Bu fırsatların kullanılması isteniyorsa en önemli kaynağın insan kaynağı olduğunu dile getiren Daron Acemoğlu, Türkiye’nin insan kaynağına ciddi yatırım yapması ve teknolojiyi doğru kullanması gerektiğini de söyledi. Bence de dijital teknolojiler, insan verimliliğini artırmak için kullanılmalı.
Daron Bey’in sunumu “yeni başlayanlar için yapay zekâ” sunumu gibiydi. Yapay zekâ ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi.
Acemoğlu’nun “Yapay Zekâyı Yeniden Tasarlamak” adlı kitabını okuma listenize alın çünkü bu kitapta “Daha adil bir toplumun inşası için yeni teknolojiler nasıl kullanılabilir” sorusuna bir bakış getiriliyor.
Gençlere ve girişimcilere tavsiye
“Sıfırdan Zirveye”, Kemal Şahin’in başarı hikâyesini anlatıyor. Azim, çalışma ve kararlılık üzerine kurulu bu eser, okuyuculara hayallerinin peşinden gitmeleri için yol gösteriyor. Gençlere ve girişimcilere rehberlik eden bu kitap, herkes için yeni bir başlangıcın anahtarı olabilir.
Kırmızı Kedi Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan “Sıfırdan Zirveye”, Kemal Şahin’in iş ve özel hayatındaki başarılarını ve bu süreçte kazandığı tecrübeleri yalın bir şekilde aktarıyor. Yaşam öyküsü kitaplarını sevenlere duyurulur.
◊ Berlin’e ne zaman gitsem yazacak bir şeyler bulabiliyorum. Bu yazımda da Berlin’deki farklılıkları anlatmaya çalışacağım. Bergmannstrasse, Kurfürstendamm-Potsdamer Platz, Tiergarten, Marksist Museum, Friedrichstrasse, Kantstrasse en çok vakit geçirdiğim yerlerdi.
◊ Bizim caddelerimizde ve sokaklarımızda da sanatçı isimlerini daha çok görmek istiyoruz. Bu şehrin II. Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden inşa edilmiş olmasına inanamıyorsunuz.
◊ Wintergarten’ın yeni etkinliği Josephine’ni görme şansı da bulduk. Bu etkinlik, eşsiz sanatçı Josephine Baker’a bir saygı duruşuydu.
Kariyerinin aşamaları arasında New York, Paris ve Berlin vardı. Caz ve swing ile Josephine Baker, ilginç ve dokunaklı anekdotlar Wintergarten’daydı.
◊ Neukölln Operası’nın daveti üzerine akılda kalıcı bir müzikli tiyatroya gittim. Oyunun adı “Der Teufel im Lift- Asansördeki Şeytan.” Uluslararası üne sahip Lautten Compagney Topluluğu’ndan, Bach’ın kantatlarını manzara alanına taşıyan, yeni ve farklı bir bakış açısı sağlayan, opera ve tiyatronun bir arada olduğu bir oyun izledik.
◊ La Sagrada Familia, Barselona şehrinde bulunan modern mimarinin öncülerinden sayılan Antoni Gaudi’nin 1883 yılında yapımını üstlendiği, fakat ünlü mimarın 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölmesi sonucu yarım kalan bir bazilikadır. Barselona’ya ne zaman gitsem, bu bazilikayı çevresinde zaman geçiririm.
◊ Türk sanatçı-mimar Orçun Girgin ve İspanyol mimar Guillermo Munoz tarafından kurulan Chantier Art Gallery’i ziyaret etmeyi başardım, Avrupa’nın sanat başkentlerinden Barselona’da, Sarrìa bölgesinde.
Adını Fransızca “chantier” kelimesinden alan (Türkçe’deki “şantiye” anlamına gelen) bu galeride halen devam eden bir sergi var. Galeri, “Duvan Rojo” ile Kolombiyalı sanatçı, şair ve heykeltıraş Duvan López’i ağırlıyor.
