Sadi Tirak

Haftanın müzikleri

4 Ocak 2015

***TONY BENNETT & LADY GAGACHEEK TO CHEEKInterscope / Columbia
Amerikan cazının usta isimlerinden Tony Bennett, 2006’da yayımladığı ‘Duets: An American Classic’ ile kariyerinin en çok satan albümüne imza atmıştı. Ardından da hep o yoldan ilerledi. 2011’de ‘Duets II’ albümü geldi, 2012’de ‘Viva Duets’. Pop dünyasının ‘Bay Düet’i Pitbull ise, caz dünyasında bu unvan Bennett’a ait. 88 yaşındaki usta isim, yeni albümünde ise sadece Lady Gaga ile paslaşıyor. İkili ilk kez ‘Duets II’da bir araya gelmiş, ‘The Lady Is a Tramp’ şarkısını beraber seslendirmiş ve sonucun güzelliği hepimizi şaşırtmıştı. ‘Cheek to Cheek’ ise 11 caz klasiğinden oluşuyor. Cole Porter, Irving Berlin, Duke Ellington ve Billy Strayhorn gibi büyük caz üstatlarının şarkılarını yeniden yorumlamış ikili. Fakat tek şarkıda yakalanan o uyum, bu sefer albüm boyunca yer yer sekteye uğruyor. Bazı şarkılar ‘tek sesten’ duyulsa daha iyi olurmuş gibime geliyor. Lady Gaga’nın ‘komple sanatçı’ olma hırsı ve Bennett’ın yeni kuşaklara ulaşma isteği, bu sefer vasat bir sonuç veriyor.

****ACCEPTBLIND RAGENuclear Blast
1970’li yıllardan beri heavy metal’in en büyük temsilcilerinden biri olan Alman grup, ikinci baharını yaşıyor. ‘89’da dağılan, ‘92-97 arası yeniden aktif olan, 2005’te tek yıl turlayan grup, 2009’da yine geri dönmüştü. Bu sefer orijinal vokalistleri Udo kadroda yer almak istemeyince, mikrofonu Mark Tornillo’ya emanet ettiler ve o zamandan beri de tabanca gibiler! (Gerçi geçen hafta gitaristlerden Herman Frank ve davulcuları Stefan Kaufmann ayrıldı ama olsun.) ‘Blind Rage’, 2010’da çıkan muhteşem geri dönüş albümü ‘Blood of the Nations’ kadar iyi değil ama bir önceki albüm ‘Stalingrad’a (2012) nazaran daha vurucu bence. Bir kere gitarist Wolf Hoffmann gelmiş geçmiş en iyi heavy metal gitaristlerinden biri. Sadece bu türde müzik üretmek için yaratılmış gibi. Bu albümde de yine müthiş rifler ve sürükleyici melodilerle uçuran bestelere imza atmış. 2014’ün metal adına iyi işlerindendi bu albüm. Klasik heavy metal... Ne daha fazlası ne de azı. Türü sevenin ıskalaması hata olur.

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

28 Aralık 2014

****AC/DCROCK OR BUSTColumbia/ Sony Music
Damarlarınızda rock‘n’roll kanı dolaşıyorsa AC/DC’nin yaptığı herhangi bir albümü sevmemeniz mümkün değil. İlk örnekleri bundan 40 yıl önce verilmeye başlamış olan bir müzik türünün (hard rock) bugün dünyadaki en büyük temsilcisi onlar. Her albümlerinde asla düşürmedikleri bir çıta, sıkıca sarıldıkları bir tavır var. Dışarıdan bakanlar için çoğu şarkıları aynı gibi gelebilir, varsın gelsin, sevdiğimiz yemeği her seferinde aynı tatta istemez miyiz? AC/DC de bizim için anne yemeği gibidir, yerine asla başka bir şey koyamıyoruz. Efsane grup, 6 yıl aradan sonra çıkardığı ve ilk defa ritim gitaristleri Malcolm Young olmadan (Hastalığı nedeniyle gruptan ayrıldı, yerine yeğeni Stevie Young girdi) kaydettiği albümünde en iyi bildiği şeyi yapmaya devam ediyor. Rock‘n’roll bize hayat enerjisi aşılamaya devam ettiği sürece elimizin gideceği ilk gruplardan biri AC/DC ve ‘Rock or Bust’ta da gelenek sürüyor. Albümün öne çıkanları ‘Rock or Bust’ ve ‘Play Ball’. Yeniden hoş geldiniz babalar...

