Paylaş
Orhan Pamuk’un edebiyat, Aziz Sancar’ın kimya ödüllerine, Daron Acemoğlu’nun ekonomi ödülü de eklenince Nobel kazanan Türklerin sayısı üçe çıkmış oldu.
Gururumuz büyük, büyük de... Bu sayı bizim için ne ifade ediyor?
Yani bu başarıyla insanlığa katkı sağlamış toplumlar arasında yerimiz ne oldu acaba?
Türkiye bu üçüncü ödülle birlikte dünyada 31’inci sıraya yükselmiş.
“Orhan Pamuk’la 2006’daki ilk ödülümüzden sonra, 18 yılda iyi bir başlangıç” diye düşünüyor insan.
Fakat insanın omzunu düşüren bazı küçük ayrıntılar var.
Mesela 31’inci sırada sadece biz yokuz. Bu sırada bizden başka üç Nobel kazanan beş ülke daha var: Beyaz Rusya, Yeni Zelanda, Meksika, Litvanya, Hırvatistan.
Birinci sırada 420 Nobel’le ABD yer alıyor. İkinci İngiltere (141 Nobel), üçüncü Almanya (115 Nobel), dördüncü Fransa (76)...
Japonya (31), Rusya (30), İtalya (21) gibi gelişmiş ülkeleri geçtim. 10 milyonluk Macaristan’ın bile 18 ödülü mevcut. Çek Cumhuriyeti bizim iki mislimiz: Altı Nobel. Mısır bile bizden önde: Dört Nobel.
Yani hakkını verelim, sevinelim ama önümüzdeki yolun henüz çok uzun olduğunu da unutmadan...
44 yıl önceki liseli Daron
Daron Acemoğlu’nun Ermeni kökenli olması da ilginç bir tesadüf oldu tabii.
Acemoğlu 12 Eylül döneminde Galatasaray Lisesi’nde okurken tarih öğretmeni ismini soruyor ve “Daron” cevabını alınca “Böyle Türk ismi olmaz, bundan sonra senin adın Süleyman” buyuruyor öğrenci Daron’a.
Yıllar sonra bir lise buluşmasında Daron Acemoğlu, “O gün birinizin çıkıp bir şey söylemesini beklerdim” demiş yakın arkadaşlarına.
Azınlık mensubu genç bir öğrenci için ne zor bir durum.
Ve en yakın bildikleriniz bile yanınızda durmuyor.
O tarih öğretmeni hayatta mıdır acaba?
Hayattaysa bu yaptığını hatırlıyor ve bugün ne düşünüyordur acaba?
Kazançtan çok nafaka olur mu?
Oyuncu Ufuk Özkan, 2 yıl önce boşandığı eşine ödediği nafakanın 45 binden 74 bine, bu sene de 114 bin liraya çıkmasına isyan edip nafaka düşürme davası açtı.
“Geniş Aile” dizisindeki Cevahir karakteriyle bilenen Özkan, artık sağlık nedenleriyle uzun saatler çalışıp dizilerde oynayamadığını, sadece tiyatrodan kazandığı parayla da bu meblağı ödeyemediğini açıkladı:
“Ayda 114 bin lira kazanmıyorum ki. Hiç harcama yapmasam bu miktarı ödeyemem.”
Kadın-erkek eşitliğinin oturmadığı, kadınların erkeklere muhtaç olduğu toplumlara özgü çarpıklıklar bunlar.
Nafaka niçin var? Boşanmış kadın ve onunla kalan çocukların hayatını idame ettirebilmesi için.
Son derece doğru bir uygulama ama bu örnekte olduğu gibi bazen erkeğin “müebbet” cezasına da dönüşebiliyor.
1 yıl, 2 yıl evli kaldığınız bir insana ömrü billah ödeme yapıyorsunuz.
Gelin, Ufuk Özkan özelinde şöyle bir senaryo düşünelim: Varsayalım Ufuk Bey boşandıktan sonra tekrar evlendi ve bu evlilikten de bir çocuğu oldu.
E şimdi ne oldu? İlk anne ve ilk çocuk hayatını idame ettirecek, peki ikinci eş ve ikinci çocuk aç mı kalacak?
Bunun adil bir formülü olması lazım. Ama nasıl?
Paylaş