Paylaş
Bir erkek bir kadına bunu yapsa... Yani yüzünde izler olacak şekilde zarar verse... Basın mensupları çekse... En azından kafamız net olurdu: Kadına şiddet! Karşıyız. Nokta.
Ama bu kez bir kadın ve bir erkek birbirine karşılıklı şiddet uyguluyor. Oğlanın da yüzü gözü tırmık içinde.
Türk Halk Müziği sanatçısı İzzet Altınmeşe’nin oğlu Fırat Altınmeşe’den bahsediyorum.
Bebek’te bir mekanda, kız arkadaşıyla tartışıyorlar. Çıkışta kızla birbirlerine giriyorlar.
Paparazziler yüzü-gözü kan revan içinde fotoğraflarını çekiyor.
Mevzu ne, belli değil. Ama bir kadın ve erkeği bu hale tek bir şey getirebilir: Kıskançlık...
Evet, bu bir musibet. Başlarına geldi.
Ama gelin, şimdi biraz da biz kıskanalım...
Kendisi de şiddete uğradığı, fotoğrafları çekilip rezil olduğu halde, gazetecilere “Aşık olduğum kadınla kavga ettik, bu kadar” diyor Fırat.
Haklı mı, haksız mı bilmiyoruz. Ama karşı tarafa en ufak bir kötü söz, ima, gönderme yok.
İstense tazminat davaları... Çok moda ya: Ertesi gün uzaklaştırma kararları falan... Yok.
Sonra sosyal medyadan bir açıklama yapıyorlar: “İnsanız, hepimiz hata yapabiliriz, ikimiz de herkesten çok üzgünüz.”
Verdikleri duygusal tepkilerden dolayı kırmış olabilecekleri herkesten de özür diliyor.
Evet, bu bir musibet. Yaşadılar.
Ama bütün o adi şiddet vakalarından ayıran bir özelliği var.
Sanki kazara olmuş, huy değil de hata gibi...
Bir kere, bütün o harala gürele, patırtı kütürtü içinde bile...
Bir kadının nasıl sevildiğini...
Ve yüzü-gözü tırmık içindeyken, “Aşık olduğum kadın” diyerek nasıl savunmaya geçtiğini görüyorsunuz.
“Kadına şiddet”ten ziyade, “karşılıklı şiddet” bu. Başka bir vaka.
Bir tablo görmüştüm: Bir kadınla bir erkek karşılıklı çıplak oturmuş, ellerinde çatak-bıçak, birbirlerini yiyorlardı... Onu hatırlattı.
Sosyal medyadan yaptıkları açıklamaya bakarsanız, ikisi de üzerine düşünmüş, belli...
Ders çıkarmışlar. Umarım birbirlerine bunu bir daha yaşatmamak için karar da almışlardır.
Yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum ama...
Şiddet konusunda tabii ki hassasiyetimizi hiç kaybetmeyelim.
Ama ikinci bir şansı hak eden böyle durumlarda da...
Acaba bize az geri durmak, insanları biraz baş başa mı bırakmak düşüyor?
Fırat...
Adımını denk al, artık Prenses haksız bile olsa, sen hep “olağan şüpheli”sin.
Güya bakmıyoruz ama gözümüz üstünde, haberin olsun.
Paylaş