Paylaş
4 soru sormak istedim.
Sağ olsun hızla geri dönüş yaptı ve bu harika mülakatı gerçekleştirdik.
4 soruda çok şey öğrendim. Örneğin son dört ayda e-devlet trafiği yüzde 60 artmış.
DDO’nun kendi kaynakları ve yerli ve milli yazılımla ve açık kaynak kodlamayla güvenli bir video sistemi hayata geçirilmiş. Fiber Altyapı çok daha önemli hale geliyor diyor Sayın Koç.
Çin’den sonra uzaktan eğitime başlayan ikinci ülkenin Türkiye olduğunu biliyor muydunuz?
Ve 5G…
Sayın Koç, 5G’nin bir paradigma değişimi olduğunun altını çiziyor. 20 yıllık telekomünikasyon deneyimi olan, uzun yıllar ABD’de Intel’de ARGE alanında çalışan bir mühendis olan Sayın Koç’un gözlemlerine katılmamak elde değil.
Son 20 yıldır teknoloji ve yazılımla iç içe yaşayan bir mühendis olarak, bugün de mezunu olduğum MIT’de dijital ekonomi araştırma projelerine katkıda bulunan bir teknolojist olarak teknoloji ve yazılımın ruhundan anlayan, teknolojistlerin dilini konuşan bir mühendis liderin ülkemizin dijital altyapı projelerini yönetiyor olması beni gerçekten çok memnun ediyor.
Şahver Kaya | Soru 1: Kovid-19 sürecinde toplum sağlığının ve güvenliğinin sağlanması için ofisiniz hangi projeleri başlattı ve üzerinde çalışıyor?
Ali Taha Koç: Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından belirlenen amaç, politika ve stratejilere uygun olarak, başta Kovid-19 ile mücadele olmak üzere, kamu kurumlarının performans ve hizmetlerinin verimliliğini artırmak ve kamunun dijital dönüşümüne öncülük etmek amacıyla çalışıyoruz.
Dijital Dönüşüm Ofisi olarak temel hedefimiz, dijital teknolojilerin kullanımı yoluyla ülkemizin dünya sahnesinde rekabet gücünü artırmak ve geliştireceğimiz yerli ve milli teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştırılmasını sağlamaktır.
Özellikle dijital sağlık veri miktarının artması tahlil, teşhis ve tedavi yöntemlerinin gelişmesini de sağlamıştır.
Pandeminin etkisinin azaltılması, virüsün tedavisi ve toplumun konu üzerinde bilgilendirilmesi amacıyla sağlık çalışanlarımız ve üniversitelerimizle işbirliği içerisinde yapay zekâ destekli yenilikçi çözümler üzerinde çalışıyoruz.
Günümüzde kendini yavaş yavaş hissettirmeye başlayan ve gelecekte de hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olacak olan yapay zekâ teknolojileri, salgın döneminde başta Çin olmak üzere birçok ülke tarafından salgınla mücadelede başarı ile kullanılmaktadır.
Kovid-19 sürecinde Dijital Dönüşüm Ofisi olarak sağlık alanında bazı projeler başlattık. Süregiden bu çalışmalarda başta sağlık özelinde, devletimizin çeşitli bakanlıkları ve kurumları ile birlikte büyük veri ve yapay zekâ teknolojileri alanlarında bilimsel çalışmalar yürütmekteyiz.
Hayatımızı olumsuz etkileyen pandemi döneminde KOVID-19 tanısını yapabilecek bir sistem üzerine odaklandık. Radyolojik tanı ve yapay zekâ çalışmaları özelinde KOVID-19 tanısında akciğer grafisinin etkinliğinin arttırılmasına yönelik yapay zekâ karar destek sistemi üzerinde çalışmalara başladık. Sınırlı veri ile yapılan araştırmalarımız sonucunda iyi bir başarı oranı yakalanmış olup, röntgen görüntüleme sistemleri kullanılarak elde edilen fotoğraflar ile zatürre ve KOVID-19 teşhisini % 86 gibi bir oranla sınıflandırabildik. Proje kapsamında sağlıklı, KOVID-19 olmayan zatürre ve KOVID-19’lu zatürre sınıflandırmasını da gerçekleştirebiliyoruz. Önümüzdeki süreçte bu yapay zekâ algoritmalarını KOVİD-19, SARS, MERS gibi hastalıkların teşhisinde karar destek sistemi olarak hekimlerin hizmetine sunabilmeyi planlamaktayız.