***JENNIFER LOPEZA.K.A.Sony Music
Bronx (New York) doğumlu olmasına rağmen Latin esintileri yedirdiği müziğiyle ‘90’lı yılların sonundan itibaren pop müzik dünyasındaki en güçlü kadınlardan biri olarak konumunu uzun süre korudu Jennifer Lopez. Fakat başarısının önemli bir kısmını ‘imajı’ ve ‘görüntüsü’ oluşturan herkes gibi, belli bir yaştan sonra gündemden düştü ve açıkçası J. LO’nun son albümleri yeniden gündeme gelme çırpınışlarından öteye geçemiyordu benim için. Tek tük iyi single’ı çıkıyor, 2007’den beri albümlerinin geneli vasatı aşamıyordu. Sekizinci stüdyo albümünde de durum değişmiyor. Latin poptan ziyade R&B ve tekno ile karışık Amerikan popu yapıyor ama birkaç şarkı dışında parlamayan bir iş bu da. T.I.’lı ‘A.K.A.’, Iggy Azalea’lı ‘Acting Like That’, Nas’li ‘Troubeaux’, Pitbull’lu ‘Booty’ ve French Montana’lı ‘Same Girl’ vasatı biraz aşan işler. Evet, J. Lo dans pistinde ama eski kalitesinden hâlâ uzakta. Bir de üzgünüm, 45 yaşında bir kadının 20’lik genç kızların ligine oynamasını (her anlamda) itici buluyorum şahsen.


Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

21 Aralık 2014

****SANTANACORAZÓNSony Music / RCA
Meksika doğumlu Amerikalı gitarist Carlos Santana, 40 yılı aşan kariyeriyle müzik tarihinin en büyük gitaristlerinden biri konumunda. Bir gitar virtüözü olmasına ve birçok farklı tarza hâkim olmasına rağmen ‘şarkı formu’na verdiği önem ve enstrümanistlik numaralarından ziyade bestelerinin akıcılığıyla ilgilendiği için büyük takdir ediyorum kıvırcık saçlı usta gitaristi. ‘Corazón’ onun Santana adlı grubuyla yayımladığı 22’nci stüdyo albümü. Açıkçası bu kadar yüksek bir üretim ivmesi yakalayıp da kaliteyi hep belli bir standardın üzerinde tutmak çok büyük başarı. Şahane bir kapak ve kartonet tasarımına sahip olan, toplam 12 şarkılık bu cover albümünde Carlos’a oldukça kalabalık bir müzisyen ordusu eşlik ediyor. Ayrıca konuk vokalistlerden Pitbull ve Gloria Estefan dikkat çekiyor. Santana bu albümde Latin sanatçıların klasik şarkılarını yorumluyor. Araya bir yeni beste, bir de Bob Marley cover’ı atmış. Buram buram Latin havası solumak isteyenlere tavsiye ederim bu ‘akıp giden’ albümü.

