Paylaş
Kitabı okuyanlar ne gibi içerikler bulacak?
İsmail Sarı: İstifa edip dünyayı gezenleri, çocuğuyla gezenleri, arkadaşıyla veya aşkıyla gezenleri, yalnız gezenleri bulacak. “Hafta sonu dünya nasıl gezilir” sorusunun yanıtını bulacak. Seyahatte neye ihtiyaç olur, neye olmaz, nasıl hazırlanılmalı, yanına neler almalı, nerelere gidilmeli ve ne kadar para harcamalı gibi soruların yanıtlarını bulacak. Bisikletle dünyayı gezenden ucuz uçak biletiyle gezene, motosikletle gezenden otostopla gezenlere kadar her türlü hikâye var kitapta.
Serkan Ocak: Kitabı kategorilere ayırdık ve 50 gezginden en heyecanlı dünya turu rotalarını yazdık. İstifa edip gezenler var, yalnız gezenler var, çalışarak veya okuyarak gezenler var. Okuyarak gezenlerin hikâyeleri oldukça ilginç. Meselâ aldığı 400 TL’lik burs ile yurtdışına çıkmış ve şehir şehir gezmiş bir arkadaşımızın hikâyesi var.
Yücel Sönmez: Kitap yıl içinde parça parça gözlerimizin önünde oluştu. Her hikâyede kendim için de ilham verecek bir bakış açısı, bir yöntem ya da seyahat arzusu oluştuğunu gördüm ve hissettim. Kitapla ilgili aslında yaptığım iş editörlüğü gibi görünse de birçok gezginle birlikte yaptıkları o seyahatlere ben de çıktım, deneyimledim, ders çıkardım.
Bir üniversite öğrencisi burs parasıyla dünyayı nasıl gezer ki?
Serkan Ocak: Burs parasıyla dedimse de tamamen burs parasıyla değil aslında. Gittiği yerlerde en ucuz yerleri bulup, oralarda günlük küçük işler yapıp para kazanarak geziyorlar. Herkes gezginler için “Bunların tuzu kuru paraları var gezerler tabii” gibi önyargılarda bulunuyorlar. Oysaki bu doğru değil. Bu bir yol. Bir hedef… İsteyince paraya pula bakmıyor. Öncelikle heyecan lazım. Kitapta yer verdiğimiz 50 gezginin de ortak noktası heyecan! Tabii ki tekne kiralayıp dünya turu yapan da var, şirket sahibi olan da… Ama kitabı okuyanlar anlayacaklar ki, biletini alıp beş parasız kalanlar da var, bisikletle dünya turu yapanlar da. Yani herkesin tuzu kuru değil. Yalnızca heyecanları büyük…
İsmail Sarı: Çalışarak dünyayı gezenler de var. Mesela Amsterdam’a gidiyor orada bir kafede çalışıp kazandığı parayı seyahatine harcıyor ve bu şekilde seyahat bütçesi oluşturuyor. Kitapta en önemli noktalardan biri de bu. Bunun yöntemlerini de anlatan kısımlar var.
Çalışabilmesi için dil bilmesi gerekiyor. Dil bilmiyorsa ne yapacak?
İsmail Sarı: Dil bilmek çok önemli elbette… Çok az da olsa dil bilirse en azından kendini ifade etme şansı bulur. Ancak yollara dil bilmeden çıkan insanlar da öylesine yabancı bir dünyada dil öğrenmek zorunda kalabiliyor. Şartlar sizi buna zorluyor mesela…
Serkan Ocak: Dil çok önemli. Biz mesela gazetede artık dil bilmeyen üniversiteliyi stajyer olarak bile almıyoruz. Herkes ya yurtdışına açılıp ya da kursa gidip dil öğrenmeli. Seyahate karar vermeden, bu kitabı okumadan ve hayatla ilgili plan yapmadan önce mutlaka dil sorununu çözmeliler. Bu çok önemli.
Biraz macerayı da sevmek lazım değil mi? Herkes çadırda kalamaz örneğin...