Bir diğer yapay zekâ projemiz ise yine insan sağlığını ilgilendiriyor. Dijital Dönüşüm Ofisi ve Gazi Üniversitesi arasında yürütülmekte olan “Türk Beyin Araştırmaları Projesi (TBP) ve Yapay Zekâ Tabanlı Radyolojik Tanı ve Karar Destek Sistemleri” geliştirilmesi projesi bu konuda bir örnek niteliğinde. Yapay zekâ sistemlerinde veriniz ne kadar fazla ise sonucunuz da o kadar kaliteli olacaktır. Bu bağlamda bu projede büyük bir veri seti olan 8000 kesit MR görüntüsü üzerinde çalışıldı. Bu proje ile amacımız araştırmacılarımızın geliştirmekte olduğu yapay zekâ algoritmaları ile beyin tümörlerinin ya da beyinde bulunan anomalilerin tespit edilerek, hastalıkların teşhisinde doktorlarımıza yardımcı olmak. Proje kapsamında ise şu anda % 95 doğruluk oranıyla tümör teşhisi yapılabiliyor, tümörün bulunduğu bölge de büyük bir doğruluk oranıyla tespit edilebiliyor. İlaveten beyin MR’larından tümör teşhisi dışında % 95 gibi bir oranla cinsiyet tahmini ve hatta bu MR’lardan yaş tahmini de yapılabiliyor. Bu kapsamda doktorlarımızın karar süreçlerinde bu sistemden faydalanmaları için taşınabilir yapay zekâ donanımları da geliştirerek ülkemizde yaygınlaştırmak üzere hastanelerdeki mevcut sistemlere entegre etmeyi amaçlıyoruz. Bu sistemin bir karar destek sistemi olduğunu ve doktorlarımızın işlerini kolaylaştırmayı hedeflediğini tekrar vurgulamak isterim.
Bildiğiniz üzere, Dijital Dönüşüm Ofisi olarak en önemli görevlerimizden biri e-Devlet Kapısı’nın yönetilmesidir. Geçtiğimiz dönemde yürüttüğümüz çalışmalarla hem e-Devlet Kapısı’ndaki hizmetlerin hem de kullanıcıların sayısının arttırılması noktasında önemli ilerleme kaydettik. Halihazırda vatandaşlarımız e-Devlet Kapısı’nda 657 kurum tarafından sunulan 5.000’in üzerinde hizmete elektronik ortamda kolayca ve güvenli şekilde erişebiliyor.
Kovid-19 virüsüne karşı mücadelede sosyal izolasyon kurallarının ve sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulanmaya başlamasıyla, vatandaşlarımızın kamu hizmetlerine ulaşmasında e-Devlet Kapısı’nın önemi daha da arttı. Biz de, bu süreçte vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu hizmetlere evlerinden ayrılmadan erişmelerini temin etmek üzere yeni hizmetleri e-Devlet Kapısı üzerinden kullanıma açmaya devam ettik. Bu çerçevede, hükümetimizin Kovid-19 salgınının vatandaşlarımız üzerindeki sosyo-ekonomik yükünü hafifletmek amacıyla uygulamaya koyduğu sosyal yardımlara ilişkin başvuruların e-Devlet Kapısı üzerinden alınması hizmeti, şehirlerarası seyahatlerin kısıtlanmasının ardından açılan seyahat izin belgesi başvuru hizmeti ile 20-65 yaş arasındaki bireyler için maske başvurularının alınması hizmetini özellikle vurgulayabilirim. Söz konusu hizmetler bu süreçte vatandaşlarımızca yoğun şekilde kullanıldı. Ayrıca, Kovid-19 ile mücadele kapsamında alınması gereken tedbirler konusunda toplumsal bilinci artırmak amacıyla, hem e-Devlet Kapısı mobil uygulaması üzerinden kullanıcılara bilgilendirme mesajları gönderdik hem de e-Devlet Kapısı ana sayfasında bu yönde bilgilendirme yaptık.
