Paylaş
Bununla övünüyor ama taksi meselesi’ni hâlâ halletmemiş bir megakent burası.
......
Turist şöyle dursun,
16 milyon İstanbullu da
taksi diye sızlanıyor.
Vah güzel İstanbul.
***
Mesele nedir?
Çözülemeyen ihtilaf nedir?
Bu devirde, bu nasıl bir gerginliktir ki hem taksici mağdur, hem yolcu mağdur...
- Netice: Taksi yok.
Üstelik sorumlu meçhul.
Belediye mi, mülkiye mi, maliye mi, adliye mi? Kimdir muhatap? Belli değil.
***
Kural yok... Teamül
yok... Nezaket hiç yok... Taksici ile yolcu arasında,
bir çekişmedir gidiyor.
Öyleyse?
- Bir otorite boşluğu var.
Ne yapacağız?
Bu çözümü de mi cumhurbaşkanlığı makamına taşıyacağız? Ayıp ayıp.
***
Yahu, taksi durakları, mahallenin karakolu gibiydi... Millet, çoluğunu çocuğunu duraktaki taksici abilere emanet ederdi.
Ne oldu şimdi bize böyle?
- Efendim, İstanbul’u tanımayan şoförler türedi. Yol iz de bilmiyorlar.
1 dakika.
Konuyu saptırmayın.
Sanki yeni yolcular, İstanbul’u biliyorlar mı?
Velev ki iki tarafta da
çürük elmalar var.
Koyarsın kuralı, uymayana da
haddini bildirirsin. Taksiciye ceza var da, terbiyesiz yolcuya ceza yok mu?
Nedir bu şımarıklık?
......
Çaresi otoritedir.
Tıpkı Paris gibi,
Londra gibi, Roma gibi.
Onlar bu işi nasıl hallettiyse, bari kopya edelim.
***
Ben İstanbul’da yaşıyorum.
Şoför amcamı arıyorum. Ama taksiciler de İstanbul Beyefendisi olan o eski yolcusunu arıyor. Tertemiz taksisiyle bu güzelim yollar, medeniyetin aynasıdır. Kıymetini bilelim. Var mısınız 40 yıl öncesine dönmeye? 1982’ye kadar taksimetre bile yoktu. Önce şükretmeyi öğrenelim.
Paylaş