****MAROON 5V222 / Interscope
Grubun adında 5 rakamı olur, o grup beşinci albümünü çıkarır da albümün adı ‘5’ (‘V’) olmaz mı hiç? Şaka bir yana, günümüzün en seksi erkeği seçilen bir frontman’e (Adam Levine) sahip başka bir grup olsa müzikal niteliği çoktan geri plana atmış, ‘cepten yiyor’ olabilirdi ama Maroon 5 kalitesinden taviz vermiyor. Kabaca funk etkileşimli pop rock olarak özetleyebileceğimiz tarzda müzik yapan Amerikalı grup, önceki albümü ‘Overexposed’a göre daha az pop, daha fazla rock formülüne geçmiş ve yine oldukça kulak dostu bir tını yakalamış. Bu açıdan ilk dönemlerindeki havaya yeniden bürünmüş olmaları, eski hayranlarını sevindirdi tabii. Gruba yabancı dinleyici için tek sıkıntı, Levine’in bu albümde yer yer fazla incelttiği vokalleri olabilir, ama sadık Maroon fan’ları için hayat bu albümden sonra çok daha güzeldir, eminim. ‘Maps’, ‘Animals’, ‘It Was Always You’, ‘New Love’ gibi şarkılar bağımlılık yapacak kadar güzeller, benden uyarması. Yılın pop kulvarındaki en iyi rock albümlerinden biri...

****MACHINE HEADBLOODSTONE & DIAMONDSNuclear Blast

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

14 Aralık 2014

*****SIA1000 FORMS OF FEARMonkey Puzzle/ RCA /Sony Music
Tam adıyla Sia Kate Isobelle Furler, Avustralyalı bir sanatçı. Şarkı yazıyor, söylüyor, aranje ediyor. Bundan 20 yıl evvel Avustralyalı bir caz grubuyla kariyerine başlamıştı, şimdi dünyanın en etkili pop müzik sanatçılarından biri. Aslında hâkim olduğu alan sadece pop değil; alternatif rock, trip-hop ve acid caz tarzlarında da üretebiliyor. Bir yandan solo albüm yapıyor, bir yandan da aralarında Christina Aguilera, Eminem, J.Lo, Shakira, Rihanna, Beyonce, Kylie Minogue, Katy Perry, Britney Spears ve Celine Dion gibi dünya devlerinin de olduğu birçok isme şarkı veriyor. ‘1000 Forms of Fear’ onun 4 yıl aradan sonra çıkardığı ilk, toplamda 6’ncı stüdyo albümü. Açılış şarkısı ‘Chandelier’, 2014’ün en büyük hitlerinden biri. Albümün geri kalanı da analog pop sevenlerin baş tacı edeceği şarkılarla dolu. Yılın en iyi albümlerinden biri bu. Enteresan bir notla kapatayım, ses benzerliğinden dolayı tüm albümü Rihanna söylüyor sanabilirsiniz! Riri bu yılı boş geçti diye üzülmeyin yani.


****JACK WHITELAZARETTOThird Man
Geçtiğimiz ay İstanbul’da, sadece bu yılın değil son yılların en klas konserlerinden birini veren Jack White’ı birçoğumuz The White Stripes günlerinden beri takip ediyor, dinliyoruz. 2000’ler rock’ının en büyük ikonlarından biri kendisi. Hem modern hem retro. Müthiş bir vizyonu, ustalık mertebesinde bir gitar hâkimiyeti var. Üstelik muhteşem bir ‘sahne adamı’. El attığı her işin, her yan projenin altından afili bir şekilde kalkıyor. ‘Lazaretto’ onun ikinci solo albümü. Rock’ın birçok türü var bu şarkıların içinde. Blues rock temelinden ilerliyor, garaj rock sound’una ara ara girip çıkıyor, alternatif rock üslubuna yanaştığı anlarda albümün heyecanını yükseltiyor, country rock ve folk rock etkileşimleriyle işin zengin altyapı kısmını hallediyor... Yetmez mi? Gitar denen mucizevi enstrümanın hâkim olduğu müzikleri seviyorsanız bu albümden keyif almamanız biraz zor. ‘Would You Fight For My Love?’, ‘Three Women’, ‘Entitlement’ ve albüme adını veren şarkıya özellikle dikkat.

