Bakla şehri Denizli

Bakla şehri olarak da adlandırdığım Denizli’ye gittim, şehrin ve mutfağının güzelliklerini deneyimledim. Denizli esnafının misafirperverliğine de hayran kaldım.

Haberin Devamı

Artık Anadolu gezmelerinde herkes hangi şehirde, nerede ne yiyeceğini önceden bilerek yola çıkıyor. Sosyal medyanın gezginleri, gurmeleri, blogger’ları, Instagrammer’ları, fenomenleri gibi pek çok kişi nerede ne yenebileceğini bize bildiriyor.
Herkes elinde adreslerle yola çıkıyor. Bizim de en sevdiğimiz etkinliğimiz yemek yemek, damakları şenlendirmektir değil mi? Gittiğimiz her yerde gezer, dolaşır, alışveriş yapar ve hemen sonrasında karnımızı doyurup mutlu oluruz. Hele bir de yemeğimizi paylaşıyorsak mutluluk katsayımız artar.
Türk yeme-içme kültürünün en önemli ayırt edici özelliği de yemeğini paylaşmak, ikram etmek ve misafirperverliğini göstermek konusundaki gayretidir.
“Denizli’nin Yemekleri” kitabının önsözünü yazan Ramazan Gökçe hocamız bakın ne güzel de anlatmış bu paylaşım kültürümüzü: “Meşhur seyyah İbn-i Battuta Denizli’ye geldiği zaman iki grubun kendilerini misafir etmek için kavga ettiğini anlatır.

Haberin Devamı

Bakla şehri Denizli

Yine Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetnamesi’nde babasının misafir olmadan akşam sofrasına oturmadığını, bu nedenle misafir olmayan akşamlarda aç yattıklarını yazmaktadır.
Dünyanın hangi köşesinde, yurdunda yaptığı yemeği hiç tanımadığı, Tanrı misafiri olarak gördüğü biriyle paylaşmaya can atan, ısrar eden, yemezse üzülen insan toplulukları vardır. İşte benim de yemek yapmaktan daha çok sevdiğim etkinliklerden biridir yedirip içirmek”.

Bakla şehri Denizli


3 KUŞAKTIR SÜREN LEZZET

Denizli’nin esnafı da her gelen geçene sattıkları yiyeceklerden tattırmak gayretindedir. Ünlü tandır kebaplarını (Fırın kebabı da derler) yemek için merkezdeki Bayramyeri’ne gidin, herkes sizi dükkanına davet eder.
Ama benim favorim Kebapçı Halil Usta’dır. Pala bıyığıyla dikkat çeken her daim şık Halil Usta, sizi dükkanın önünde güleryüzüyle karşılayacaktır.
O sırada Kerim Bey odun fırınını sabah erkenden yakmış, etlerini kancalara takmış ve fırının içine koymuştur. Alev ateşi geçmiş fırında ağır ağır pişen etin tırnaklı pideleri de kesilerek hazırlanmıştır.
Oğlu Osman Albaş ise dükkanı temizlemiş, masaları servise hazırlamıştır. Yanındaki eşlikçileri domates ve soğan doğranmış, buz gibi ayran hazır beklemektedir. 70 yıldır süren bu gelenek, babadan oğula geçerek 3. kuşakta da aynı lezzette sürdürülüyor.
Ama bu sefer Halil Usta’yı biraz kilo almış gördüm.
Ayıp olur diye söylemedim ama sanki anlamış gibi “Sahrap Hanım, yaşlandıkça kilo alıyorum. Ben de yelek giydim ki göbeğim belli olmasın. Bir de dedemin köstekli saatini taktım çok iyi oldu. Kimse göbeğimi fark etmiyor” dedi.

Haberin Devamı

Bakla şehri Denizli

YÖRESEL ŞİVE KÜLTÜREL ZENGİNLİK

Tatlı dilli, güler yüzlü Halil Usta’nın son bir çayını da içip, Bayramyeri’ndeki başka bir lezzet durağımız Hacı Şerif’e doğru ilerledik. Bir Anadolu beyefendisi olan Necip Bey’in elleriyle hazırladığı ünlü dondurmalı irmik helvasını tattık. Denizli’de doğumdan ölüme kadar hayatın her anında yenebilen irmik helvası kazanlarda kavrulup, vitrin camının arkasındaki mermer tezgahlara dökülüyor.
O kadar çok seviliyor ki biz kahvemizi içinceye kadar helva tükenmiş ve dumanı üstünde tüten bir kazan daha helva tezgaha koyulmuştu. Son çarşı ziyaretimizi peynirciye yapıp, yanık yoğurdumuzu alıp Asuman Hanım’ın evine doğru yola çıktık.

Haberin Devamı

Bakla şehri Denizli

Evdeki bütün hanımların konuşmasında bir Denizli şivesi vardı. Rahmetli Özay Gönlüm ne de güzel kullanırdı Denizli şivesini: “Amanın yavrım nassın, eyi misin baken?” Sevgili anneanne Sündüz Akdağlı’yı şive yapması için biraz sıkıştırınca: “İramazanda ilimonu çok gullanırız gızım” deyiverdi hemen.
Yöresel şivemizi, lehçemizi bir kültür zenginliği olarak gördüğüm için odadaki tüm hanımlarla hem yöresel ağızla konuştuk hem de güldük. Yemek yapmaya taze bakla ile başladık. Çünkü Denizli’de nisan ayında bağlar bahçeler hep bakla doludur. Bu yüzden Denizli’ye bakla şehri diyebiliriz. Sakız baklası denilen bu yerli bakla pişince çıtır çıtır oluyor. Nisan ayından sonra kartlaşır ve bakla bebesi dedikleri iç baklaya geçilir.
Bir de karnıkara dediğimiz kuru börülceye sofralarında çok yer verirler. Aslında Denizli et ve sebze mutfağına sahiptir. Ama et ayrı sebze ayrı pişer, pek karıştırmayı sevmezler. Patlıcanlı yemekleri, kızartmaları, kurutulmuş biberli tatarları, gelin turşuları ve bakliyatlı, sebzeli yemekleri ile çok da pratik bir mutfakları vardır.
Benim ise favorim kâse yoğurdu dedikleri yanık yoğurtları. Yedikçe bağımlısı olduğunuz bu isli tatlı yoğurdun ayranı da çok lezzetlidir. Bir dahaki ziyaretimde Tavas’ın tahinli pidesinin, Acıpayam’ın kavununun, Çivril’in elmasının, Honaz’ın cennet elmasının tadına bakacağım.
Belki bir dilim de Sarayköy’ün deve sucuğundan tadabilirim. Haa bir de çok uzun ötebilen sürmeli gözlü, gri bacaklı rengarenk Denizli horozunu öterken görebilmeyi çok isterim.

Yazarın Tüm Yazıları