“Renklerin Gücü” adlı serginin odak noktası olan “Duvan kırmızısı”, melankoli ve tutkuyu bir arada hissettiren zengin bir görsel derinlik yaratıyor. Çok katmanlı figürler, doğaya göndermeler dikkat çekiyor.
Sergi, insanın evrensel anlam arayışına ve varoluşsal sorularına derinlemesine bir bakış sunuyor. Sergi 10 Ocak 2025 tarihine kadar devam ediyor.
Bu arada Duvan Lopez’e Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı” romanından bahsettim, ilgisini çekti. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu ölülerin eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine yazılmış bu kitabı hangi sanatçı okumak istemez ki? “Benim Adım Kırmızı” aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
◊ ZB Medya İletişim’in kurucu ortakları Batuhan Zümrüt ve Berk Şenöz geçtiğimiz yıl Sezen Entertainment adında İspanya’da yeni bir şirket kurdular. Amaçları iki kültürün buluştuğu ve kaynaştığı fark yaratan etkinlik projelerine hayat vermek ve her iki ülkede de proje yapmak isteyen kurumlara danışmanlık hizmeti vermek.
Bugüne kadar Barselona’da konser, sergi ve konsept gastronomi etkinlikleri düzenlediler. 2025 yılı içinde ise başta sinema ve edebiyat alanları olmak üzere yeni projeler gerçekleştireceklermiş.
Yazar Ayhan Kudat da bunun iyi örneklerinden birisi. Kendisi Kanal D kanalının haber müdürü. Yazarın yeni kitabı “Korku” da önümüzdeki günlerde yayımlanacak.
Kitabın konusu da ilgi çekecek gibi. Hukuk fakültesini bitiren Yalçın geçirdiği trafik kazasında albay babasını kaybedip, hafızasını yitirir. 27 gün suni komada kaldıktan sonra uyandırıldığında sadece annesini hatırlar. Anne emekli öğretmen, abi terörle mücadelede komiser, dede de emekli tuğgeneraldir. Yalçın normale döndüğünde babasının terör örgütüyle aşiretler arasındaki bağı ele alan bir kitap yazmaya başladığını hatırlar. İşte kitabımızın kısa bir özeti, polisiye sevenlere duyurulur.
İstanbul figürlerini nakşedecekler
Panorama 1453 Tarih Müzesi’nde, sanatın ince detaylarına doğru yolculuğa çıkacağımız yepyeni bir atölye başladı; İstanbul Betimlemeleri Minyatür Atölyesi.
İsmihan Züleyha Dedeler eğitmenliğindeki atölyede katılımcılar minyatür sanatının İstanbul betimlemelerini beraber inceleyip, minyatür sanatına ait olan araç ve gereçleri tanıyarak İstanbul figürlerini nakşedecekler. Başlangıç düzeyindeki kişilere hitap edecek olan atölye takip edilmeyi hak ediyor. Bu atölye 1, 8 ve 15 Aralık tarihinde olacak.
Keşanlı Ali Destanı 60 Yaşında
◊ Güzel Ordu Kısa Film Festivali, 13-17 Kasım günleri arasında Ordu’da gerçekleştirildi. Ordu doğasıyla Karadeniz’in cazip noktalarından birisi olmayı başarıyor.
◊ Yönetmen ve yapımcı Ezel Akay’la yarışan filmleri izlemek iyi geldi. Ezel Akay’ın samimiyeti festivale ayrı bir hava kattı. Bu festivalde, uluslararası farklı filmler de vardı.
◊ Aziz Nesin’in başyapıtlarından “Zübük” adlı romanı yeniden çekiliyor.
Filmin yönetmeni Ezel Akay, yine filmin başrollerinden birinde Ali Sunal yer alacakmış.
Filmin adı “Mr Z”. Merakla bekliyorum.
