Paylaş
Sosyal medya iki ünlü modelin ilişkiler hakkında ardı ardına yaptığı açıklamalarla çalkalanıyor.
İlki, Şevval Şahin. Oya Çınar sorunca cinsellik konusunda şöyle cevap verdi:
“Cinsellik bir ilişkinin bütünün değil ama yarıdan fazlasını kapsar. Kötü sevişiyorsan iyi bir kimyanız yok demektir. Öyle bir durumda ilişkiye girilemez...”
Şevval Şahin yerden göğe kadar haklı çünkü birlikteliğin temel dinamiği cinselliktir.
Çünkü bu bir arkadaşlık, akrabalık ya da iş ilişkisi değil. Bunların hepsinde bir mesafe var.
Tipini beğenseniz de beğenmeseniz de; nefesinin, teninin kokusunu sevseniz de sevmeseniz de; ses tonu, espri yeteneği içinizi gıcıklasa da gıcıklamasa da o mesafeden idare edebilirsiniz.
Ama iş, özel ilişkiye gelince en yakınına sokulduğunuz, en yakınınıza soktuğunuz insandan bahsediyoruz demektir.
Eğer karşınızdakine tensel olarak bir çekiminiz yoksa o bir mutluluk değil, eziyet kaynağına dönüşüyor.
Halbuki eşinizle iyi bir cinselliğiniz varsa, hayatınızın başka alanlarındaki sorunlar da küçülüyor, görmezlikten gelinebiliyor.
Ama aynı zamanda Şevval Şahin’in bu açıklaması ancak ıslak zemin kadar derinliğe sahip çünkü ilişkilerde “aşk” denilen bir şey var ki bazen geriye kalan her şeyi, cinselliği bile ikinci plana atabiliyor.
Olabilir, olamaz mı:
Türlü rahatsızlık, türlü sorunlar yaşayabiliyor insanlar.
Ama karşısındakine öyle âşık ki bunları hiç dert etmiyor...
Sadece yan yana, göz göze, el ele olmaktan bile dünyanın en mutlu insanı sayabiliyor kendini. Hele çoğunlukla cinselliğin artık “kemale” erdiği yaşlarda.
Kuşkusuz Şevval Şahin kendi yaşından, kendi ikliminden, kendi dünyasından bildiriyor ama bu mevzu öyle kesin hükümler verilebilecek, kestirip atılabilecek bir konu değil.
Herkesin üstüne bire bir uyan bir önlük yok. İnsan sayısı kadar ilişki biçimi mevcut şu yeryüzünde.
İlişkiler konusunda tartışılan bir başlık ortaya atan bir diğer kadın modelimiz de Didem Soydan: İntikam seksi.
Üç yılın sonunda aldatıldığını fark edince eski flörtlerinden biriyle tekrar birlikte olup bunu da sevgilisine söylediğini açıkladı:
“Fark ettim ki aldatılıyorum. Bunun bana teyidi de geldi. Eskilerden görüştüğüm bir boyfriend’im (erkek arkadaşım) var. Onunla görüştüm. Kendi kafamda eşitledim durumu. Galiba böyle bir intikam aldım. O kişi dondu. Öyle büyük bir şok anıydı ki...”
İnsan aldatılmanın kıskançlığıyla, kızgınlığıyla, hiddetiyle böyle şeylere kalkışabilir.
Didem Soydan’ın o anki psikolojisiyle empati kurabiliyorum ama “Durumu eşitledim” diye tarif ettiği şey aslında eşitleme falan değil.
Maç değil ki bu, gol atasın.
Sadece iki kişilik mahrem bir alana zaten bir üçüncü girmiş, sen bunu yaparak dördüncüyü de sokuyorsun ilişkinin içine.
Özünde intikam falan aldığın yok. Kendini kandırmak bu.
İntikam denilen şey, sizin iki kişilik özelinize bir başkasına davet ederek değil, o ilişkiden karşındakini mahrum edip acı çektirerek, pişman ederek alınır.
Gerektiğinde sen de çok acı çekersin ama keser atarsın kolunu.
Öyle bir gömersin ki muhatabını, sonsuza dek bitmeyecek bir kabir azabıyla baş başa bırakırsın.
Gerçi aradan geçen zamanda Didem Soydan da bakış açısını değiştirmiş. “O zayıf şeyi yaşattım kendime” diyor: “Şimdi olsa yapmam!”
Eh işte insan her zaman en münasibini, en doğrusunu yapamıyor...
4’ün 2’si bizim
BBC Travel 2023’te dünyanın en çok ziyaret edilen 10 şehrini açıkladı.
Birinci tabii ki İstanbul! İşin güzel tarafı ilk dörtte iki şehrimiz birden bulunuyor, dördüncü Antalya.
Kimleri mi geride bırakmışız? İkinci sırada Londra’yı, beşinci sırada Paris’i, sekizinci sırada New York’u...
Dünyanın en meşhur kentleri bunlar. Ve bizden başka ilk 10’a iki şehir birden sokabilen ülke yok. Hiç unutmam, 1986’da koleje ilk girdiğimde derste konu açılmış, edebiyat hocamız nasıl olup da İspanya, İtalya gibi ülkelerin kendi nüfusu kadar turist çekebildiğini bir türlü anlamadığını söylemişti.
Baktım, o yıl ülkemize gelen turist sayısı 2 buçuk milyonmuş. Şimdi 60 milyona dayandı. Yani yaklaşık 40 yılda 25’e katlamışız. Yaşadığımız, oturduğumuz yerden para kazanıyoruz adeta. Ne güzel demiş şair: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda...
Paylaş