En küçük yeğenime

Haberin Devamı

Sevgili Atlas bebek,
Öncelikle hoş geldin, sefalar getirdin.
Gelişin bir haftayı geçti. Seni hala ziyaret edebilmiş değiliz. Şimdi geleniniz gideniniz çoktur diye düşündük. Baban popüler adam, annenin eşi dostu bol... Haftaya gelip senden bir yanak almak istiyorum. Ben yeğenlerime doğum günlerinde böyle mektuplar yazıyorum. Ece 15, Mekin 12 yaşına geldi artık.
Sen de benim bir yeğenim sayılırsın. Sana da yazmaya çalışacağım önümüzdeki yıllarda.
Bu yakınlık nereden mi geliyor? Anlatayım...
Kendimce yazı insanıyım ya. Bu benim en sevdiğim kimliğim. Bu kimliği büyük ölçüde baban sayesinde edindim. Yazı konusunda bana hep destek oldu.
Tabii, bir de onunla aramızda bir “davetiye” muhabbeti vardır. Onu da ona sor, anlatsın.
Bir de nikah şahidim oldu tabii.    
En küçük yeğenim... Nasıl bir dünyaya geldiğini soracak olursan cevabım “karışık bir dünya” olur.
Bir yanda baban gibi iflah olmaz iyimserler var. Genelde hayata ve gidişata olumlu bakıyorlar. Gelişen dünyanın dinamik ülkesi olarak görüyorlar Türkiye’yi.
Diğer tarafta derin karamsarlar var. Onlara göre bu gezegen tükendi, tükenecek. Memleket perişan... İzmir fena... Sokaklar sorundan geçilmiyor.
Ben daha ortada sayılırım ama itiraf edeyim karamsar tarafa biraz daha yakınım. 
Gerçi sen bu mektubu okur ve anlar hale geldiğinde bazı arızalar düzelmiş, ekonomi bir parça toparlamış, insanların ayakları daha bir yere basar hale gelmiş olabilir.
Umarım öyle olur da bizim yaşadığımız sıkıntıları yaşamak durumunda kalmazsın.
Atlas’cığım, sen inşallah Cumhuriyet’in 150’nci yılını göreceğin için çok şanslısın.
O kadar merak ediyorum ki, o zaman neler yazılacak bu zamanla ilgili. Bugünün siyasileri nasıl anılacak?
Dünyanın önde gelen ekonomilerinden olacak mıyız?
Adalet sistemi doğru hatta oturacak mı, kendine gelecek mi?
Toplumdaki gerilimler geride bırakılmış, sonunda huzur ve barış sağlanmış olacak mı?
İzmir’in metrosu tamamlanacak mı?
Ha bir de o arada Göztepe hiç şampiyon olmuş olacak mı?     
Yolun açık, şansın bol olsun Atlas Sipahi. İyi ki doğdun...

Haberin Devamı

En küçük yeğenime

Haberin Devamı

ELMA’YA ISIRIK
Geçen hafta Samsung’un bilançosu açıklandı. Samsung Kore dilinde üç yıldız demekmiş...
Dönem karı 6.6 milyar dolar. Şirketin piyasa değeri 200 milyar dolar. Dünyanın en değerli yirminci şirketi... Akıllı telefonlarda Apple’ın tahtını sallıyor.
Samsung televizyonda dünya lideri... Tablet bilgisayarlarda ikinci sırada... En son Galaxy S akıllı telefonu 100 milyon adet satış barajını aştı.
Bu, Güney Kore şirketi gerçek bir başarı hikayesi. Ders kitaplarında okutulacak cinsten.
Bu kadar cep telefonu kullanan, bu kadar teknoloji kullanmaya yatkın bir ülke olarak neden teknoloji liginde adımız geçmez? Dünyanın bilmem kaçıncı ülkesi olma iddiası taşıyan bir ülkenin ileri teknoloji konusunda daha üretken olması gerekir.  
Yerli otomobil üretme sevdası iyi güzel de acaba dünya sahnesine yerli bir teknoloji yıldızı çıkarmayı hedeflemek daha anlamlı değil mi?
Tabii, hepsinden önce yüksek sesle ıvır zıvır konuşmak yerine bilimi daha yüksek sesle konuşmaya başlamak lazım!

Haberin Devamı


MUHALİF DEDİĞİN TAKINTILI OLACAK
Bu ülkede muhalifliğin takıntılı olması gerektiğini düşünüyorum. Hızla değişen gündemin peşine düşmeden, aynı konuda kendini tekrar edip duracaksın. İnatla, ısrarla.
Adalet sistemi doğru işlemiyor. “O Balyoz gerekçeli kararı ne öyle?” diyeceksin mesela. O ara gündem değişecek, her gün yeni bir ülke kuruluyor gibi olacak.
Başka sıcak gelişmeler araya girecek. O konuşulacak, bu konuşulacak. Sen yine takık bir şekilde “o Balyoz gerekçeli kararı ne öyle?” diyeceksin. On beş günde bir aynı soruyu soracaksın. Bir yıl devam edeceksin sormaya. 
Yoksa her şey unutulup gidiyor. Uludere’de ne olmuştu sahi? Uçak niye düşmüştü belli mi? Cezaevindeki yangın mı? Hangisi? Böyle kaderine terk edilmiş o kadar çok karanlık nokta var ki.
Muhalefet takıntılı değilse itiraz suya yazılmış gibi oluyor. Esas hikaye, can alıcı gerçek gölgede kalmaya devam ediyor!

Yazarın Tüm Yazıları