Paylaş
Binlerce kasap, kendini kesti...
Kasap değil, acemi kasap.
Acemi de değil, kasaplığı kolay zanneden kahramanlar bunlar...
Yüzme bilmeden denize girenlere benziyorlar...
Dün yine 8 kişi boğulmuş.
***
İstanbul sahilleri açık plaj.
Binlerce insan, Tarabya’dan Yeşilköy’e, Beykoz’dan Bostancı’ya, denize atlıyorlar... Kuralsız kontrolsüz bir biçimde...
Gözümüzü kirletmeleri bir şey değil de, bilmedikleri tanımadıkları sularda hayatlarını tehlikeye atıyorlar.
Bunun kontrolü kime ait?
Vilayete mi, Belediye’ye mi?
***
Gelelim piknikçilere.
O kadar yazıldı, çizildi, televizyonlarda yüzlerce defa gösterildi, fakat hâlâ güzelim tabiatı yemek artıklarıyla kirletmeye devam ediyorlar.
Afiyet olsun...
Yiyin için ama arkanızda
çöp bırakmayın.
Başınıza nöbetçi diksek, yakışık almaz. Bilmem ki bu işi nasıl çözeceğiz...
***
Bir başka felâket de orman yangınları.
Nedendir bu?
Sabotaj mı, dikkatsizlik mi, bilgisizlik mi? Neden?
Sabotaj değilse seviniyoruz. Yahu dikkatsizliğe, bilgisizliğe, ihmale sevinir mi insan? Seviniyoruz.
***
Bir de siyasi not koyalım... Bayram sohbetlerimizden akılda kalan...
Kurultay’a dair bir ayrıntı.
Ayrıntı dediğime bakmayın. Belki Kemal Bey için bir ayrıntı.
Buyurun...
...............
İlhan Cihaner’in konuşmasını dinlemeden salonu terk etmek, hatta boşaltmak...
Muharrem İnce’yi, en arka sıralarda bir yere oturtmak.
Bunlar “güçlü bir liderin” yapacağı işler değil.
O, en arkaya oturttuğu adam var ya, salonda değil de, meydanlarda yarışsalar,
Bay Lider’e fark atar, fark.
Paylaş