TÜRK ulusunun 70 yıl önce kaybettiği Ata’yı bugün, özlemle, sevgiyle, şükranla anıyoruz.
"Hamdolsun" ki, Allah böyle bir lideri bizlere nasip etti.
Can Dündar’ın çok eleştirilen ve büyük tepkilere yol açan "Mustafa" adlı filminde din konusunda "İki Mustafa" görülüyor:
1)Meclis’i cuma günü dualarla açan, hilafeti ve saltanatı kurtarmak için yola çıktığı iddia edilen Mustafa,
2) Öğretmeni Kaymak Hafız’dan yediği dayağın intikamını hilafeti kaldırarak alan ve irfan yuvası (!) tekkeleri kapatan, dinden-imandan uzak (!) bir Mustafa.
"İkinci Mustafa" her türlü melanetin başı olarak dini görüyor, Tanrısal gücü kabul etmiyor, ateist bir yaklaşım sergiliyor.
Filmde Atatürk için çok incitici ifadeler var. Peki, gerçekten öyle miydi?
Atatürk’ün inancını ve dini düşüncelerini en iyi bilen, ona ölümüne kadar tam 12 yıl aralıksız hizmet eden Nuri Ulusu’dur.
Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun oğlu Mustafa Kemal Ulusu’nun, babasının anılarını derleyip kitap halinde yayınladığını geçen hafta yazmıştım. Bakınız "Atatürk’ün Yanı Başında" adlı o kitapta, büyük Ata’nın dini düşünceleri nasıl anlatılıyor?
* * *
"Atatürk için dinsiz ve mason olduğunu söyleyenler vardır. Bu söylentilerin ileriki tarihlerde bayağı çoğalacağı kanaatindeyim. Atatürk, Türk milletiyle, Türkiye Cumhuriyeti ile özdeşleşmişti. Onları birbirinden ayırmaya imkán yoktu, buna kimsenin gücü de yetmezdi ama T.C. Devleti’ne nifak sokmak isteyenler, vatanı, milleti bölmek isteyen şer güçlerinin ilk hedefi, maalesef hep Atatürk olmaktadır.
İşte, bu şer güçlerinin yaymak istediği bir dedikodu da, Atatürk’ün dinsiz olduğu, bu sebeple din adamlarına karşı büyük mücadele başlattığı söylenir durur.
12 yıl bilfiil gece gündüz yanında olan bir kişi olarak bu söylenenleri esefle karşılıyorum.
Hafız Yaşar vardı. Atatürk onu sever ve çok beğenirdi. Bazı zamanlar ’Hafızı çağırın’ derdi. Hemen emri yerine getirirdik. Ya içki içmeden sofrada veya salonda Hafız Yaşar’ın makamı ele okuduğu Kuran-ı Kerimsurelerini huşu ile dinlerken gözlerinden yaş aktığına ve bu gözyaşlarını, beyaz keten mendili ile sildiğine hep şahit olmuşumdur.
...Atatürk, Türkçe Kuran çalışmalarını 1926 yılında başlatmış, bu işin başına da Elmalı Muhammed Hamdi Yazır’ı getirmiş ama yapılacak tefsirlerle bizzat kendisi de ilgilenmişti.
...Çalışmalara 1927 yılında ben de katılmıştım. Atatürk bazı kereler çalışırken okuduğu tefsirlerin çok tesirinde kalırdı ve de ’Hey büyük Allahım... Kuran’a inanmayan káfirdir, bizenasıl yol gösteriyor? Bunları tüm dünyaya okutmalıyız" diye de söylenirdi. Sonra o an yanındaki bizlere ’Okurken ruhum coşuyor, size de oluyor mu?’ diye sorardı ama o anlarda gözleri hafifçe dalar ve kızarırdı.
Neticede Kuran Türkçe yazılarak okunmaya, bu çalışmalar sonucu başlatılmıştı. Dini tarihimizi ve bilhassa peygamberimizin savaşlarını tarih kitaplarından okur ve hayranlığını dile getirirdi. Hele Bedir savaşını hep hayranlıkla anlatır, ’En büyük zaferlerden biridir" derdi.
Yavuz Sultan Selim ve Timurlenk de hayranı olduğu padişah ve komutanlardı ama en çok takdir ettiği kişi Hz. Muhammet (sav) idi. "O yoklukta ve mahrumiyette, o cehalette, yoktan var ederek bir devlet kurmak kolay iş değildir ama Hz. Muhammed o zoru başarmıştır" der ve takdir hislerini arkadaşlarına anlatırdı. Bu mu Allahına kitabına inanmayan Atatürk? Günahtır, ayıptır, yazıktır!"
Nuri Ulusu, 29 Ekim 1979 günü vefat etti, anılarını oğlu Mustafa Kemal Ulusu’ya bıraktı. O da derleyip kitap halinde yayınladı. (Doğan Kitap - Ekim 2008)