Bir yüzü Ege, bir yüzü Akdeniz

Ege Denizi’nin iki yakasında, benzer kültürleri ve benzer coğrafyaları paylaştığımız Yunanistan’a çevirelim bu hafta da rotamızı. Konforu tarihle ve doğayla buluşturan tatil noktalarından biri olan fakat adı fazla anılmayan bir yere, Mora Yarımadası’nın Mesinya Bölgesi’ne davet ediyorum sizi.

Haberin Devamı

Bir yüzü Ege, bir yüzü Akdeniz
Demokrasinin, yüzyıllardır birlik olmanın sembolü Olimpiyat Oyunları’nın, Batı felsefesinin ve edebiyatının doğduğu Yunanistan toprakları, tarihi ve mitolojisiyle Batı uygarlığının beşiği kabul ediliyor. Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi pek çok ünlü felsefeci, tarihçi, biliminsanı ve matematikçi yetiştirmiş bir medeniyet. Günümüzde gelirinin can damarı turizm olan Yunanistan, tarihini de, doğasını da, kültürünü de turizm için seferber ediyor ve milyonlarca turisti bu topraklara çekmeyi başarıyor. İrili ufaklı birçok tatil beldesinin ve adanın sahibi Yunanistan’da lüks tatil seçenekleri yaygınlaşıyor. 14.000 kilometreyle dünyanın en uzun kıyılarına sahip olan ülkeler sıralamasında 11’inci sırada. Toplam 1.400 adasının 227’sinde yerleşim var.

Haberin Devamı

Bu hafta, konforu tarihle ve doğayla buluşturan bu tatil noktalarından biri olan fakat adı fazla anılmayan bir yere, Mora Yarımadası’nın Mesinya Bölgesi’ne davet ediyorum sizi. Atina üzerinden karadan gitmeyi tercih edenlere önerim Korint Kanalı’nı mutlaka görmeleri. 1881-1893 yıllarında yapılan kanal, Ege ve Adriyatik denizlerini birbirine bağlayarak gemiyle seyahat edenler için güvenli bir rota oluşturulmasını sağlamış.
Bir yüzü Ege, bir yüzü Akdeniz
Bölgenin hikâyesi, ülkenin tarihi kadar eski. 4 bin 500 yıllık bir kültürel mirasa sahip Mora Yarımadası’nın İyon Denizi ile buluştuğu nokta, Mesinya Bölgesi stratejik konumuyla tarih boyu önemli bir yere sahip olmuş. Burası ortaçağda Haçlıların üslerinden biriymiş. Stratejik konum demek bizim coğrafyamızda kale demek, o yüzden bu bölge de inşa edilen kalelerden nasibini almış. Venediklilerin inşa ettiği Methoni Kalesi de bunlardan biri. İnşa edildiği dönemde ‘Venedik’in Gözü’ adı verilmiş kaleye. 13’üncü yüzyılda yapılan Methoni, Akdeniz’deki en büyük Venedik kalelerinden biri ve önemli bir ticaret noktası kabul edilmiş. Kayalık bir burun üzerindeki kaleye giden taş köprü bugün ayakta. Kalenin girişini Venedik’in meşhur sembolü Aziz Mark aslanı süslüyor. Kabartma rölyefler, amblemler ve yazıtlara özellikle dikkat etmenizi öneririm. Ana kapı Osmanlı döneminden kalma hamam kalıntılarının üzerinde. Kalenin güney ucunda konumlanan adacığın üzerindeki yapının, bölgede 1458’de başlayan Osmanlı hâkimiyeti süresince hapishane olarak kullanıldığı biliniyor.

Haberin Devamı

Herkesin gözü üzerinde

Osmanlılar uzun yıllar akın yapmışlar Mora Yarımadası’na. Mora kıyılarında Venediklilerin elinde bulunan Modon, Koron, Lepanto (İnebahtı) ve Havarin kaleleri, 1449 ve 1450 yıllarında 2. Bayezid tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na katılmış. Mora’da son sözü Fatih Sultan Mehmet söylemiş ve 1458’de, yarımada tümüyle Osmanlı topraklarına dahil olmuş. Ama hikâye burada bitmiyor çünkü bu topraklar hep iktidar mücadelesinin önemli aktörlerinden biri olmuş. Önce 1699’daki Karlofça Antlaşması ile Mora Venediklilere bırakılmış. 1718’deki Pasarofça Antlaşması’yla yeniden Osmanlılara geçmiş. 1821’de bir kez daha başlayan ayaklanmalar sonrası Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’dan yardım isteyen Osmanlı İmparatorluğu ayaklanmayı bastırmış. Ancak bunun üzerine İngiltere, Fransa ve Rusya, Mora’da bir Yunan prensliği kurulmasını isteyince ortalık yeniden karışmış. Osmanlıların bu dayatmaya karşı çıkışı Osmanlı donanmasının 1827’de Navarin’de yakılmasıyla sonuçlanmış. Bunun üzerine Edirne Antlaşması ile Mora ve kuzeyinde Yunan devletinin kuruluşu ilan edilmiş.
Bir yüzü Ege, bir yüzü Akdeniz
Korint Kanalı’nı turistik gemiler de kullanıyor.

Haberin Devamı

Agorası, tapınaklarıyla...