***MANIC STREET PREACHERSFUTUROLOGYColumbia/ Sony Music

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

7 Aralık 2014

*****MORRISSEYWORLD PEACE IS NONE OF YOUR BUSINESSHarvest / Capitol

Indie müziğin en büyük ozanlarından Moz’un bu akşam Pozitif Live organizasyonuyla İstanbul’un en gözde konser mekânlarından Volkswagen Arena’da sahne alacağını biliyorsunuz değil mi? ‘80’li yıllarda İngiltere’nin en büyük alternatif rock gruplarından biri olan The Smiths ile harikalar yaratan, aşktan sosyal olgulara kadar pek çok konuda manifesto ve öyküler aktaran Morrissey, kariyerinin 10’uncu stüdyo albümünde yine harikalar yaratıyor. Müzikal açıdan kabaca alternatif rock çatısı altında değerlendirebileceğimiz ve özellikle şarkı sözlerine dikkat edilerek dinlenirse asıl tadına varılacak olan albüm, bu yıl dinlediğim en iyi albümlerden biri kesinlikle. Üstadın ‘İstanbul’ adını verdiği şarkısının yanı sıra ‘Earth Is the Loneliest Planet’, ‘Kiss Me a Lot’ ve ‘Kick the Bride Down the Aisle’ favorilerim. Özellikle ‘Kick the Bride Down the Aisle’’ın bu yılın en iyi şarkılarından biri olduğunu düşünüyorum. Kısacası, rock müzik ve bileşenlerini seviyorsanız bu albümü ıskalamayın!

**50 CENTANIMAL AMBITIONG-Unit Caroline

Dr. Dre ve rap’in en büyük ismi Eminem’in keşfiydi 50 Cent. Aranızda onun 2003’te ‘Get Rich or Die Tryin’ albümüyle kopardığı fırtınayı hatırlayanlar vardır mutlaka. İki yıl sonraki ‘The Massacre’ da iyi albümdü ve bu ilk iki albümüyle milyonlarca satmış, dünyanın en popüler yıldızlarından biri olmuştu 50 Cent. Fakat kariyerini istikrarlı bir şekilde ilerletemedi. Ne ‘Curtis’ (2007) ne de ‘Before I Self Destruct’ (2009) önceki iki albümün kalitesine yaklaşabildi. Özel hayatı da çalkantılı gidince 50 Cent eski günlerini arayan isimlerden biri oldu. Bir süre müziğe de küsen rap’çi, 5 yıl aradan sonra yayımladığı ‘Animal Ambition’ albümü ile henüz tüm kurşunlarının bitmediğini göstermeye çalışıyor ama nafile. Normal versiyonunda 11 şarkı olan albümde öne çıkan, bir tane vurucu şarkı yok. Hit desen hiç yok. 5 yıl sonra böyle vasat bir albümle karşılaşınca, 50 Cent’in geleceği hakkında pek de parlak fikirler oluşmuyor kafamda. Sanırım bir büyük efsanenin daha sonunu izliyoruz artık.

***ARIANA GRANDEMY EVERYTHINGRepublic

Ariana, günümüzün gelecek vaat eden yeni pop yıldızı adaylarından biri. Nickelodeon dizilerindeki rolleriyle yeni neslin favori oyuncularından biri oldu, ardından müziğe el attı. İlk albümü ‘Yours Truly’ (2013) ile güçlü vokaline şahit olmuştuk, ikinci albümü ‘My Everyting’de sesini daha da iyi kullanmış. Albüm müzikal açıdan deneysel. İlk albümde kendini R&B ile sınırlayan Ari, bu defa R&B yine ağırlıkta olsa da pop, hip hop ve dans popu da denemiş ve en azından vokal açısından altından kalkmayı başarmış. Ancak R&B şarkıların ilk albümdekilere bayağı benzemesi gibi bir sorun var. Ayrıca ne yazık ki albümdeki tüm şarkılar, yayımlanan ilk iki single ‘Problem’ ve ‘Break Free’ kadar akılda kalıcı değiller. Eğer çıkışı bu şarkılarla yapmasaydı, albüm bu kadar iddialı görünmeyebilirdi. ‘One Last Time’, ‘Hands on Me’ ve One Direction’dan Harry Styles’ın yazdığı ‘Just a Little Bit of Your Heart’ albümün parlayan diğer şarkıları. Az önce saydığım türleri sevenler bir kulak verebilirler...