Kovid-19 salgınıyla mücadelede e-Devlet Kapısı’nın rolü açısından kullanım sayılarındaki artışın çarpıcı bir gösterge olduğunu düşünüyorum. Salgının etkilerinin yoğun şekilde hissedildiği 2020 yılının ilk dört ayında e-Devlet Kapısı’nın kullanımı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 60 oranında yükseldi. Ayrıca, 2020 yılının ilk dört ayında 2 milyonun üzerinde yeni kullanıcı e-Devlet Kapısı’na kayıt oldu. Bu artışlarda hem geçtiğimiz dönemde açılmış olan hizmetlerdeki, hem de Kovid-19 salgınının ardından hızlı şekilde devreye aldığımız yeni e-Devlet hizmetlerindeki yoğun kullanımın önemli bir etkisi oldu. Bazı hizmetlerin kullanımında, salgın öncesi döneme kıyasla 10 kata varan artışlar olduğunu gördük. Ayrıca, Kovid-19 ile mücadele kapsamında uzaktan eğitime geçilmesinin sonucu olarak, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sistemine girişler açısından da e-Devlet Kapısının yoğun şekilde kullanıldığını gördük.
Dijital Dönüşüm Ofisi olarak yaptığımız çalışmalar sonucunda, yukarıda bahsettiğim hizmetlerin yanı sıra, vatandaşlarımız halihazırda e-Devlet Kapısı üzerinden kendi adına kayıtlı gayrimenkul satış işlemi başvurusu yapabilmekte, sosyal güvenlik kayıtlarını sorgulayabilmekte, ihtiyaç anında araç muayene raporunun barkodlu çıktısını alabilmekte, adına açılmış tüm mobil hatları görüntüleyebilmekte, Tüketici Hakem Heyetine başvurabilmekte, Nüfus Müdürlüklerine gitmeden adres değişikliği yapabilmekte ve hangi bankada hesabı olduğunu anında öğrenebilmektedir. Vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu, bunlar gibi 5.000’in üzerindeki hizmete evlerinden ayrılmadan e-Devlet Kapısı üzerinden güvenli şekilde ulaşabilmesinin Kovid-19 ile mücadelede sosyal izolasyonun sağlanması açısından önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde de e-Devlet Kapısı’nı vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak yeni hizmetlerle zenginleştirmeye devam edeceğiz.
Salgın sürecinde uygulanan sokağa çıkma ve seyahat kısıtlamaları nedeniyle dijital hizmetlerin kullanımının artmasıyla bu nitelikteki hizmetlere yönelik siber saldırılarda da kayda değer artış gözlemlendi. Bu süreçte özellikle Kovid-19 ile ilgili oltalama saldırıları, sahte ya da zararlı içerik barındıran alan adları önemli ölçüde artış kaydetti. Bu bağlamda, Kovid-19 ile mücadele kapsamında yaptığımız bir başka çalışma da Ofisimizin sosyal medya hesaplarından bu tür siber tehditlere yönelik bilgilendirici mesaj ve videolar paylaşmak oldu. Böylece, toplumdaki Kovid-19 hassasiyeti suistimal edilerek yapılabilecek siber saldırılara ve bunlara karşı alınabilecek tedbirlere ilişkin olarak vatandaşlarımızın bilinç seviyesini artırmaya çalıştık.
