O zaman bizim görevimiz bitecek. Gençler görev alacak ve Ören Beldesi Muğla ve Gökova Körfezi’nde bir numaralı turizm beldesi olacak. Ören işsizlik sigortası ile tatil yapılan bir belde olmuştu. Ama biz bunu değiştiriyoruz. İşsizlik sigortası ile gelen turistler değil Avrupa’nın sayılı zenginlerinin geldiği bir tatil beldesi olmayı hedefledik ve bunun alt yapısını da oluşturduk.
Kimdir?
1960 yılında Muğla’nın Milas İlçesi’ne bağlı Ören Beldesi’nde dünyaya gelen Kazım Turan ilk, orta ve lise öğrenimini Muğla’da tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olan Kazım Turan 4 dönemden bu yana Ören Belediye Başkanı olarak görev yapmakta. Kazım Turan evli ve iki çocuk babası.
DSP’ye neden geçtiniz?
Bütün Avrupa hatta ABD bile bir değişim içinde. Avrupa’da ve Türkiye’de değişim rüzgarları esiyor. Siyasette de bir değişim rüzgarı esiyor. Turizm diyorsak, adil demokrasi diyorsak bunun çekim merkezi bana göre sosyal demokrasi ve son zamanlardaki politikalarıyla DSP’dir. Biz 80 üye olarak bu kararı verdik. İnanıyorum ki yüzde 62’lik oy oranımı gelecek seçimde yüzde 70’lerin üzerine çıkaracağım.
Yazının Devamını Oku 6 Kasım 2008
TBMM Bütçe Plan Komisyonu Üyesi ve Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, ekonomin geldiği noktanın dibe vurduğunu belirterek hükümetin işsizliği çözemediğini ifade etti. Emin Haluk Ayhan’la Türkiye’nin geldiği noktayı konuştuk.
Türk ekonomisini nasıl görüyorsunuz?
ABD’den başlayan ve AB üyesi ülkeleri de kapsayan ekonomik kriz oralarda önemli etkiler yarattı. Bizde ise zaten ekonomik kriz vardı, son gelişmelerle büyüme dibe vurdu. Zaten yıllardır adeta bir kang-rene dönüşen işsizlik çözülemedi, cari açık arttı. Adeta merkez bankası bile çaresiz kaldı. Bu hükümetin özelleştirmesi de sınıfta kaldı. 80 yılda yapılanları sattılar. Ülkede satacak yer kalmadı. Onlara göre GSMH bir gecede artıyor ancak herkesin cebindeki 100 YTL’nin 30 YTL’si borç. Kriz, bize teğet geçer diyor başbakan. Nasıl teğet geçecek ki; bizde kriz hep vardı. Ben, Denizli milletvekili olarak bakanların Denizli’ye gelmesini istemiyorum. Her bir bakan gelişinde tekstil ve turizm kenti olan Denizli’de bin kişi işsiz kalıyor. TEDAŞ’a elektrik parasını ödeyemeyen bir tekstil sektörü var. ÖTV çok yüksek. Elektriğe çok zam yaptılar. Bu hükümet iktidara geldiğinde 220 milyar dolar olan dış borcumuz 500 milyar doları aştı.
Kriz nasıl aşılacak?
Bu krizi hükümetin aşması için tecrübesi olması lazım. 57. Hükümet bu bedeli seçim kaybetmek uğruna ödedi. IMF’nin, reçetelerine de gerek yok. Türkiye, çok zor günlerden geçti. Gerçekte ülkemiz, ekonomik krizlerle baş etmesini bilen bir ülke. Ülkenin başlıca sorunlarının arasında bir de terör var. Bu sorunu da kısa sürede çözmek mümkün görünmüyor. Bu arada ekonominin iyileştirilmesi için teşvik sisteminde değişikliğe gerek var.
Örneğin Denizli’nin komşu ili Uşak’ta teşvik var, ne var ki Denizli’de teşvik yok. Bu nedenle de organize sanayi bölgesinde bulunan fabrikalarda maliyetler çok yüksek. Teşvik, illere göre değil, sektöre göre olacak şekilde düzenlenmeli. Denizli, kendi yağında kavrulacak kapasiteye sahip bir kent. Ancak ne yazık ki hükümet, kentimizin bu potansiyelini görmezden gelmeye devam ediyor. Denizlili sanayici ve bürokratlar, sık sık bu sorunları dile getirdi, hatta defalarca Başbakan Erdoğan’ın kapısını aşındırdı. Artık kesin çözümler sunmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Bu kentin ekonomisinin yara alması, ülke ekonomisinin yara alması anlamına gelmektedir. Çünkü Denizli, yıllık 2 milyar dolarlık ihracat hacmiyle bu ülkeye büyük hizmetleri olan bir kenttir ve kaderine terk edilmemelidir.
Kimdir?
1952’de Denizli’nin Güney İlçesi, Eziler Köyü’nde doğan Ayhan, ilköğretimi burada, orta öğretimi ise Aydın’da parasız yatılı olarak tamamladı. Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitiren Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, planlamacı olarak görev yaptı. Halen TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi olan Ayhan, evli ve iki çocuk babası.
Yazının Devamını Oku