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

1 Aralık 2014

BUSHMAN ON THE RUNZuma Rock RecordsŞimdiki nesil Bush’u genellikle “Gwen Stefani’nin kocasının grubu” olarak tanıyor olsa da ‘90’larda az fırtınalar koparmadı İngiliz ekip. Ama 2000’lerde ölü toprağı serpildi üzerlerine. 2001’de ‘Golden State’ albümünü yapıp kayıplara karıştılar. 2002’de dağıldıkları haberi geldi. Neyse ki Gavin Rossdale (Gwen Stefani’nin kocası) müziksizlikten çark etti de 2010’da ekibi geri topladı. 2011’de çıkan geri dönüş albümü ‘The Sea of Memories’in pek kıymeti bilinmedi ama müthiş bir albümdü. Şimdi o albümün ardından gelen ‘Man on the Run’da grup alternatif rock olarak nitelendirebileceğimiz genel tarzının içine bolca elektronik öğe yedirmiş durumda. Bu, başlı başına olumsuz bir durum değil elbette ama gitar tonları beni açıkça rahatsız etti. Elektronik müzik ve rock’ın harmanlanmasından çoğu zaman hoşnut olan biriyim ama bu albümdeki gitar tonları, bestelerin içine girmemi zorlaştırıyor. Yine de albümde ‘Just Like My Other Sins’, ‘Man on the Run’ ve ‘The Gift’ gibi harika şarkılar var.

JESSIE JSWEET TALKERLava/ Republic Records
Amerika egemenliğindeki pop müzik dünyasına İngiltere’nin son yıllarda verdiği en büyük cevaplardan biri olan Jessie J, 9 yıllık kariyerinde üçüncü albümüne ulaştı bile. Eh, pop dünyası bu, ne kadar çok üretirsen o kadar ‘geçerliliğin’ var demektir. Sokaklardan gelip milyon dolarlık bir süs bebeğine dönüşen Jessie, geçen yıl ‘Alive’ı, şimdi de ‘Sweet Talker’ı yayımladı. ‘Alive’ albümü ile istediği etkiyi tam olarak yaratamayan Jessie, tam 52 adet besteci ve söz yazarı ile bir araya gelip bu albümü oluşturmuş! Peki sonuç? Açıkçası Nicki Minaj ve Ariana Grande destekli ‘Bang Bang’ single’ının kuvvetinde şarkıların azlığı hissediliyor. Lindsey Sterling, De La Soul ve 2 Chainz’in de konuk sanatçı olarak yer aldığı albüm aslında üst üste dört vurucu şarkı ile (‘Ain’t Been Done’, ‘Burnin’ Up’, ‘Sweet Talker’ ve ‘Bang Bang’) açılıyor fakat aynı ivmeyi koruyamıyor. Jessie J keşke acele etmeseydi de birkaç sağlam şarkı daha bulabilseydi, albüm bu haliyle ‘Alive’dan çok da ötede değil.

