Paylaş
Korona karantinasında her şey de olumsuz değil tabii ev hayatında.
Mesela online siparişe genel olarak mesafeliydim; barıştık.
İki nedeni var.
Birincisi; teknolojiyle aram çok iyi olmadığı için dolandırılırım, hack’lenirim diye güvensizlik yaşıyordum. Onu zorunlu olarak yendim.
İkincisiyse “evde tek yaşayan beyaz yakalı” meselesiydi.
Siz içinde olduğunuz için fark etmemiş olabilirsiniz:
Türkiye’de sistem herkesin aile olduğu varsayımı üzerine kurulu.
Elektrik bağlatmaktan suyu açtırmaya, bir sipariş almaya kadar evde sürekli biri var kabulüyle hareket ediliyor.
Siparişiniz o gün yetişmedi mi?
Ya da iki saat gecikti mi?
“Ne var yani, ilaç değil ya bu?” tavrıyla karşılaşıyorsunuz.
İyi de arkadaşım, sen iki saat gecikince yarım gün zaten izin almışım, öğleden sonra da gidemiyorum işe. Yarım gün daha izin istemek zorunda kalıyorum müdürden.
Şimdi devamlı evdeyiz ya, “sipariş gecikirse” fobisini de yendim.
İstediği kadar geciksin gülümseyerek açıyorum kapıyı.
Marketten sipariş karmaşası
Benim internetten alışveriş dünyasına doğru attığım bu dev adımlara karşı sektör kendisini o kadar hızlı yenileyemiyor.
Kiminle konuşsam market siparişleriyle ilgili o kadar çok şikayet duyuyorum ki.
Krizin ilk başlardaki karmaşa anlaşılır bir şeydi tabii.
Ama “korona düzeni”ne geçeli iyi kötü 1.5 ay oldu.
Artık çözülmesi gerekmez mi?
Sadece bir markada değil, hepsinde aksamalar var. Siparişinizi internetten veriyorsunuz.
Bunun bir alt limiti var: Örneğin 60 lira.
Eve ne istediniz?
Diyelim ki börek yapacaksınız: Yufka, süt, kıyma, yağ...
Ne tuttu?
100 lira. O parayı hemen kartınızdan çekmiyorlar.
Bloke ediyorlar.
Sipariş kapıya geliyor ama ellerinde yufka kalmamış. Sizden ne getirdilerse onun parasını tahsil ediyorlar.
Diyelim ki o da 80 lira.
“E tamam hakkaniyetli işte” diyebilirsiniz.
Ama değil: Yufka yok, böreği yapamadıktan sonra ne yapayım o siparişi?
Kimse size önceden haber vermiyor.
Bilsem belki vazgeçeceğim...
E sonraki gün bir daha yufka sipariş vermeye kalksam?
Yok öyle yapma, alt limit yine 60 lira.
Bunlar koca koca firmalar.
Artık sistemlerini, altyapılarını buna uygun hale getirmeleri gerekmiyor mu?
Koronanın vizelere etkisi ne olacak?
Eninde sonunda sınırlar açılacak. Seyahat, turizm yeniden başlayacak. Vizeyle girebildiğimiz ülkeler acaba vize başvuru formlarına koronayla ilgili sorular da koyar mı?
Şöyle anlatayım;
Çin’in bir uygulaması var. Vatandaşlarına kırmızı, yeşil, sarı renkler veriyor. Biri hâlâ hasta, biri atlatmış, biri hiç yakalanmamış. Restorana girerken, bir eyaletten diğerine seyahat ederken telefondan renginizi gösteriyorsunuz.
Batılılar, bize vize verirken firma kayıtlarımızdan banka hesabımızdaki paraya kadar her şeyi didik didik ediyor.
Acaba tıpkı Çin’de olduğu gibi “korona geçmişimizi”, yani korona rengimizi de sorarlar mı?
Şimdi “Sus, uyuyan yılanı uyandırma” diyeceksiniz. Ohoo, onlar çoktan hesabına kitabına başlamışlardır bile.
Paylaş