Paylaş
Disiplin, çocuğun toplum içinde geçerli olan kuralları öğrenmesini, içinde yaşayacağı dış dünyaya uyumunu ve toplum tarafından onaylanan tutum ve davranışları içselleştirmesini, kendini denetleme olarak tanımlanan ahlak gelişimini sağlar. Uzman Psikolojik Danışman Meltem Canver Kozanoğlu’na disiplin nasıl olmalı, çocuğa nasıl sınır koymak gerekir diye sorduk.
KATI DE?YL KARARLI
OLUNMALI
Birçok ailede “disiplin” kavramı çocuklar ve anne-babalar için “cezalandırma” ile eşanlamlı olarak görülür. Disiplin yalnızca, yaramazlık yapan çocuğa uygulanacak kurallar dizisi değil, uygun verildiği takdirde davranışı yönlendirmeyi amaçlayan bir eğitimdir. Ev içinde belirlenecek disiplin kuralları çocuğun dış dünyada da uyumunu sağlayıcı nitelikte olmalıdır.
Kuralları belirlerken çocuğun içinde bulunduğu yaş, bilişsel ve duygusal gelişimi mutlaka dikkate alınmalıdır.
Kurallar uygulanırken katı olunmamalı, ancak kararlı olunmalıdır. Oluşturulan kural o dönem içindeki çocuğun kaldırabileceğinin üstünde belirlenmiş ise kural yeniden düzenlenmelidir.
Kuralın yerleşmesi için çocuğa yardımcı ve yol gösterici olunmalıdır. Aynı zamanda çocuk, bu kurala uymadığı durumlarda karşılaşacağı yaptırımlardan haberdar edilmelidir.
ÇOCU?A SINIR KOYMAK
Çocuğa dur demek, çocuğa sınırlar ve yasaklar koymayı hedefler. Kendi sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini kestiremeyen çocuk, başkalarının sınırlarını da kestiremeyecek ve sık sık başka yaşam alanlarını ihlal edecektir.
Anne-babalar kuralları koyarken hükmedici ve çok katı olduklarında çocuklar, kurallara uyum gösterirler. Ancak bu uyum itaat etme şeklinde olur. Anne-babanın baskısının ortadan kalktığı ortamlarda ise çocuk, kuralların tam tersi bir davranış sergileyebilir. Diğer yandan sürekli yanlış yaptıkları vurgulanan, katı uygulamalara maruz kalan çocuklar derin bir güvensizlik içine girebilir.
Aşırı rahat davranan anne-babalarla büyümek de zaman zaman çocuklar için gelişimi engelleyicidir. Anne-babaların çocuklarını özgür kılmak için yaşının üstünde ve hiyerarşiyi reddedercesine verdikleri haklar çocukların özgürleşmelerinden çok bağımlılıklarının devamına neden olur.
Çocukları kurallar koymadan yetiştirmeye çalışmak onları hayata hazırlamamak anlamına gelir.
Güzel haberler
2011’e sanırım çok güzel gelişmeler ve değişiklikler ile gireceğiz dostlar. Bakınız sıra ile bazılarını sizlerle paylaşıyorum.
Çarşamba akşam üzeri gelen telefonla ekipçe heyecana boğulduk. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer bizi bekliyordu ve hemen Ankara’ya gitmemiz gerekiyordu. www.annemiistiyorum.com hakkında görüşmek ve detaylar üzerinde çalışmak üzere hemen Ankara’ya Ömer Dinçer’in makamına gittik.
Bakanımız yumuşacık gülümsemesi ile bizi karşıladı. Kendisiyle tanışıp sohbet ettikten sonra yirmibeş bini aşkın imzayı teslim edip durumu anlattım. Konuya zaten son derece hakimdi. Annelere her zaman destek olan ve hatta çalışan annelerin doğum izinlerindeki düzenleme ve iyileştirmeler de Ömer Dinçer’in Bakanlığı döneminde yapıldığından bizi gayet iyi anladı.
Bakınız güzel haberlere:
GÜZEL HABER 1:
Ömer Dinçer prematüre bebeklerin annelerinin doğum izinlerindeki düzenlemelere ilişkin talebimizi gayet olumlu karşıladı. Ne gibi düzenlemeler yapılacağına bakacaklarını ve asla annelerin mağdur olmasını istemeyeceklerini söyledi. Bu iznin kaç hafta olacağını ve ne şartlarla verilebileceğini bizlerle çalıştı, sorular sordu, nasıl daha kolaylık sağlayabileceklerini araştırdı. O ve ekibi ilgili kanunlar ellerinde hazırlanmışlar bizleri bekliyorlardı.
“Takım çalışması ruhu”nun ne demek olduğunu, Çalışma Bakanlığı’nda gördüm ben.
Hem gururlandım hem de içim umut doldu.
Artık önümüz açık. Konu hem Sağlık Bakanı Recep Akdağ hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in bilgisinde. Son derece mutluyum ki bu işe dört elle sarıldılar ikisi de. Bundan sonraki tüm gelişmeleri ve müjdeleri en kısa sürede sizlerle, hatta onlarla birlikte tekrar paylaşacağımızı umuyorum. Ve sizlerin sayesinde bu noktaya geldik. Hepinize teşekkür ediyoruz.
Bununla da kalmadı tabi, bize zaman ayıran Dinçer’i hazır yakalamışken çok canımı yakan, içimi parçalayan bir başka konuyu gündeme getirmeden olmazdı.