Pandemi sürecinde dünyanın nasıl etkilendiği herkes tarafından merak edilen bir diğer husustu. Dijital Dönüşüm Ofisi olarak Türkiye'de ve Dünyada korona vakalarını anlık olarak takip ve analiz edebilmek amacıyla corona.cbddo.gov.tr sitesini yayına aldık. Bu site, vatandaşlarımızın Türkçe olan güvenilir bir siteden verileri takip etmesine olanak sağladı. Yoğun zamanlarda siteye anlık 25 bin kullanıcı giriş yaptı ve toplam 2 milyon tekil kullanıcı tarafından görüntülendi. Sitede ağırlıklı olarak açık kaynaklı teknolojiler kullanıldı ve yazılım, tasarım ve analizi tamamen Dijital Dönüşüm Ofisi iç kaynakları ile kısıtlı sürede tamamlanıp vatandaşlarımızın hizmetine açıldı. Diğer birçok siteden farklı olarak sitemizde karşılaştırmalı grafikler, ölüm oranları gibi veriler dinamik olarak verildi. Siteye kaynak olarak kullanılan ham veriler ise açık kaynak olarak sunulan mecralardan elde edildi. Anlık olarak sitede paylaştığımız bu verileri ileride açık veri portalimizde araştırmacılarımız için paylaşıma açmayı hedefliyoruz.
Ayrıca bu süreç nedeniyle video konferans sistemlerine ihtiyaç doğmuştur. Başkanlığımız olarak tamamı yerli ve milli yazılımlar (İvme, Karel) ile açık kaynak kodlu (Jitsi) video konferans sistemleri üzerinde çalışmalar yapılarak kendi sunucularımızda, güvenli ortamlarda bu sistemler kurulmuştur. Video konferans sistemleri için alternatif çözümler incelenmiş ve her biri ayrı ayrı optimize edilmiştir. Bizim için öncelik ülkemizin verisinin ülkemizde kalmasıdır, bu kapsamda yerli konferans yazılımları Başkanlığımız tarafından desteklenerek dünyada markalaşacak ürünlere dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Süreç boyunca da devlet kademelerinde pek çok toplantı bu video konferans sistemleri ile başarılı şekilde yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir.
Şahver Kaya |Soru 2: Önümüzdeki 6-18 aylık dönemde kovid-19 önlemleri konusunda ofisiniz nasıl hazırlıklar yapıyor? Her kriz aynı zamanda büyük fırsatlar da doğurur. Kovid-19 ülkemizde dijital ekonomi konusunda hangi fırsatları gündeme getirdi sizce?
Ali Taha Koç: Koronavirüs salgını, sadece bir sağlık krizi olmaktan çıkmış; siyasi, ekonomik ve sosyal boyutları olan benzersiz bir küresel imtihana dönüşmüştür.
Toplumun ve kişilerin sağlığını korumak ve virüsün yayılım hızını düşürmek amacıyla, sokağa çıkma yasaklarından, seyahat kısıtlamalarına, okullar için uzaktan eğitimden, sportif ve sanatsal bütün etkinliklerin ertelendiği bir döneme girmiş bulunmaktayız.
Salgın nedeniyle ekonomi ve toplumsal hayattaki zorunlu dönüşüm bazı sektörlerin öne çıkmasına neden olmaktadır.
Hayatımızı, yaşam şeklimizi ve alışkanlıklarımızı etkileyen bu salgın, telekomünikasyon alt yapısı ile birlikte dijital teknolojilerin kullanımının ne denli önemli olduğunu bize bir kez daha hatırlattı.
International Data Corporation (IDC), koronavirüsün küresel teknoloji pazarları üzerindeki etkisini yakından izlemekte ve pazar tahminlerini düzenli olarak güncellemektedir.
100 ülkeyi kapsayan araştırma raporunda, BT harcamalarının 2020 yılında tahmini %5,1 düşüşle, 2,25 trilyon dolara düşmesini beklemektedir.