Ankara Film Festivali Başkanı, sinemacı ve yapımcı İnci Demirkol için Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda bir tören de düzenlendi. İnci Hanım ve eşi İrfan Bey’le festivallerde hep karşılaşırdık.
İnci Hanım hem gerçek bir sinemasever hem de iyi bir gastronomdu. Sanatla soruşturma, aynı şekilde bir başka hayat seçme, iyiye yaklaşmaya benzer.
İnci Hanım iyi olmayı seçmiş bir insandı. Geride kalanlara sabırlar diliyorum.
Diplomasi kitapları
Remzi Kitabevi diplomasi konusunda ilginç kitaplar yayımlıyor. Onur Öymen’in “Zor Rota” adlı kitabından sonra Ömer Önhon’dan “Büyükelçinin Gözünden Suriye”, Tunç Üğdül’den “Diplomasi Cephesi”, Selim Yenel’den “Avrupa Birliği’nin Türkiye Sınavı”, Cem Duna’dan “Sıra Dışı” adlı çalışmalarını İlter Türkmen kitabı takip etti. Kitabı İlter Türkmen’in eşi Füsun Türkmen ile deneyimli diplomat Selim Kuneralp hazırladı. “Diplomasi ustalığından kanaat önderliğine” vurgusuyla açılan kitap, İlter Türkmen’in başarılı vizyonunu özetliyor. Ayrıca Avrupa ve demokrasi, Kıbrıs, Ortadoğu ve Ermeni Sorunu ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor.
Seray Şahiner, Doğan Kitap’ta
Bu kitap farklı çünkü bu kitap bir şef kitabı değil. Bu kitabın içinde tarifi hazırlarken evinize hiç sokmadığınız ya da adını daha önce duymadığınız bir malzeme yok.
Mesela ‘karnıyarığı kızartma yapmadan nasıl kızartma lezzetinde hazırlarım’ sorusunun yanıtını arayanlara cevap, taze fasulyeyi annemin yaptığı lezzette nasıl hazırlarım diye düşünenler için ipucu, güllaçtan tatlı dışında ne yaparım diye merak edenler için birkaç sır, istiridye mantarından nasıl İskender olur diye hayret edenler için de biraz sürpriz...
Osmanlı mutfak kültürünün kökleri: Bereketli İmparatorluk
Mutfak tarihi alanında nitelikli çalışmalarıyla tanınan yazar ve çevirmen Priscilla Mary Işın, “Bereketli İmparatorluk” kitabıyla yemek kültürü üzerine güçlü bir başvuru kaynağı ortaya koyuyor. Osmanlı mutfak tarihi ve kültürü üzerine kapsamlı arşiv çalışmalarından ve kaynaklardan beslenen ve Ahmet Fethi Yıldırım tarafından çevrilen kitap, Osmanlı mutfağının temelini oluşturan ilham kaynaklarını ve gelenekleri ele alıyor.
Huzurlu bahçem Antalya
İstanbul’dan sonra en çok zaman geçirdiğim şehir herhalde Antalya’dır. Kış mevsimi buraya fazla uğramıyor.
Filmin yönetmeni Mehmet Eryılmaz’dı.
Film, kadın meselesine üzerine duyarlı bir şekilde yaklaşıyor.
Annelik, aşk, suç ve kadınlık gibi kavramlar derinlemesine sorgulanmış.
Zümrüt Erkin, Pervin Bağdat bir duygu yaratmayı başarmış. Film sonunda sanki bir terapiden çıkmış gibi oldum.
“Kayıtsız” filmini de sevdim çünkü Füruğ Ferruhzad’ı anlatan parlak bir film izledim. Genç yönetmen Özlem Çıngırlar,
İran edebiyatının önemli bir şairini bir Türk filminde anlatması bende sahici duygulara yol açtı.
Bir film insana bir şey öğretmeli, bazen iyi bir film seyrederken rollerden birine kaptırıveriyorum kendimi. Onunla yaşıyorum. Bu filmde de öyle oldu.
Benji Davies İstanbul’a geliyor