TOKIO HOTELKINGS OF SUBURBIAIsland
Onları hatırlıyorsunuz değil mi? 2007-2009 arasında kıyametler koparan Alman pop rock grubu Tokio Hotel, kariyerinin 5’inci albümüyle karşımızda şimdi! Son olarak 2009’da ‘Humanoid’ albümünü yayımlayan gruba, verdikleri bu ara yaramış gibi görünüyor. Eskiden alternatif rock’ın elektronik sularında gezinen bir gruptu Tokio Hotel, şarkı sözleri ve özellikle de nakaratları Eurovision şarkılarını andırırdı. Son 5 yılda Los Angeles’ta yaşamak Kaulitz kardeşlerin ufkunu açmış olmalı; notalarının ayakları yere çok daha sağlam basıyor ve hem imajlarında hem de müziklerinde Eurovision’dan MTV’ye ciddi bir evrim söz konusu. Vokalist Bill Kaulitz sesini her zamankinden daha iyi kullanıyor ve şarkıları tüm enstrüman ve elektronik düzenlemelerin üstüne çıkarak kumanda ediyor. Dans şarkıları yazmaktan hiç çekinmeyen grup, bunu kimi zaman elektrogitarlarla süslediği funky dozlarla, kimi zamansa tam bir pop formatında yapıyor. Grubun fan’ları dışında, elektro-rock sevenlere de öneriyorum bu albümü.

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

23 Kasım 2014

*****PINK FLOYDTHE ENDLESS RIVERParlophone / Columbia / EMI

Evet, 2014 yılında yeni bir Pink Floyd albümü çıkması mucize sayılır. Öncelikle bu durumun kıymetini bilelim. Ama keşke albüm, resmi yayım tarihinde Türkiye’de raflarda olabilseydi, gecikmeseydi. Ve keşke Radyo Eksen, sticker’ını albümün kapağına değil de jelatinin üstüne yapıştırtsaydı. Koca Pink Floyd kapağın üzerine herhangi bir şey yazmamış, sanatsal bir tavır ortaya koymuş, Türkiye’den kalkmış bir radyo kanalı buna cüret ediyor. Görgüsüzlük. Rezalet. (Bu durumun sorumlusu EMI da olabilir, bilemiyorum.) Neyse, bu albüm, grubun 2008’de ölen klavyecisi Richard Wright’a adanan bir albüm ve şarkılar da aslında grubun ‘Division Bell’ (1994) albümü kayıtları sırasında yazılıp sonra hiç kullanılmamış, enstrümantal şarkılar. Sadece tek bir şarkıda vokal var, o da ‘Louder Than Words’. Roger Waters’sız ve enstrümantal bir Pink Floyd albümü nasıl tınlarsa bu albüm de öyle tınlıyor. Wright’ın klavyeleriyle Gilmour’ın gitarının sihirli buluşması... Türkçe isimli ‘Anisina’ya özel dikkat!

****LEONARD COHENPOPULAR PROBLEMSSony Music

Farkındayım, hayatınızda görüp görebileceğiniz en kötü albüm kapaklarından birine sahip bir albüm bu. Tüm zamanların en büyük seslerinden biri olan Leonard Cohen, hayatını müziğe adamış bir insan nasıl böyle bir kapakla insanların karşısına çıkar, anlamak güç. Neyse, albümün içeriğine gelelim. Şimdi size buradaki birkaç satırda koskoca Leonard Cohen’i anlatamayacağım ama özetleyebilirim. ‘60’lardan beri müzik yapan ve soft rock, folk rock, hafif blues ve soul damarına da giren Cohen için modern çağ ozanı deniyor. Katılıyorum. Şarkı söylemekten çok müzikli şiir seslendirmek onunki aslında. Üstat ‘90’ları tek solo albümle geçince, ilerlemiş yaşına rağmen 2000’lerde vitesi yükseltti. Son 10 yıldaki üçüncü albümü bu. Yine müthiş cümleler, klas kafiyeler ve şiir gibi akan müzikal bir yapı var. Hafif müzik, ağır sözler, gerçek karanlık... Charlean Carmon, Dana Glover ve Donna Delory gibi üç müthiş sesli kadının sesiyle desteklenen şarkılar, kontrast yapılarıyla sizi içlerine çekecekler.