Yıllık Büyüme 2019 (%) 2020 (%)
Donanım 0,9 -12,4
Altyapı 8,8 3,8
Yazılım 10,0 -1,9
Bilişim Hizmetleri 4,7 -2,6
BT Harcamaları 5,0 -5,1
Kaynak: IDC Worldwide Black Book Live Edition, Nisan 2020
Raporda, donanım, yazılım ve bilişim hizmetleri alanında düşüş öngörülmekle birlikte, tabloda görüldüğü üzere altyapıya yönelik %3,8 büyüme beklenmektedir.
Ülkemizde, 2009 ile 2019 yılları arasında fiber alt yapı yatırımlarımıza baktığımızda, 145.246 km olan fiber alt yapımızın, 2019’un 3’üncü çeyreğinde yaklaşık 371.304 km’ye çıktığı görülmektedir. Yapılan yatırımlar ve vatandaşlarımızın teknolojiye hızlı adaptasyonu, Kovid19 pandemisi döneminde, sosyal, ekonomik ve eğitim hayatının evden sürdürülebilmesine aracılık etmiştir. Yaşanan bu değişime destek olabilmek ve artan talebi karşılayabilmek amacıyla geniş bant internet alt yapı ve erişim imkânlarının daha da iyileştirilerek, sayısal uçurumun engellenmesi önem arz etmektedir.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını ile ilgili Digital Europe tarafından yaptırılan ve Dijital Türkiye Platformunca da desteklenen “Kovid-19’un Avrupa ve Türkiye’de Dijital Sektöre Etkileri” araştırma raporu geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Dijitalleşme alanında toplamda 634 firmanın mevcut durum ve gelecek beklentilerini içeren araştırma raporunda çarpıcı sonuçlara yer verilmiştir.
Çin’den yapılan tedariklerde %49, AB den yapılan tedariklerde %46 ve Türkiye içi yapılan tedariklerin %46’sında aksama meydana geldiğinin belirtildiği raporda, araştırmaya katılanların %71’i, Kovid-19 salgınından dijital endüstrilerin diğer sektörlere göre daha az etkileneceğini düşünmektedir.
Raporda ‘’Bağlanabilirlik, Siber Güvenlik ve Yapay Zekâ’’nın kritik önemde olduğu da vurgulanmaktadır.
Nitekim, Deloitte tarafından geçtiğimiz günlerde paylaşılan “Küresel Kovid-19 Salgınının Türkiye'de Farklı Kategorilere Etkileri Raporunda, yaşam tarzı, iş yapış şekilleri ve tüketici alışkanlıklarında ciddi oranda değişlik yaşandığı gözlenmektedir. Özellikle uzaktan eğitim ve çalışma konularında 15 kat artış yaşanırken; hava yolu, otel, konaklama gibi sektörlerin ise yaşanan krizden negatif yönde etkilendiği ortaya çıkmıştır.
Raporda, virüsün yayılımını durdurmak için alınan önlemler sonrasında eğitim ve çalışma hayatının eve kaymasıyla beraber video konferans ve uzaktan eğitim sistemlerinin 15 katlık bir büyüme gösterdiği, bu kategorideki en hızlı gelişen ise MEB’in uzaktan eğitim sistemi olan EBA sistemidir.
UNESCO tarafından yapılan bir araştırma, Kovid-19 salgınının 188 ülkede okulların kapanmasına yol açtığını ve bu durumdan dünya çapında 1,5 milyardan fazla öğrenci ve 63 milyon eğitimcinin etkilendiğini ortaya koymaktadır. Ülkemiz, Çin’den sonra, milyonlarca öğrenciye ulusal çapta uzaktan eğitim başlatan ikinci ülke olmuştur.
