Tek kelimeyle: Ciddiyet.
Tabii bunların getirdiği bir dizi başarı...
Suna Kıraç denince ben bu kelimeleri hatırlarım.
Hastalıkla boğuştuğu 20 küsur yılını saymazsak, kısacık ömrüne sığdırdığı bütün çalışmalar, aslında Türk Kadını’nın potansiyelini temsil etmektedir. Bize güzel örnekler bıraktı. O milli bir öğretmen’dir. Esas serveti budur.
Suna Kıraç nurlar içinde yatsın.
Memleketimin başı sağ olsun.
Kaftancıoğlu
Doktor Kaftancıoğlu,
Bravo Almanya’ya...
Kuruşun hesabını yapardı ama burada kaz gelecek yerden tavuğu esirgemediğine göre, elbet bir bildiği olmalı.
Yoksa dolandırılıyor mu?
***
Macron’un bir ayağı Libya’da, bir ayağı Güney Kıbrıs’ta...
Ta Lübnan’dan İtalya’ya kadar mekik dokuyor.
Ne yapsın?
Kendi ülkesinde sokağa çıkacak hali yok.
6-7 Eylül olayları, bir mahcubiyet olarak orada durmaktadır. (1955).
12 Eylül Darbesi ayrı bir yüzkarası (1980).
Daha durun. Yarın öbür gün 16-17 Eylül cinayetleri geliyor:
Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamı (1961).
Hüzün dolu başka günler de var ama hatırlatıp içinizi karartmak istemedim. Bu kadarı yeter.
*
Bereket 9 Eylül İzmir zaferiyle başlayan ve birçok şehrin kurtuluşuyla devam eden enfes bir seri de var. Bari içimizi o açıyor.
Bir dakika...
1980 darbesinin 40’ıncı yılı.
Bol bol demokrasi nutukları atıldı. Darbeler ve darbeciler bol bol kınandı.
Yani en kolay şey yapıldı.
Aradan 40 yıl geçtikten sonra, herkes yine kahraman kesildi.
Oysa 1980 12 Eylül sabahı, böyle miydik? Darbeyi alkışlarla nasıl karşıladığımızı, arşivlere girip de bir okuyun.
***
Gerçi alkışlarımızın gerekçesi sadece can güvenliğiydi. Sağcısıyla solcusuyla hepimizin hayatı kurtulmuş oluyordu. O günkü teslimiyetçi tutumumuzun yegâne mazereti bu olabilir. Ama işimiz bittikten sonra tutan demokratlık damarımız asker düşmanlığına kadar varmasaydı keşke.
Neyse ki Türk aydınları,
Ama vatandaşta şöyle bir kanaat var:
- Bu cezalar, kağıt üzerinde kalır.
Ya da:
- Affedilir.
Öyleyse?.. Vur patlasın çal oynasın.
***
Şimdi hükümet, bu cezaların asla kağıt üzerinde kalmayacağını, muhakkak tahsil edileceğini kesin bir dille duyurmalı ve bu tür söylentileri yalanlamalıdır.
***
Özeti şudur:
Başarılı bir hayat hikayesi.
Hepsinden Allah razı olsun.
***
Hayatında çivi çakmamış,
bir çeşme bile yapmamıştır ama onarım sonrası musluğu çevirip suyu ilk akıtan odur.
Alkışlar arasında:
- Ne alâkası var bunun oy’la?
Eğer oy getiriyor olsaydı,
12 Mart dönemindeki idamlara hararetle evet diyen partiler, ihya olurdu. Halbuki ilk seçimde güm...
Kaldı ki infazları durduran Ecevit Hükümeti de 2002 seçimlerinde hiç hezimete uğramaz ve küme düşmezdi.
***
Yâni, deli saçmalarıyla uğraşmayalım.
Buyurun; bir tane daha:
- İdam konusu gündemi değiştirmeye yarar mı?
Fakat Faik Öztrak’a bilmem katılan olacak mı?
Diyor ki:
- Bu girişim, yurtdışına kaçan FETÖ’cüleri affetme girişimidir.
Yani, idam tekrar gelirse, artık yurtdışındaki kanun kaçakları Türkiye’ye iade edilmeyecek.
(Sanki şimdi ediliyormuş gibi.)
***
Sosyal Demokrat bir partinin idama külliyen karşı çıkmasını anlarım. Gayet doğaldır. Gerekçe bile aramam. Ama idam tasarısına böyle bir af girişimi atfetmeyi,
Faik Öztrak