Paylaş
Milli takım için hazırladığı “Haydi” isimli marş beğenilmeyince Kıraç küplere bindi.
“Olmayan ne? Müziği mi? Asker mi? Mehmet mi? Bayrak mı? Nedir gerçekten olmayan?” diye sordu sosyal medyadan.
Bir kuruş bile almadan, iyi niyetle yaptığı çalışmanın bu kadar sert eleştirilmesine içerlemekte kendince haklı olabilir Kıraç.
Ama beğenmeyenler de haklı.
Mesela ben de ne sözlerini, ne bestesini ne de klibini sevebildim “Haydi”nin. Lafzi kadar, ruhu da aykırı geldi bana.
Asker göndermeleri falan...
Savaşa mı gidiyoruz, spor karşılaşmasına mı?
Karşımızdakiler de düşman değil, rakiplerimiz.
Holiganizm dediğimiz şey tam da “rakip” ile “düşman” arasındaki bu ince çizgide duruyor.
Ayrıca sırf ücretsiz yaptı diye kimse kimsenin marşını sevmek, sahiplenmek, ezberlemek, söylemek zorunda değil.
Zaten bir parça tutacaksa su yolunu buluyor.
“Uh ah dev adam, 12 dev adam” marşını hatırlasanıza.
Sevdiğimiz için yapıştı dillerimize, bak yıllar sonra hâlâ herkesin aklında.
Olay burada kapansa iyi.
“Yine bir sanatçı, toplumun kendisini anlamadığına üzülüyor” deyip geçeceğiz.
Ama Kıraç durmuyor.
Milli takımın Galler yenilgisinin ardından, daha insanların moralleri bozukken işi sosyal medyada sürdürdü, sündürdü:
“Özür diliyorum! Milli takımın başarısızlığından tamamen ben sorumluyum. Neden ‘milli’ takıma milli duyguları öne çıkaran, Mehmetçik gibi, bayrak gibi ortak olması gereken değerlerimizden marş yaptım?”
Yani demeye getiriyor ki, Milli takımımızın her şeyi şahane, bir benim marşım mı kötü?
E hani demin savaşa gidiyorduk, ne oldu?
Bir kere konumuz sen değilsin.
Konumuz Euro 2021 (Nokta).
Ve A milli futbol takım (Üç nokta)...
Kıraç bence biraz kenara çekilip sakinleşmeli.
Çünkü bu haliyle...
Sürekli kendi derdinde ve ilgi çekmek isteyen, rol çalan mızmız çocuklar gibi.
Seda Sayan’ın iddiası n’olacak?
Ne oldu, anlamadık. Seda Sayan ile Mehmet Ali Erbil bir anda birbirlerine girdi.
Mali’ye sorsan, hastalığı sırasında Kadırgalı onu ihmal etmiş, ona gücenmiş.
Çok sert bir paylaşım yaptı eski dostu hakkında:
“Geçmişi biraz daha temiz olsaydı iftar programı da sunardı. Helâl olsun, televizyonlar reyting alamayan bu kadını hâlâ çalıştırıyorlar.”
Seda Sayan misilleme füzesini Safiye Soyman’la gittiği Miami’den ateşledi:
“Evdeki masum hizmetli kıza tecavüz ettiğinde sustuğum için doğrudur, geçmişim kirli. Dahası var; bence işine bak, ruhunu arındır.”
Sadece Mehmet Ali Erbil’i tecavüzle suçlamakla kalmadı Seda Sayan.
Yakınlarını bu olayı bilip susmakla itham etti: “Boşanma nedenin bu olay. Yakınındaki herkes olaya vakıftı. Hepsi seni kurtarma peşindelerdi.”
Bu füzeden sonra Mali anında geri vites yaptı.
Kullandığı ilaçlardan ötürü böyle çıkışlar yapıyormuş, özür diledi Seda Sayan’dan.
Kadırgalı cephesinden henüz ses yok ama sosyal medya olayı “barıştılar” şeklinde yorumladı.
Olabilir, barışırlar, sonra yine küserler, yine barışırlar.
Amaaa...
Albümler, programlar, konserler...
Seda Sayan ülkenin en popüler isimlerinden biri.
Yıllarca üst üste Türkiye’nin “en güvenilir” yüzü ilan edildi.
O yüzden bir sürü markanın da reklam tercihi.
İnsanlar ağzından çıkan söze itibar ediyor.
Barışsın ya da barışmasınlar...
Ya çıkıp ortaya demeli ki: Ben de sinirlenip kendimi kaybettim, eski dostumu masum bir kıza tecavüz etmekle,
yakınlarını da suça iştirak etmekle suçladım, kendilerinden ve
meşgul ettiğim için kamuoyundan özür dilerim...
Ya da bu işin aslı astarı nedir, kim, kime tecavüz etmiş, kim örtbas etmiş, ne biliyorsa gidip yetkili
mercilere ifade vermeli...
Paylaş