Nasıl da memnun karşılıyorlar?
Deprem, sel, yangın ve benzeri her türlü âfet, bunlar için bayramdır.
- Yangın daha da büyümeli.
- Sel daha da yayılmalı.
- Terör nerede kaldı?Üç beş cenaze gelmeli.
Adamlar böyle mutlu oluyorlar.
Acıları bırakıp, önce devlette kusur arıyorlar.
Zavallı devlet.
Seçim varmış gibi mevzilendiler.
Her iki taraf da:
- Kapı kapı gezeceğiz diyor.
Alâ.
Lakin biraz tehlikeli bir yol.
Ölçüyü kaçırmamak lazım.
***
Kapıyı çaldınız diyelim.
Suyu “silah gibi” kullanmak, savaşta bile insanlık suçudur.
Bolu Belediye Başkanı, Suriyeli mültecileri yıldırıp Bolu’dan kaçırtmak için suyu onlara 10 kat daha pahalı satacağını söylüyor.
Tevekkeli Kılıçdaroğlu “Sizi Suriye’ye kısa sürede geri göndereceğim” deyip duruyor...
“Nasıl gönderecek, hangi yöntemle” diye ben de düşünüp duruyordum.
Şimdi anlaşıldı.
- Bolu taktiğiyle.
***
Anlaşılması gereken bir nokta daha vardı...
Diledikleri yerde, diledikleri gibi yer içerler, gülüp eğlenirler, garsonları, komileri - rehin almış gibi - tepelerinde saatlerce bekletirler...
Bazı masalara izzet ikramda bulunacak kadar da cömerttirler... Velhasıl fiyakaları yerindedir.
- Peki hesap?
***
Hesap, kaç para gelirse gelsin, bize ne?
Öyle demeyin.
Daha işin karakol kısmı var, medya kısmı var...
Durun bakalım.
Onun yerinde ben olsam, bu toplumsal disiplinsizlik karşısında havlu atar
"Ne haliniz varsa görün" diyerek çoktaan istifa ederdim.
Suç ortaklarımız
Salgının başından beri... Kurallara uymamakta ısrar edenler!..
Ve şimdi de... Aşı olmamakta direnenler!..
Her şeyden önce şunu bilsinler ki, okula gidemeyen, yüz yüze eğitim alamayan koskoca bir nesli, sırf bu sebeple kaybetmek üzereyiz.
Bu çocuklar ne çocukluklarını yaşayabildiler ne de öğrenciliklerini... Bu yaşlara da bir daha dönemeyecekler.
***
Keşfedenler, Amerikalılar.
Yalana takla attırıp, onu allayıp pullayıp, şık bir ambalajla servise sunanlar Fransızlar.
Onu bir pişkinlik ve yüzsüzlük haline getirenler, sinsi Avusturyalılar.
***
- Elimize su dökemezler.
Yalanı itibarlı bir meslek, hatta bir kariyer haline getirenler ise Türklerdir.
Zaten Amerikan yalanlarının ana malzemesi, tuzu biberi Türkiye'den gitmektedir.
Dahası...
Ya da yumuşak muhalefet yapmaya karar vermek.
Olmaz.
Karar vermek'le olmaz.
Muhalefetin biçimi, dozu, yolu yordamı, yöntemi, önceden belirlenmez. Sert veya mülayim olmayı, ancak şartlar getirir.
Konuya ve yerine göre, farklı tepkiler vardır. Bu bir reflekstir. Anında fışkırır. Ama siz bunu hesaplı, planlı ve ölçüp biçerek bir programa yüklerseniz, samimiyetsizliğiniz önce ses tonunuzdan anlaşılır.
Geometri değil bu konuştuğumuz.
- Siyaset konuşuyoruz.
Her dakika yanar döner.
Demişti ki:
- O zat’ın okuma yazması vardır ama okuduğunu anlamakta zorluk çeker.
Vallaha verdiği eşkal,
o kadar çok insana uygun ki, adamı hâlâ teşhis edemiyoruz.
***
Tanıdığımız Devlet Bahçeli, Başbakanlığı nasıl reddettiyse, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı’nı da kabul etmez. Şimdiden şuraya yazıyorum ki kayda geçsin.
Günü gelince konuşuruz.
***