Bu kapsamda Kovid-19 dünyada ve ülkemizde;
➢ Dijital teknolojilerin ve çözümlerin kullanımının yaygınlaştırılması,
➢ Yenilikçi teknolojiler, yapay zekâ platformları ve mobil teknolojilerin geliştirilmesi,
➢ Sağlık ve eğitim sektörü başta olmak üzere dijital teknolojilere ilişkin Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması,
➢ Uzaktan çalışma ve eğitim süreçlerinin yaygınlaştırılması,
➢ İletişim altyapısı ve ağ bağlantısının iyileştirilmesi,
➢ Verinin güvenli bir bağlamda değişiminin sağlanması,
➢ Güvenli çevrimiçi platformların oluşturulması ve
➢ Dijital iş modellerinin benimsenmesi ve özellikle KOBİ’lerin dijital direncinin artırılması
alanlarında çeşitli fırsatları da beraberinde getirmektedir.
Şahver Kaya |Soru 3: Üzülerek görüyoruz ki Çin kovid-19 sonrası kişisel özgürlükler konusunda daha da agresif hale geldi ve artık o ülkede kişisel özgürlük sınırları kalmadı desek yanlış olmaz. AB ve ABD henüz başlarını krizden kaldıramadığı için bu konuda neler yapacaklarını bilemiyoruz. Ülkemiz kovid-19 sonrası dönemde vatandaşlarımızın kişisel özgürlüklerin korunması konusunda nasıl hassasiyetler gösterecektir?
Ali Taha Koç: Dünya çapında hızlı bir biçimde yayılım gösteren Kovid-19 salgınından korunmak adına ülkemiz de dâhil olmak üzere tüm devletler tarafından çeşitli önlemler ve tedbirler alınmaktadır. Bu noktada salgın ile mücadele için karantina, sosyal mesafe ve sosyal izolasyon gibi geleneksel tedbirlerin yanı sıra, teknolojik imkanlardan da yararlanıldığı görülmektedir.
Dünyada ve ülkemizde Kovid-19 virüsü taşıyan veya taşıma riski bulunan kişilerle temasa geçenlerin tespit edilmesi, virüsün yayılma haritası çıkartılarak tedavi ve karantina uygulanması, karantinaya alınanların kontrolü, sokağa çıkma yasağının uygulanması, kalabalık yerlerin tespiti gibi amaçlarla ilgili kişilerin sağlık, konum ve iletişim bilgileri gibi kişisel verileri işlenmektedir.
Küresel çapta vaka kontrolü için bu süreçte pek çok mobil uygulama geliştirilmiştir. Bu uygulamalardan bir kısmı lisans kısıtlamaları ile diğer ülkelerin kullanımına açılmış, bir kısmı da açık kaynak lisansı ile paylaşılmıştır.
Bu çerçevede, 09 Nisan 2020 tarihinde Kişisel Verileri Koruma Kurumu tarafından yapılan duyuruda Kovid-19’un sebebiyet verdiği salgın hastalığın kamu güvenliğini ve kamu düzenini tehdit ettiği, bu sebeple hastalığın yayılımını engellemek amacıyla konum verisinin, anılan madde hükmü kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşları tarafından işlenmesinin önünde bir engel bulunmadığı bilgisi kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Pandemi ile birlikte uzaktan çalışma ve uzaktan eğitim amaçlı kullanımlarının dışında sosyal mesafenin korunmasına ihtiyaç duyulan her türlü organizasyon, hatta birçok ülkedeki kamu iş süreçlerinin yürütülmesine ilişkin faaliyetler de video konferans sistemleri üzerinden yürütülmeye başlanmıştır.
Bazı video konferans uygulamalarının kullanımının küresel olarak artmasıyla birlikte güvenlik açıklarına ilişkin birçok bulgu da ortaya çıkmaya başladı. Bulguların bir kısmı platformun desteklediği bazı güvenlik özelliklerinin kullanıcılar tarafından doğru şekilde kullanılmamasından kaynaklanırken, kişisel verilerin üçüncü taraflar ile yetkisiz paylaşımı, gizli olması gereken görüşmelerin kullanıcının bilgisi ve onayı dışında kaydedilebilmesi ve şifreleme konusundaki problemler de uygulamanın güvenilirliği konusunda ciddi soru işaretleri oluşturdu.