Serkan Ocak: Bu kitabın asıl çıkış nedeni insanlara ilham vermesiydi. Biz sadece bir gezi rehberi hazırlamadık. Gezinin nasıl olacağını da göstermek istedik. Bir kadın tekne otostopuyla dünyayı nasıl gezer? Çok ilginç değil mi? Ama var… Mesela bu nasıl oluyor? Bunu göstermek istedik. Türkiye’de dünya turu yapmak isteyenler hep bir destekleyici arıyor, ama batıda öyle değil. Ufak işler yaparak geziyorlar, para biriktirerek geziyorlar... Bu bir yaşam biçimi orada. Bizde ise yeni yeni oluşmaya başlamış.
Ancak orada insanlar önce kendi ülkelerini tanıyorlar. Bizde ise durum biraz farklı değil mi? İlk seyahatlerini hemen yurt dışına yapmak isteyen yüzlerce binlerce insan var. Neden önce kendi ülkemizi tanımıyoruz?
Serkan Ocak: Bir kere mutlaka önce kendi ülkesini tanımalı insan. Bu dünyanın her yerinde böyle olmalı. Ben üniversiteyken 27 ülkeye gittim. Şu anda ise 60 ülkeye gitmiş durumdayım. Ancak belirtmeden geçemeyeceğim, nereye gidersem gideyim, Türkiye gibi güzel memleket yok. Aynı anda hem kayak yapıp hem denize girebileceğin, on iki bin yıllık geçmişse sahip olan bir ülke Türkiye. Bu çok değerli… Hem de çok.
Peki, üniversitedeyken nasıl gezdin?
Serkan Ocak: Beş para harcamadan gezdim. Halk oyunları festivaline gidiyorduk mesela… Hep davet eden şirket karşılıyordu masrafları. O büyük şanstı benim için. Ama aynı zamanda bir tercihti. Üniversite öğrencileri böyle kültürel topluluklarda yer alarak bunu bir fırsata dönüştürebilir. Örneğin ta Portekiz’e gittim, ama otobüsle ve altı günde. Her yerde birer gün mola vererek, geze geze gittim. Otobüsteki diğer öğrenciler muhabbet sohbet bir de müzisyen arkadaşlar vardı onlarla iletişim kurdum. Yani her yeri gezerken konfor da aramamak lazım. Bu geziler sırasında insan hem sosyalleşiyor hem de gezen insanın dünyaya bakış açısı değişiyor. Bir üniversite öğrencisi iş hayatına atılmadan önce en azından birkaç farklı ülke görmeli, kültür tanımalı… Bir işe girmeden önce 10 ülke görmüş, farklı kültürler tanımış bir insan başka, hiçbir ülke görmemiş, kültürlerle tanışmamış insan başka.
Üniversite öğrencilerine neler söylemek istersiniz?
Serkan Ocak: Gezmeye başlasınlar. Hemen, şimdi! Paraları mı yok? Topkapı Sarayı’na gitsinler mesela… Öğrencilere bedava. Ayasofya’ya gitsinler. Ören yerlerine gitsinler… Seyahat etmeyen birçok insan tanıdım. Hayatlarını gezmeden, başka yerler görmeden para biriktirerek kendini yoran insanlar. Yıllar sonra “Boşuna kendimi harcamışım” diyorlar. Bir insan hayata veda etmeden önce dünyayı görmeli.
İsmail Sarı: Yabancı dil bilmeleri gerekiyor. Tutkulu olmaları gerekiyor. Cesaretli olmalılar ve ben yapamam edemem gibi sözcükleri hayatlarından çıkarmalılar.
Yücel Sönmez: Birçok gezginin yaşadığı maceralara “Evet bunu ben de yapmalıyım” diye tanıklık ettim. Farklı insanların farklı bakış açılarını görmek, karşılaştıkları sorunlara karşın nasıl çözüm ürettiklerini birinci elden dinlemek her şeyden önce bizleri dünya seyahati konusunda cesaretlendiriyor. Birçok üniversite öğrencisi bana göre bu kitapla “Ben de yapabilir miyim” sorusuna yanıt bulacak. Kitap bittiğinde ise birçok kişi “Evet yapabilirim, benim eksiğim ne ki” yanıtını vereceğinden eminim.
Paylaş