Paylaş
Sinema eleştirmeni Murat Tolga Şen, ünlü oyuncunun festivaldeki rolüne şu şekilde karşı çıktı:
“Film festivali mi bu, yoksa magazin gösterisi mi? 2016’dan beri sinema filmi çekmeyen dizi oyuncusu ana jüride çünkü onun popülerliğini sağacaklar. Yoksa bir tane festival haberi çıkmayacak, farkındalar. Acıklı bir durum...”
Valla durum o kadar acıklı mı bilemedim.
Çünkü bu çıkış, günümüzün gerçeklerini yansıtmaktan çok, romantik bir sinemaseverin iç çekişine benziyor.
Bir film festivali nasıl olmalı?
Eğer sinema uzmanı küçük bir kesimin karanlık salonlarda film izleyip ışık, kadraj, sekans falan tartıştıkları, bunları yazıp çizdikleri bir etkinlik olmalıysa Murat Tolga Şen haklı. Ama bir saniye, adı üstünde festival bu.
Üstelik bütün bir şehrin halkına ait kamu kaynaklarıyla yapılıyor.
Siz elbette ki bu değerli faaliyetlerinizi dergilerinizde, platformlarınızda, sosyal mecralarınızda yapmaya devam edin.
Ama bırakın da toplumun diğer kesimleri de kendilerini ilgilendirdikleri alandan dahil olsun konuya.
Mesela modacılar galaya katılan ünlülerin kıyafetlerini konuşsun. Kuaförler saçlarını, başlarını, makyajlarını...
Paparazziler kimin, kimle pişti olduğunu...
Fotoğraf çekmeye çalışan genç kızlar yakışıklı oyuncuların kaşlarını-gözlerini, aktrislerin dekolteleri...
Turizmciler, otelciler şehre gelen ziyaretçi sayısını, sponsorlar potansiyel hedef kitleleri...
Festival dediğimiz şey, bütün bu renkleriyle daha güzel değil mi?
Bırakın, boş verin, sinemadan sizin kadar anlamayıverelim.
Ama tutabildiğimiz bir ucundan biz de yakalayalım festivali. Kimimiz magazininden, kimimiz gastronomisinden.
Zaten dünyada da böyle.
Bir de Serenay Sarıkaya için şöyle demiş sayın eleştirmen:
“Güzel bir kadın, gittiği her yerde ışık saçması, ilgiyi üzerine çekmesi gayet normal. Türkan Şoray da böyleydi ama Türkan’ın filmleri gişe yapıyor, aynı zamanda bu festivallerde yarışabiliyordu. Şimdi ana akımdaki oyuncular filmleriyle giremedikleri festivallere yalnızca şöhretleriyle, hem de en tepeden giriyorlar. Olur mu böyle?”
Oluur, bal gibi de olur.
Öyle bir konuşmuşsunuz ki Serenay sanki halter şampiyonu da jüriye almışlar.
Kadının onca filmi, oyunculuğu, tecrübesi, yığınla ödülü var.
“En son 2016’da sinema filmi çekmiş” ne demek?
Bir insanın film jürisinde yer alması için çektiği son filmin son kullanma tarihi mi var? Aman dikkat, sizin bu mantıkla Türkan Hanım’ı bile istemeyen çıkabilir jüriye.
Bir de Cannes Film Festivali var, onu da başka zaman konuşuruz.
Menemen gazozlu mu olur, gazozsuz mu?
Ünlü gurme Vedat Milor “Menemen soğanlı mı olur, soğansız mı?” tartışmasını ortaya atmış, Türkiye’yi tam ortadan ikiye bölmüştü.
Aldığı etkileşimden memnun olacak ki şimdi de “Menemenin üstüne beyaz peynir ufalanır mı? diye bizi kamplaştırmak istiyor, birlik-beraberliğe en ihtiyacımız olan şu günlerde.
Milor Bey, Milor Bey!
Hiç öyle kıyı bucak dolaşmayın.
Oyununuzu görüyor ve bodoslama el artırıyorum.
Sosyal medyada Hindistan’da yapılan bir sokak lezzetinin videosu dönüyor.
Esnaf abimiz bir şişe Fanta’yı tavaya döküyor, üstüne yumurtaları kırıyor, bir domates doğruyor, biber-maydanoz...
Hoop gazozlu menemen!
Palmiye yaprağında da servis ediyor.
Şimdi siz söyleyin bakalım, menemen gazozlu mu olur, gazozsuz mu?
Paylaş