Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Bereketli palamut mevsimi geldi geçiyor, ölüm çanları martılar için çalıyor

Kasım ve aralık aylarında yenmesi önerilen lezzetli balıklar arasında palamut da var. Palamut hazmı zor olan siyah etli balıklardandır. Midesi hassas biri olarak palamut ile aram zaten iyi değildir.

Geçenlerde Asaf Ertan Bey’le havadan-balıktan konuşurken palamut avıyla ilgili korkunç bir şey öğrendim. Eminin bunu siz de duymamışsınızdır.

Bu yıl sonbaharda sıcak geçen hava şartları, palamut bolluğunda önemli rol oynadı. Palamut avı, ağustos ayında başladı, eylül ve ekim ayından beri de bollaşarak sürüyor. Böylece, bu sene özellikle Karadeniz’de son 50 yılın en bereketli palamut avı yaşanıyor. Ucuzlayan fiyatlarından dolayı bu yıl Türkiye palamuda doydu deniliyor, fakat bunun için neden daha fazla martı ölmek zorunda kalıyor?

Ülkemizde yaşayan balıkların büyük bir kısmı üst su katmanlarında yaşayan göçmen balıklardır. Bu nedenle üreme, ortam şartları, beslenme vb. gibi sebeplerle göç ederler. Av mevsimleri de göç zamanlarına isabet eder. Böylece bunlardan bazıları Boğazlar’dan ve Marmara Denizi’nden geçerken avlanır. Palamut gibi sürüler halinde yaşayan pulsuz, siyah etli Karadeniz menşeili göçmen balıklar da hava şartlarına bağlı olarak ağustos başlarından itibaren göç eder.

PALAMUT İÇİN MARTI KATLİAMI

Asaf Ertan’a göre her yıl palamut mevsimine girerken çanlar martılar için çalmaya başlar. Çünkü palamut balığı çaparisinde oltada büyük ölçüde martı tüyü kullanılır. Bu nedenle, Karadeniz’de, Marmara’da çapariye çıkan balıkçılar oltalarını düzerken tüfeklere sarılıp binlerce martı öldürüyor. Diğer bir deyişle, ulusal ve uluslararası sözleşmelerde kara avcılığı yasalarına göre koruma altındaki martılar ülkemizdeki deniz avcılığı yasalarında hiç dikkate alınmıyor.

Ağustos ayının ikinci yarısında önce Karadeniz kıyılarında başlayıp zamanla Marmara Denizi’ne geçen palamut, istavrit ve torik balıklarının avlanma usullerinden biri de çapari takımıyla yapılan avcılıktır. Çapari takımı uzun ve gereği kadar kalın bir naylon misina üzerine belli aralıklarla dizilen köstekli iğnelerden oluşur. İğnelere yem görüntüsü vermek için martının göğüs tüylerinden 4-5 kadar tüy bağlanır. Yavaş süratle hareket eden motorlu teknenin 35-40 metre arkasından çekilen çapari, palamut veya torik sürüsünün içinden geçerken balıklar oltadaki tüylere yem zannederek atılır. Tüylerin arasında gizli olan iğnelere takılan balıklar avlanır. Denizlerimizde çapariyle avcılık palamut ve torikler deniz yüzeyinden orta derinliklere inene kadar devam eder.

Çapariyle avcılık eylül başında resmi olarak açılan balıkçılık mevsimine kadar yaklaşık 45 gün sürer. Bu süre içerisinde çapari oltalarında martı tüyü kullanılır. Bu oltalar hazırlanırken her yıl martı katliamı yaşanır. Kıyılarımızda ağustos ayı başından itibaren özellikle iri gövdeli martı türleri çeşitli usullerle avlanır. Tüyleri yolunur ve adeta paçavra olarak bir köşeye atılırlar. Palamut ve torik avcılığında kullanılan çapariler özellikle ergin martıların tüyleriyle yapılır. Zira ergin martının göğüs tüyleri beyazdır. İstavrit çaparisi için kullanılan büyük gövdeli martıların kanat ve kuyruk telek tüyleri grimsi beyazdır. Üreme aşamasına gelen kuşların telef edilmesi nesillerin devamını tehlikeye düşürür...

Denizlerimizde balıkçılık düzeni Su Ürünleri Sirküleri doğrultusunda yapılmakta. Su Ürünleri Sirküleri denizlerimizde balıkçılığı düzenlerken kara avcılığını da Merkez Av Komisyonu kararları düzenlemekte. İşte tam bu noktada kara avcılığı ile balık avcılığı düzenlemeleri arasında bir çelişki ve gözden kaçma olayı ortaya çıkmaktadır.

Kara avcılığı düzenlemesinde korunan türler arasında ülkemizde görülen bütün martı türleri isimleri belirtilerek sayılmakta. Yani martılar ulusal ve uluslararası yasalarla korunmakta. Fakat balıkçıların çaparileri de büyük ölçüde martı tüyleriyle yapılmakta. Çapari için öldürülen martıların ve bu arada ele geçmeyip yaralı olarak gidenlerin, karadan vurulup denize düştüğü için alınamayanların sayıları on binlercedir. Bu nedenlerden dolayı, Su Ürünleri Sirküleri martı tüyü ile yapılan çapari avcılığına kesin bir yasak getirmeli. Kara avcılığı kararlarında da bu konu özellikle belirtilmelidir.

KUZEY GÜMÜŞ MARTISI NEDEN LİSTEDE YOK

Bu arada Türkiye Merkez Av Komisyonu kitapçığında avlanmasına denetimli olarak izin verilen av hayvanları ile koruma altındaki canlılar içinde ülkemizde görülen kuzey gümüş martısı belirtilmemiş. Bu da önemli bir eksikliktir. Bu martı türünün belirtilmemiş olması yukarda açıklanan çarpıklığın kaçamak kapısını oluşturuyor. Kuzey gümüş martısı Batı Karadeniz, İstanbul Boğazı ve Marmara’da yaşamakta. Bu kuş türünün de Merkez Av Komisyonu kararlarında belirtilmesi ve isminin korunan türler arasında sayılması gerekir. Ülkemizde az görülen bir tür olduğu için özellikle korunmalı. Çok yanlış bir genel kanı olarak göçmen kuşların avcılığına kısıtlama koymak istemeyenlere açık bir kapı bırakmak yanlışına düşmenin getireceği tehlikeyi öngörmek gerekir.

Sonuç olarak ülkemizde balıkçılık yapabilmenin bedeli doğadaki başka türleri yok etmek olmamalı. Bütün dünyada martılar korunan kuş türleri içinde sayılmakta. Çapari ve martı katliamı sorununa çözüm bulabilmek için yetkili mercilerin sadece horoz ve hindi tüyü kullanılan çapari, vb.nin kullanılması gibi gerekli uyarı ve girişimleri yapmalı. Bu uyarlamayı ‘dışarıdan ikaz edilmeden‘ yapmanın kararlılığını göstermemizin zamanıdır...
Yazarın Tüm Yazıları