Bu sürecin sonucu olarak Almanya, Hollanda, Tayvan, Singapur gibi ülkelerin yanı sıra çeşitli küresel firmalar da bazı video konferans sistemlerinin kullanımına kısıtlamalar getirmiştir.
Dijital hizmetlerin kullanımının bu ölçüde artış göstermesi, kaçınılmaz olarak bu hizmetleri hedef alan siber saldırılarda da bir artışa sebep oldu. Geçtiğimiz iki ay içinde rapor edilmiş olan siber saldırı kaynakları ve saldırı amacıyla kullanıldığı bildirilen alan adı / IP adresi sayıları geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yaklaşık 2,5 kat artmış bulunuyor.
Şüphesiz bu durum yalnızca ülkemiz için geçerli değildir. Tüm dünyada özellikle insanların ilgisini çekebilecek Kovid-19 ile ilişkili oltalama saldırıları ve sahte ya da zararlı içerik barındıran alan adları önemli ölçüde artış göstermiştir. Araştırmalar sonucunda tüm dünyada kaydedilen Coronavirus ve Kovid-19 ile ilişkili alan adlarının %30’undan fazlasının saldırı amacıyla kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu dönemde gerçekleştirilen siber saldırılarda en çok hedef alınan sektörlerin başında; bankacılık, sağlık hizmetleri ve kritik kamu hizmetlerinin geldiği görülmüştür.
Bu gelişmeler, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi olarak Türkiye’nin dijital dönüşümü için milli ürünlerin kullanımı konusundaki kırmızı çizgimizin ne kadar doğru bir strateji olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
Bilindiği üzere, kamu kurumları ve kritik altyapı hizmeti veren işletmelerce uyulması gereken Bilgi ve İletişim Güvenliği tedbirlerini içeren Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Genelge ülke çapında bilgi güvenliğini artırmak ve veri mahremiyetini sağlamak için bazı tedbirler içeren önemli bir adım olmuştur. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde tüm maddelerin arkasındaki temel yaklaşımın ülkemizin verisinin ülkemizde kalması, veri mahremiyetine dikkat edilmesi özellikle gizlilik dereceli bilgilerin sosyal medya ve haberleşme uygulamaları üzerinden paylaşılmaması, yerli ve milli çözümler üretilmesi ve kullanılması başlıkları altında toplandığı görülebilir.
Bu alanda ilk referans doküman olma niteliği taşıyan ve Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı koordinasyonunda hazırlanan “Bilgi ve İletişim Güvenliği Rehberi” de yayımlanma aşamasındadır. İlgili tüm kurumların katkısı alınarak hazırlanacak olan bu Rehberin, uzun vadede ülkemizin kamu hizmeti veren sistemlerinde, bilgi ve iletişim güvenliğinin sağlanmasına kılavuzluk yapması hedeflenmektedir.
Daha güçlü ekonomiler için daha güçlü teknolojilerin önemli olduğu bir çağ başlıyor. Bugünden alacağımız önlemler ve atacağımız adımlar, yarının dünyasında teknolojiyi takip eden değil teknolojiye yön veren bir ülke olabilmemiz için oldukça önemlidir.
Şahver Kaya |Soru 4: Yerli ve Milli 5G çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?
Ali Taha Koç: Teknolojiyi sadece tüketen değil üreten bir Türkiye olmak için, “Milli Teknoloji Hamlesi” sloganı ile çıktığımız yolda, geliştirilmesini desteklediğimiz yerli ve milli teknolojilerin, başta kamu olacak şekilde tüm sektörlerde yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
5G’ye giden yol yerli haberleşme teknolojilerinden geçiyor.
Ülkemizin haberleşme alanındaki dışa bağımlılığını azaltmak, 5G’ye giden süreçte mobil işletmecilerin şebekeye ilişkin yapacağı donanım ve yazılım ihtiyaçlarını karşılamak ve elektronik haberleşme sektöründe yerli ve milli bir üretim ekosisteminin hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ve Savunma Sanayi Başkanlığımız öncülüğünde “Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi Projesi” geliştirilmiştir.