***TAYLOR SWIFT1989Big Machine

Eski sevgililerine yazdığı şarkılarla meşhur olan ve 2006 yılından beri düzenli olarak 2 yılda bir albüm çıkaran Taylor Swift, ilk birkaç albümünde popun içine hafif country yedirerek, her iki müziğin de en popüler isimlerinden biri olmayı başarmıştı. Aslında en başından beri pop yapıyor ama adını Taylor’ın doğum yılından alan bu albümde artık country sosu neredeyse hiç yok. Yani günümüzde Lady Gaga’ların, Rihanna’ların, Katy Perry’lerin, Jessie J.’lerin ligine resmi olarak bu albümle girmiş oluyor sarışın güzel. Açıkçası şu an dünyanın en çok kazanan şarkıcılarından biri olan ve bir prodüktörler ordusuyla çalışan Taylor’ın el attığı herhangi bir müzik tarzında (ekstrem örnekler dışında) başarısız olması çok zor görünüyor. Bu albüm de gayet iyi şarkılardan oluşan, genel standartların üstünde bir pop albümü. Kulakları pop müziğin son 6-7 yılda geçirdiği evrime yatkın olanların bu albümü sevmemeleri için herhangi bir sebep göremiyorum şahsen. Albümün satış rekorları kırması normal yani.

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

9 Kasım 2014

****BLACK VEIL BRIDESBLACK VEIL BRIDES IVLava / Universal Republic
İlk albümleri ‘We Stitch These Wounds’ (2010) ile bir internet fenomeni olmuştu BVB. Ama şarkılarından çok; boyalı suratları, ‘80’ler Los Angeles’ını distopya filmlerine taşımışlar hissi veren kıyafetleri ve yakışıklı vokalistleri Andy Biersack konuşuluyordu. Israrla ‘müzik yapma’ derdinde olduğunun altını çizen grup, bu iddiasının altını ‘Set the World on Fire’ (2011) ve ‘Wretched and Divine: The Story of the Wild Ones’ (2013) albümleri ile doldurmayı başardı. Özellikle ‘Wretched and Divine’ hem konsept içeriği hem de ‘dolu’ müzikal yapısı sayesinde BVB çılgınlığıyla ilgilenmeyenlerin bile “Kimmiş bu çocuklar?” demesine sebep olmuştu. Kendi kendilerine gelebilecekleri en iyi yere geldiler, sırada bir sonraki adım vardı ve bir efsaneden yardım aldılar. Prodüktör Bob Rock, gençlerle kampa girdi ve o kamptan işte bu albüm çıktı. Bob Rock farkı her şeyden önce daha akıcı besteler olarak kulağa çarpıyor. Avenged Sevenfold seven, bunu da sever...

****KILLER BE KILLEDKILLER BE KILLEDNuclear Blast
Metal peygamberi Max Cavalera, Mastodon’dan Troy Sanders, The Dillinger Escape Plan’den Greg Puciato ve The Mars Volta’dan Dave Elitch’ten oluşan kadrosuyla Killer Be Killed’in hiç şakası yok. Bu yeni yan proje grubu, modern metal ile oldschool metal’i harmanladığı ilk albümüyle direkt 2014’ün en iyi metal albümlerinden birine imza atmış durumda. Metal tarihinin en üretken isimlerinden biri olan Max Cavalera, son birkaç Soulfly albümünde yakalayamadığı vuruculuğu Cavalera Conspiracy ve bu grupta yakalamış durumda. Bu albümün en büyük özelliği, her üyenin kendi gruplarından tatlar barındırması ama bu tatların bir arada da gayet iyi bir lezzet oluşturmayı başarması. Groove metal, thrash metal, metalcore ve sludge metal’i daha önce aynı potada eritmeye çalışan olmuş mudur bilmiyorum ama Killer Be Killed bu işe kalkışıyor ve altından da gayet iyi kalkıyor! Albüm bir rif müzesi aynı zamanda. Ve 3 farklı vokalistle de vokal çeşnisi... Bu albümü ıskalamanın cezai müeyyidesi olmalı!

**NICOLE SCHERZINGERBIG FAT LIERCA / Sony Music

Yazının Devamını Oku