Çalışan anne sayısı arttıkça evlerde çalışan Türk ve yabancı bakıcı sayısı da artmakta. Bu bakıcıların büyük çoğunluğu hem sigortasız, hem sınır dışı edilmemek için kendilerine yapılan pek çok kötü muameleye katlanıyorlar ve bir yandan da ülkelerinde bıraktıkları kendi evlat ve ailelerinin hasretini çekiyorlar. Dinçer’e evlerimizde bizlerle yaşayan, bebeklerimizi emanet ettiğimiz yardımcılarımızla, hayat dostlarımızla ilgili, onların hak ve hukuklarını korumak ve daha iyi imkanlar sağlamak için ne yapılabileceğini sordum.
GÜZEL HABER 2:
Bakan Dinçer bu konuyu şu şekilde çözdüğünü söyledi; Eğer yardımcı kadın (T.C. vatandaşı) bir evde tam zamanlı, bütün ay çalışıyorsa iş veren onu sigortalı yaptırmak zorunda.
Eğer haftanın belli günleri farklı evlerde çalışıyorsa isteğe bağlı sigorta yapabiliyor. Konuyu bu şekilde düzenleyen Dinçer, takibini de yapıyor ve bakıyor ki sigortalanan kadın sayısı az. Kadınlar, devletin sunduğu sağlık ve bakım imkanlarından faydalanmıyor. Neden olduğunu araştırtıyor. Yki sebep çıkıyor karşısına. Biri durumdan habersiz olmak diğeri çalışanın eline geçen paranın prim ödemesini karşılamaması. Buna da şöyle bir çözüm getiriyor bakan Dinçer; diyelim haftanın üç günü evde gündelik temizliğe gidiyorsunuz ve sigortanızı yapmak istiyorsunuz. O zaman tam ay çalışıyormuşsunuz gibi değil, ne kadar çalıştıysanız o kadar gün üzerinden prim ödeyerek sigortanızı yaptırabiliyorsunuz.”
Yçim çok acıyor bu konuda. Çocuğu ile birlikte uyuyan yardımcıları ile oturup birlikte yemek yemeyen Türk aileler var, çocuklarını görmeye ülkelerine gitmelerine izin vermeyen aileler var.
Yardımcısına son derece ağır davranan anneler biliyorum. Ajansların çoğu sistem olarak üretmiş “al pasaportunu şöyle davran böyle davran” diye kötü davranıyor. Ayrıca çalıştıkları ilk ayın ücretlerini de ellerinden alıyor.
Hasta olsalar doktora götürülmek yanlarında çalıştıkları ailelerin vicdanına kalıyor. Bizzat o vicdandan yoksun olan insanlar tanıyorum ben. Yçim buna acıyor. Yşte bu nedenle sordum. Bakınız bakanımızın yanıtına:
GÜZEL HABER 3:
Yabancı uyruklu olup kaçak çalışmanın cezası çok ağır. Ancak yabancı uyrukluysanız ve çalıştığınız yerin dil eğitimine yardımcı oluyorsanız, bebeklerine ve çocuklarına eğitmenlik yapıyorsanız yine sosyal güvenlikten faydalanabiliyorsunuz.
Yabancı uyruklu kişilerin düz temizlikçi olarak değil ama öğretmen ya da eğitmen gibi çalışması mümkün. Böylece kayıt dışı çalışmanın da önüne geçilmiş oluyor.
Kişiler de kayıt dışı oldukları için yaşadıkları pek çok sıkıntıdan kurtuluyor. Eğer bir işletme “benim bu insana ihtiyacım var” diyorsa, çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı böyle bir işletme var mı kontrol ediyor. Düzgün çalışan bir işletmemi mi bakıyor (En az beş kişi ya da daha fazla çalışan varsa, her 5 kişi için 1 yabancı personel çalıştırma hakkı var işletmelerin bildiğim kadarıyla). ?artlar tamamsa kayıt altında çalışmasına izin veriyor.
Çok mutluyum!
Halletmeyi çok arzu ettiğim prematüre bebeklerin annelerinin doğum haklarını ve hep içimde kanayan bir yara olan kaçak yardımcı çalıştırma konularını çalışma ve sosyal güvenlik bakanıyla yüz yüze konuşma fırsatı buldum. Birbirinden güzel haberlerle karşınızdayım bu hafta. Daha da güzellerini yapacağız inşallah sizlerin desteği ile...
Son Hava Bükücü
Nickelodeon’un ünlü animasyon serisi Avatar: Son Hava Bükücü’nün aksiyon-macera yüklü film uyarlamasının keyfini yaşayın. Sihirli yaratıklar ve güçlü dostların bulunduğu egzotik topraklara seyahat ederken, “bükme” gücüne sahip sıra dışı bir çocuk olan Aang’e eşlik edin...… Son Hava Bükücü tüm ailenizle izlemekten keyif alacağı bir DVD. Tiglon
Hürriyet Çocuk Kulübü Gazetesi’nde bu hafta!
Türkiye’nin ilk ve tek “Saat Müzesi”, Moxie Girlz bebekleri, nesli tükenen pandalar, sporda ve teknolojideki en son gelişmeler, ayrıca rengarenk bir bilmece bulmaca sayfası ve kültür sanat etkinlikleri var. Sakın kaçırmayın!
Paylaş