Bu projenin somut bir çıktısı olan, Türkiye'nin ilk yerli ve milli baz istasyonu ULAK'ın Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde kurulum ve kullanımına öncülük ederek, ULAK’ın tüm operatörlerimizin tercihi haline gelmesine vesile olduk.
Külliye’nin mobil iletişim altyapısının ULAK baz istasyonlarıyla karşılanmaya başlanması, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, dijital dönüşüm ve bu dönüşümü destekleyecek iletişim altyapılarında yerlileşme ve millileşme gayretlerine verdiği desteğin önemli bir göstergesidir.
5G, bir sonraki mobil teknoloji değil, aynı zamanda mevcut kaynakların çok daha verimli kullanılmasına olanak sağlayan bir paradigma değişimidir.
Temelinde farklı teknoloji, cihaz ve uygulamaların birlikte etkin çalışmasını temin eden 5G, mobil ve sabit geniş bant pazarında yeni rekabet biçimlerini teşvik etmenin yanı sıra yeni uygulama ve hizmetlerin daha yüksek hızlarda kullanılmasını desteklemektedir
Bununla birlikte,
➢ Yüksek indirme hızları,
➢ Verimlilik,
➢ Düşük maliyetli daha etkin yenilikçi çözümler,
➢ IoT hizmetlerinin ve uygulamalarının daha fazla kullanımı,
➢ Kişiye özel hizmetler,
➢ Endüstriyel üretkenlik,
➢ Güvenlik ve benzeri alanlarda
Birçok yeni imkânlar sunmaktadır.
Türkiye olarak 4G baz istasyonu yaparak bir adım atmış olduk.
Bu tür teknolojilerde bilgi birikimi hep bir önceki teknolojinin üstüne koyarak gelişir. 4G’yi yapmadan 5G yapamayacağımız gibi 5G yapmadan da gelecek nesil iletişim altyapılarında söz sahibi olamayız.
4G insanlar için yapılmış son teknoloji iken, 5G’nin odağında nesneler olacak.
Bütün nesnelerin konuşabildiği bir döneme doğru gidiyoruz.
Yakın gelecekte, çevrimiçi olacak milyarlarca cihazın ürettiği artan veri talebini karşılamak için yeni nesil iletişim altyapısı olan 5G teknolojileri kullanılacak.
Bu anlamda 5G konusunda söylenen sağlık problemleri geçmişte 4G teknolojileri içinde söylendi. Ben 20 yıldır kablosuz iletişim ile uğraşmış 60 ın üzerinde kablosuz iletişim alanında patentleri olan birisi olarak 5G teknolojisinin korkulduğu kadar bir sağlık sorunu yaratacağını düşünmüyorum. Yönlü antenlerin kullanılmasıyla elektromanyetik enerjinin daha yüksek iletilmesi durumu olsa bile bu enerji hala insanları etkilemeyecek kadar düşük bir enerji.
Şahver Kaya: Zaman ayırdığınız ve paylaştığınız bilgiler için çok teşekkürler.
Ali Taha Koç: Gerek bu platformlarda görüşlerimizi aktarmak gerekse de paylaşılan diğer görüşlerden istifade etmek bizim açımızdan son derece önemlidir.
Dijital Dönüşüm Ofisi olarak, kaynaklarımızı verimli kullanarak, teknolojiyi sadece tüketen değil üreten bir Türkiye olmak için var gücümüzle çalışıyoruz.
Yapılacak her bir çalışmanın destekçisi olacağımızı belirtirken,
Ülkemizin dijital geleceğinin inşasında tüm paydaşlarla yakın bir iş birliği içerisinde çalışma arzusunda olduğumuzu vurgulamak istiyorum.
Gelin dijital geleceğimizi hep birlikte inşa edelim…
Paylaş