Rivayete göre Osmanlılar, yarımadanın şeklini dut ağacı yaprağına benzetip ‘Morea’ adını vermişler bu topraklara. Ancak daha sonra Yunanlar, mitolojideki kurucusu Pelops’a gönderme yapıp yarımadanın ismini ‘Peloponez’ olarak değiştirmişler. Onlarca savaşın ve medeniyetin gelip geçtiği bu topraklardan, bugüne çok sayıda eser kaldı bizlere. Doğal bir limana sahip Pylos kasabası bugün klasik Yunan kültürünün bütün izlerini barındıran evler, kafeler ve tavernalarla ayakta dursa da geçmişi unutmamayı kendine görev edinmiş. Merkezdeki Üç Amiraller Meydanı’nda, her yıl 20 Ekim gününde savaşlarda hayatını kaybedenler anılıyor. Pylos’ta Troya Savaşı’nda önemli bir rol oynayan Nestor’un sarayını görün.

Haberin Devamı

Saray bugüne kadar ulaşmayı başarmış Miken mimarisinin en iyi örneklerinden kabul ediliyor. Unutanlar için bir hatırlatma yapayım; Nestor mitolojide Yunan ordusunun danışmanı olarak tanınan Pylos kralıdır. Hatta Troya Savaşı’nda Kral Menelaus’a sefere çıkma kararını aldıran olarak da bilinir. Akhilleus ve Agamemnon’un arasını da onun açtığı iddia edilir.
Bir yüzü Ege, bir yüzü AkdenizPylos’tan dut yaprağının ilk dilimi boyunca ilerleyip harika bir koydaki Kalamata’ya varıyoruz. 30 kilometre kadar güneydeki Antik Mesene’yi göreceğiz… Tiyatrosu, agorası, tapınakları ve mezarlarıyla bir antik şehirde olması gereken belli başlı her şeyi içinde barındırıyor. Ancak iyi korunduğu için benzerlerinden ayrılıyor. Kent, MÖ 369’da Epaminondas tarafından kurulmuş. Asırlarca başkentlik yapmış. Yapılarının görkemi kentin politik, dini, ekonomik ve sosyal önemine işaret ediyor. Mozaik zemine sahip lüks Roma villaları kentsel planı tamamlarken, çok sayıda yazıt Büyük İskender’in Makedon Krallığı’nın ve Akha birliğinin bilinmeyen yönlerine ışık tutuyor. Kentin sonraki yerleşimcilerce yok edilmemiş olması da nadir bir avantaj. Verimli Messene’nin Spartalılarca işgal edilmesi kentteki yerli halkı kötü etkilememiş. Halk kimliğini kaybetmemiş ve özgürlüğünü tekrar kazanmak için hep mücadele etmiş. Şehrin bu kimlikli yapısı Sparta iktidarının da sonunu getirmiş.

Haberin Devamı

Kentte binaların tümü, yatay ve dikey sokakların oluşturduğu ızgara içinde konumlanmış. Bu kentsel plan, 5’inci yüzyılın mimar, şehir plancısı ve astronomu Hippodamus’un yarattığı Hippodamian ızgarası olarak bilinir. Milet Antik Kenti’nde de aynı yapıyı görmek mümkün. Hippodamian kentsel planı demokratik bir temele dayanır. Amaç, tüm vatandaşların eşit büyüklükte, uygunlukta arazilere sahip olup kamusal ve kutsal binalara erişiminin sağlanmasıdır.
Bir yüzü Ege, bir yüzü Akdeniz
Öküz Göbeği Plajı’nı görüp doğa yürüyüşlerine katılın

Mesinya, tarihinin yanı sıra berrak denizleri ve cennet plajlarıyla da meşhur. Bu plajlardan biri Voidokilia ‘Öküz Göbeği Plajı’... Yunan alfabesindeki omega harfine benzetilen plajın adına da ilham olan bir hikâyesi var. Sığ suları ve maviliğiyle ünlü plajın yakınlarında olan Hermes, erkek kardeşi Apollon’dan bir öküz çalmış ve onu Nestor’un kıyıdaki mağarasında saklamış. Yakalanınca da özür dilemek için bir kaplumbağanın kabuğundan lir yapmış. Derler ki bugün hâlâ plaja yumurtalarını bırakan kaplumbağalar bu efsaneyi anar. Yaz aylarında Mesinya koylarında tekneyle dolaşmak farklı yerler keşfetmek için iyi bir seçenek. Tatil yaparken doğaya da karışayım diyenlerdenseniz size önerim Polylimnio Şelaleleri’nde yüzüp doğa yürüyüşlerine katılmanız. Barışın, bereketin, kutsallığın sembolü zeytin ağaçlarının sıkça karşınıza çıktığı yarımadanın meşhur kalamata zeytininin anavatanı olduğunu da hatırlatayım. Bu bölgede genel yaşam kalitesini iyileştirmek, çevreyi ve doğal kaynakları korumak için titizlikle planlanmış bir çevre politikası yürütülüyor. Ülkenin ana kaynağı olan turizmi iyileştirmek adına, kaliteli turisti çekmek için fedakârlıktan kaçınılmaması Yunanistan’da en takdir ettiğim konulardan biri.

Yazarın Tüm Yazıları