Karlı dağlar mutfağı Avusturya

Dünyanın oluşumundan, yani milyonlarca yıl öncesinden beri var olduğu kabul edilen tuz kaynaklarının aynı zamanda en eski yiyeceklerden, en önemli ticaret emtialarından biri olduğunu biliyorsunuz değil mi?
Tuzun altından daha değerli olduğu, tuz yüzünden savaşların yapıldığı eski zamanlarda, tuz madenciliği çok önemli bir geçim kaynağıymış.
Avusturya’nın tarihi antik dönemlere dek uzanan en eski köyü olan Hallstatt’ta da Avrupa’nın en eski tuz madeni bulunuyor.
Kıymetli tuz, köyün sırtını yasladığı dağın kalbinden çıkarılıyor. Peri masalına benzeyen bu masalsı köyün minik dükkanlarında çok çeşitli tuzlar satılıyor.
Limon yağlı, renkli çiçeklerle karıştırılmış, baharatlı tuzların yanı sıra Avusturyalıların özellikle patates salatalarına kattıkları kekikli, fesleğenli tuz en popüleri.
En ilginç tuz çeşidi ise kömür ateşinde pişirilecek etlere kullanılan islendirilmiş olanı yani smoked tuz.
Bu arada tuzlar da vegan-vejetaryen akımına ayak uydurmuş ve organik damgası vurulmuş.
Bir dükkanda 50 çeşit, sanki bir mücevher gibi paketlenmiş tuzları görünce aklıma memleketimin en sevdiğim, milli tuzu Çankırı geldi.
Birçok kişinin bilmediği, bol mineralli ve çok eski bir tuz madenine sahibiz ama yine anlatamamışız, tanıtamamışız.
Mozart’ın memleketi Salzburg
Avusturya irili ufaklı gölleri, yüzlerce metreden akan şelaleleri, debisi yüksek nehirleri, milli parkları, yüksek yüksek dağları, onlarca kayak merkezi, buzul tepeleri, yüzlerce kilometrelik kayak pistiyle pek çok turistin ilgisini çeken güzel bir ülke.
Peynirleri, sucuk ve salam gibi şarküteri çeşitlerinin yanı sıra kendine has mutfağı olan bir dağlar ülkesi.
Her ne kadar sarayları, müzeleri ve muhteşem müzik şölenleriyle başkent Viyana çok bilinse de favorim Mozart’ın memleketi olan Salzburg.
Her köşesinden müzik seslerinin yükseldiği, en güzel pastaları, bir çeşit panelenmiş et kızartması olan şnitzelin en lezzetlisini yiyebileceğiniz şirin bir Avrupa şehri.

Dünyaca ünlü çikolatalı kek Sacher Torte’yi 1832 yılında genç bir pasta şefi olan Franz Sacher yapmış, sonra da ünü almış yürümüş.
İçi kayısı marmelatlı, keki yumuşacık ve üzeri farklı lezzetteki çikolatalar eritilerek kaplanmış bu ünlü kekin sunumu ise mutlaka şekersiz bir krema ile yapılıyor.
Salzburg’a yolunuz düşerse Hotel Sacher’in pastanesinde bu ünlü pastanın mutlaka tadına bakın.
Diğer favorim ise içi zencefilli, portakal aromalı ve badem kokulu Bundt kek. İsterseniz bir ufak dilim elmalı kek (apfelstrudel) ve bir ufak dilim de cheesecake benzeri Topfenstrudel’den deneyebilirsiniz.
Yağsız, unsuz, sadece yumurta akından yapılan çok orijinal görünümlü “Salzburger Nockerln” tatlısı da denemeye değer. Geniş ve oval bir fırın kabının altına o çok lezzetli meyve marmelatlarından koyup üzerine de Alp Dağları görünümlü mereng karışımını oturtuyorlar.
Yüksek ateşte üzerini kızartıp hemen çıkarıyorlar. Karşınıza “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” türküsünü anımsatan bir tatlı geliyor.
Peki ya yemek?
“Akşama ne yiyeceğiz?” derseniz, hemen patates salatalı şnitzel, gulaş çorbası, bol peynirli spaetzle dedikleri bir çeşit erişte, lahanalı incecik kesilmiş salata, odun ateşinde pişen incecik hamurlu, bol peynirli flammkuchen, et suyuna sebzeli, hamurlu çorba ve tatlısu balıklarını sayabilirim.
“Bunları istemem” derseniz, Salzburg’daki Ludwig isimli hamburgerciye bayılacaksınız.