Paylaş
Her şey Hadise’nin yüzüklü paylaşımıyla başladı. Kadınca bir hareket. Erkeklerde böyle bir “yüzük obsesyonu” yok mesela. Kadınlar nedense biririne hava basmak için yapıyor bu tür şeyleri.
Heyhat! Insta-nazar diye bir şey var...
Yüzük önce Dinçerler ailesine ait üç şirketin konkordato davasına girdi.
Alacaklı taraf “Yüzüğe bu kadar para harcayacağına borçlarını ödesin” dedi haklı olarak.
Dinçerler ailesi de “yüzük yanlıları” ve “yüzük karşıtları” diye ikiye bölündü.
Sonra yüzük karşıtlığı tabana yayıldı. Yapılan olumsuz yorumlardan sonra Mehmet Dinçerler Instagram hesabını askıya almak zorunda kaldı.
“Hadise nişanlısını takibi bıraktı” dedikodularının kaynağı da bu. Hesap kapanınca sadece kendi giyim markasıyla Dinçerler’i takip eden Hadise’nin “takip ettikleri” sayısı tekrar 1’e düştü.
Belli ki bu yüzükte bir uğursuzluk var. Bak söylemedi demeyin, “Winter is coming” (Kış Geliyor)...
Başlarına daha fazla mesele açılmadan satsınlar gitsin şunu. Parasını da Mehmet Dinçerler’in borçlarına yatırsınlar.
Hadise’nin imkânı mı yok? Madem müstakbel eşi ekonomik olarak zorda, hangi karatı, hangi modeli istiyorsa alsın taksın kendine bir tane.
Ayıp değil, günah değil. Şarkısı bile var: Tektaşımı kendim aldım / Tek başıma kendim taktım...
Piyasadakilerden nesi eksik?
Aleyna Tilki’nin annesi Havva Öztel, durup durup şarkıcı oluyor haberleriyle gündeme geliyor.
En son yine yalanlamak zorunda kaldı: “Peki benim bundan haberimin olmaması?”
Halbuki olsa olur.
Bakmayın boyu kadar kızları olduğuna, daha yaşı müsait aslında. 78’li.
Piyasada şarkıcıyım diye dolaşan birçok isimden de daha iyi sesi var. Zerrin Özen’in “Kıyamam” şarkısını söyleyip paylaşmıştı, oradan hatırlıyorum.
Zaten Aleyna da öve öve bitiremiyor annesinin sesini.
Fizik deseniz “maşallah”ı var. Stil, tarz deseniz, dekoltede Gülşen’e rakip olur.
Geriye bir tek düzgün bir şarkı bulmak kalıyor. Onu da kızı yapıp verir zaten.
Sonra bas cover’ları gitsin...
Gözümün önüne o klişe röportajlar bile geliyor:
- Ünlü bir müzisyenin annesi olmak sizin için avantaj mıydı, dezavantaj mı?
Şu Ay, dünyaya çarpsa artık...
Pandeminin sinema endüstrisini sekteye uğratması yüzünden evirip çevirip aynı filmleri izliyoruz.
Hele bilim-kurguda işler hepten kesat. Artık replikleri falan ezberlemeye başladım.
Son zamanlarda en heyecanlandıran gelişmeyse cuma günü vizyona girecek olan “Moonfall”.
Konusu, Ay’ın yörüngesinden çıkıp Dünya’ya çarpması.
“2012”, “Kurtuluş Günü” gibi filmlerin yönetmeni Roland Emmerich’ten. Paraya da kıymışlar, 150 milyon dolar yatırmışlar. “Like” garantili anlayacağınız. Gel cuma, gel.
Bodrum’un soğukla imtihanı
Geçen akşam Bodrum’da yaşayan bir arkadaşım aradı: “Bil bakalım neredeyim” diye...
Oteldeymiş. “Evde az daha donacaktım” diyor...
Emekli olunca pılıyı pırtıyı topladı oraya yerleşti.
İki lafından biri “Bizim Bodrum, bizim Bodrum...”
Sinir ediyor insanı.
Orta halli. Kirada oturuyor. Bodrum’daki birçok ev gibi onun da kaloriferi yok.
Normal zamanda kış hafif ve kısa geçtiğinden elektrikli radyatörle idare ediyor.
Ama Bodrum yıllar sonra ilk kez kar gördü bu sene. Havalar soğuk geçince evdeki petekler yetmemiş.
O saatte çözüm bulamayınca da kalkmış otele gitmiş. Neyse ki ertesi gün hava sıcaklığı biraz arttı da evine döndü.
“Nedir durum sizin Bodrum’da” diye aradım.
“Üstüme gelme, hâlâ çift çoraplıyım” diye çıkıştı.
Paylaş