19 Nisan haftası: Yenilmediniz, yenileneceksiniz.

Günaydın yıldız savaşçıları;

Haberin Devamı

İnsanın zihni çok tuhaf bir şekilde hep aynı nakaratta takılıp aynı yeri defalarca düşünebiliyor. Neden?

Neden beni istemedi?

Neden beni seçmedi?

Neden bana gelmedi?

Neden benim başıma geldi?

 

Diye bir sürü soru size türetebilirim.

 

Tipik bir anlayışla, hemen hemen her şeyi, yeniden keşfetmek bir garip tutkum. Böylece bir şey, bir olgu, bir yargı, benim için çok yönlü bir sentezle özümsenebilir. Bu da daima geç kalmayı getirir. En basite indirgersem, yön bilgisi ve duygusu bile benim için göreceli. Doğruluğu kanıtlanmış bir olgu her defasında kararsızlığa sürükler beni. Elimdeki yarım verilerin ışığında, yaratılışı, yaratılışın nedenlerini, sınırlı süreğenliğini, kimyasal, fiziksel, biyolojik, astrolojik olayların gerçekte nedenlerini, doğumu, ölümü uzun uzun sorgularım.

 

Haberin Devamı

Merkür boğa burcunda olmak öyle kolay değil maalesef. Her şeyi yavaşça ve görerek anlamak istiyorsunuz. Bu benim doğum planımın nedeni…

İkna olmak ve birinin sizi ikna etmesi öyle önemli oluyor ki…

 

Bu yazıyı size yazan bir Merkür boğa kişisi olsa da bu hafta Merkür’ün boğa burcuna girmesi ve güneş ile kavuşum içinde hareket etmesi sizlere de aynı sorguları döndürecek gibi duruyor. Bu yüzden bunu şimdiden yapmaya başlayalım dedim. Size Merkür ‘Güneş’in kalbinde dilek tut gibi bir sığlıktan çıkartmak istiyorum. Aslında Boğa burcunda olan bu kavuşumun size vereceği histen konuşmak istiyorum. İnsan iç görüsünü yakalarsa hayatında tüm istediklerine ulaşabildiğini gördüm.

 

BOĞA BURCU DEMEK “SEVGİ VE KOŞULSUZ SEVGİ” DEMEKTİR.

Görüntülü sevgiden yoksun olduğumu bildiğim halde, salt sevgiyi irdelerim. Sevgiyi severim. Sevenleri severim. Sevgiyi yine evrensel nedenler içinde yoğunlaştırmak isterim. Aslında açıklayamadığım özde bir şey var. Ben sevgiyle doluyum, her nesneyi, her objeyi sonsuz seviyorum. Ama alışılmış görüntüden yoksun. Vatanı severim, devleti severim, ülkem için öz emek vermişleri severim, insanlık için küçük bir hizmet vermiş herkesi severim, canlı olmayı, bütün canlıları severim. Tekmil doğayı, kimselerin sevemeyeceği kadar severim. Ağaçları, kuşları ve en önemlisi denizi severim.

 

Haberin Devamı

Yeri gelir mantığı bile kenara iterek severim.

Peki neden ben?

Peki neden bu kadar seven biri hala “neden” diye sorar?

 

İnsanın "neden" sorusunu sormadan önce, etraflıca, etrafını ve kişiliğini, kendince kendini düşünmesi lazımdır...

 

Sebep sonuç ilişkisi içinde bir şey gelip de kafanıza tıkanıverdiğinde bu soruyu sorarsınız kendinize. Karşı tarafa özellikle. Yaptığın şeyi neden yaptın?
neden söyledin?
neden ettin?
neden dittin?
neden?
neden?
diye uzar da gider.
cevabini bilmek ister misin istemez misin o da ayrı bir tartışma konusudur. Her şeyin nedenini bilmek ister ama insanoğlu…


Ay’a adam göndermenin de arkasında yatan da bu meraktır, sevdiğinden vazgeçmenin de arkasında yatan bu meraktır…

 

Haberin Devamı

Hiçbir zaman verilecek cevabın yeterli olmayacağı ama her zaman her şey için sorulabilecek en güzel sorudur.

 

İnsanoğlunun o en bedbaht, en faydasız ve kendini değersiz hissettirecek sorusu bu olabilir. “Neden” tersinden okunduğunda da nedendir :)

 

Özetle; ben bunu çok düşündüm. Ama gerçekten çok düşündüm. Hatta astroloji yolculuğuna çıkma sebebimin sorusu budur.  Onlarca insana sordum, onlarca insanla birlikte düşündüm. Onlarca başka başka cevaplar aldım. Hiçbir cevap tatmin edici değildi. Hiçbirisi gecelerce meşgul olduğum "neden?" sorusuna karşılık bulduğum cevaplar vermedi. Hani gençliğinizde daha fazla olur ya delirme noktasına yaklaştığınız hiç normale dönemeyeceğinizi düşündüğünüz hatta sabahı göremeyeceğinizi sandığınız geceler. Neden buradayım diyorum. Neden diyorum, buradayız. Ne yapıyoruz burada ne yapıyorlar. Nedir insanın olayı?

Haberin Devamı

Babam annemle neden sürekli kavga ediyor. Neden evlendi?

“Neden” kaybetmekten korkuyorum?

Neden gitmek varken kalmak?

Neden istediğim üniversiteyi seçemedim.

Neden, o beni seçmedi?

Neden, bu hikâyeyi ben seçmedim?

Neden başıma iyi bir şey geldiğinde “neden” benim başıma geldi diye sormuyoruz?


Günün birinde düşüncesini pek sevdiğim birisine gittim.

Sordum ona da "neden?" diye.

Bu sefer bulacağım bu işi dedim.

Biraz olsun tatmin edici bir cevap bekliyordum sanki.

Tek kelimeyle cevap verdi; "bilmiyorum ama düşünmesi bana iyi geliyor, beni yalnızlaştırıyor ve daha fazla Allah’a yaklaşıyorum” dedi.

Beni insan daha iyi insan yapıyor diye sözlerine devam etti.

Evet, aslında bu bir cevap değildi. Başka birini daha kötü biri de yapabilir.

Ama beni cevaba yönlendirdi.

 

Haberin Devamı

 İnsan aklına güvendiği birinden bir cümle duyduğunda bile dibe vurduğu yerden hızlıca yüzeye çıkabiliyor. Son bir kez düşündüm ve cevabı buldum. Gerçekten buldum. Hatta nasıl oldu da bu ana kadar fark edemedim diye hayıflandım.

Zira sorunun cevabı kendisinde gizliydi.

"neden?" mi, işte cevap:


Öyle yaptı çünkü onu yapmayı tercih etti. Sana göre yanlış olan aslında onun doğrusuydu. Bazı şeyler sadece tercih ve değer verme meselesidir. Hepsi bu.

Belki de "bilmediğimiz bir nedendendir"…

 

Atomu parçalatan, evreni genişleten, dünyayı küçülten, insanı yücelten bu sorudan vazgeçmemek lazımdır ama
bir kez sorulduğunda, geri dönüşü olmayan yola girildiğinin habercisidir.
iyi ki girilmiş midir? tartışılır.

O kadar önemli bir kelime ki aslında, kullanmayı bırakmak ölmekle eşdeğer olur. O zaman bu önümüzdeki Güneş-Merkür kavuşumlu 3 gün boyunca olur da bu soru aklınıza gelirse bu yazıyı hatırlayın.

 

Mutlu günler dilerim…

Neden olmasın :)

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları