Eviniz, yalnızlığınızı paylaşmak için aldığınız, her biri farklı karakteriyle kısa sürede ailenin ferdi haline gelen kuşlarınız için ölümcül tuzaklarla dolu.
Kafesinin kapısını açıp, evin içinde neşeyle öterek kanat çırpmalarını izlerken, üzerlerine kol kanat germelisiniz. Sonradan çok üzülmemek için, yaramaz çocuklar gibi her yeri karıştırırken, başlarına tehlikeli iş açmalarını engellemelisiniz. İşte kuşunuzun karakterine göre başına gelebilecek kazalar.
GURMELER: Kapağı açık kaynayan tencereler, kızartma yapılan tavalar, soğuması için tezgahta bekleyen sıcak yemekler, yiyeceklerin tadına bakmayı seven obur kuşları fena halde tahrik eder. Yemek yaparken mutfaktan uzak tutun.
TİTİZLER: Kapağı açık çaydanlıklar, sıcak bulaşık suları, lavaboya akan sıcak sular, temizlik meraklısı kuşları fena kışkırtır. Düşünmeden banyo yapmak isterler. Aman dikkat.
PİSBOĞAZLAR: Kuşunuz ne verdiyseniz yiyorsa, öyle aşka gelip de, insanlar için bile tehlikeli ilan edilen tuzlu, baharatlı cipsleri, krakerleri, şekerlemeleri, çikolataları ikram etmeye kalkmayın. Onun karaciğeri ve böbrekleri bu kadarını kaldıramaz.
OBEZLER: 21. yüzyılda insanlara musallat olan obezite, evde beslenen, yiyecek arama, bulma sorunu çekmeyen kuşları da fena vurdu. Tombul kuşlar güzel görünüyor ama ömürleri kısa oluyor.
AKŞAMCILAR: Sofraya gelip her şeyin tadına bakma meraklısı kuşlar arasından çıkar. Rakı, bira kadehlerini de mutlaka ziyaret edip, kenara tüneyip birkaç yudum alırlar. Ölçüyü kaçırırlarsa, karaciğerleri iflas eder. İyisi mi baştan izin vermeyin.
TEKNİSYENLER: Müzik setlerinin, televizyonların arkalarına girip,kabloları kemirmeyi çok severler. Salonda serbest bıraktığınızda, uzun süre gözden kaybetmeyin.
TALİHSİZLER: Evi bir kediyle paylaşan kuşların alın yazıları genellikle birbirlerine benzer. Kediler sabırlıdır. Bir gün sahiplerinin hata yapmasını bıkıp usanmadan beklerler.
FİRARİLER: Evde beslenen kuşların çoğunun yön duyguları yoktur. Açık unutulan bir pencereden uçup evi terk eden kuş, asla bir daha dönüş yolunu bulamaz.
ŞAŞKINLAR: Kafesten çıkaracağınız zaman perdeleri kapayın. Kapayın ki, havalanır havalanmaz, can havliyle pencere camlarına çarpıp sakatlanmasınlar.
YÜRÜYÜŞÇÜLER: Uçmak yerine yürümeyi ciddiye alıp, sahibinin peşinden koşturan kuşları, ezilme tehlikesi bekliyor. Hele bir de evde çocuk varsa.
MERAKLILAR: Evde birden fazla kuş varsa, serbest gezen diğerinin kafesini sık sık ziyaret eder. Kafesteki kuş papağangillerdense, tellere konan misafir kuşun parmaklarını kapmamasını sadece mucize olarak nitelendirebilirsiniz.
ŞIPSEVDİLER: Erkek muhabbet kuşları, kafese konulan oyuncak kuşlara ya da aynaya fena halde aşık olurlar. Dışarıdan bakınca yaptığı cilveler, diliyle aynayı yalaması, ötüşü size pek eğlenceli gelebilir ama bu arada stres ve hormon sistemindeki kopan fırtınalar onu yiyip bitirebilir.
TEMBELLER: Evde boya telaşı başladı mı, kafeslerinden çıkmayan ya da çıkarılmayan kuşlar için de alarm zilleri çalmaya başlar. Kimyasal buharlaşma, onun küçücük ciğerleri için tam bir felaket olur. Hava cereyanı da bir o kadar tehlikeli.
UZUN TIRNAKLILAR: Kafeste yaşayan kuşlar, özgür kuşlar gibi, üzerine kondukları taşların, ağaçların doğal pedikür özelliğinden faydalanamaz. Uzayan tırnakları kesilmezse, kim bilir nerelere takılır. Paniğe kapılan kuş, dehşet içinde çırpınırken kendini yaralar.
KAPIYA TÜNEYENLER: İnsanlardan uzak köşelerde tünemeyi seven kuşların en çok tercih ettikleri noktalardan biri kapıların üzeridir. Aile fertlerinden biri farkında olmadan kapıyı kaparsa, eyvah.
Fatma AKSU
Kedi ve köpekler ne zaman kısırlaştırılmalı
Bu hafta da, bir okuyucumdan gelen mektuptan yola çıkarak yazıyorum. Adana’dan Haluk Songur şöyle diyor: "3.5 yaşında dişi bir cocker ırkı köpek sahibiyim. Sağlıklı, sakin ve sevgi dolu bir köpek. En az bir kere doğum yapsın, ondan sonra kısırlaştırın dediler. Böylece kanser riski en aza iniyormuş. Kendi veterinerimiz ise böyle bir istatistiğin olmadığını, doğum yapanın da yapmayanın da aynı risk altında olduğunu söylüyor. Biz de ne yapacağımızı şaşırdık. Hangisi doğru yol bilgi verirseniz minnettar kalacağız."
Sayın Haluk Bey, tüm dünyada ve de ülkemizde, kedi ve köpeklerin kısırlaştırılması konusunda kulaktan kulağa yayılan ve çoğu kez doğru olmayan veya doğru başlayıp söylenti halinde yayılırken doğruluk derecesi bozulan ve karışan bilgiler var. Sizin olduğu gibi tüm evcil hayvan sahiplerinin zaman zaman kafasını karıştırabiliyor bu bilgiler.
Kedi ve köpeklerin kısırlaştırılması, hızla artabilen nüfuslarının kontrol edilebilmesi, evcil hayvanlarda görülen kalıtsal hastalıkların aktarılmasının önlenmesi, ırk özelliklerinin korunması ve kısırlaştırılmış kedi ve köpeklerin bazı sağlık avantajları elde etmesi amacıyla yaygın olarak uygulanmakta ve önerilmekte. Kısaca kısırlaştırmanın onların sağlığı açısından sağladığı avantajlarından söz edecek olursak:
Dişi kedi ve köpeklerde üreme organlarının, yani rahim ve yumurtalıkların kanser olma riskini ortadan kaldırır.
Dişi kedi ve köpeklerde meme kanseri riskini istatistik olarak ciddi oranda azaltır.
Dişi kedi ve köpeklerde pyometra gibi üreme organlarına yönelik enfeksiyonların ortaya çıkma riskini ortadan kaldırır. Erkek kedi ve köpeklerde prostat ve testis kanserleri riskini ortadan kaldırır.
Erkek kedi ve köpeklerde üreme organlarında görülen enfeksiyonlarının oluşmasını engeller.
Özellikle dişi köpeklerde çok sık görülen "yalancı (hayali) gebelik" ve buna bağlı sağlık problemlerini ortadan kaldırır.
Bugün evcil hayvan sağlığının gelişmiş olduğu ülkelerde, kedi ve köpekler genellikle 5-8 aylık dönemde kısırlaştırılmakta. Hatta son yıllarda yapılan çalışmalar 2 aylık gibi çok erken bir dönemden itibaren kısırlaştırmanın da kedi ve köpeklerde daha önceleri kaygı duyulan büyüme ile ilgili problemleri oluşturmadığını ortaya koyar nitelikte. Bu nedenle birçok gelişmiş ülkede erkek kedi ve köpekler çoğu kez 2-3 aylıktan itibaren de kısırlaştırılmaya başlandı.
Kısırlaştırmayla ilgili olarak gerçeğe dayanmayan ve doğru olmayan bilgilere gelince... Bunlar içinde en popüler olanları şöyle:
Bir kez çiftleştirdikten sonra kısırlaştırırsam kanser olma riski azalır veya 1 kez çiftleştirip kısırlaştırırsam bu onun karakterini olumlu etkiler ve onu olgunlaştırır.Doğrusunu söylemek gerekirse bu bilgiler pek de doğru değildir. Yapılan çalışmalar köpeklerin hamilelik sırasında yaşadığı hormon düzeylerinin farklılaşması nedeniyle ortaya çıkan fiziksel, metabolik ve davranışa yönelik değişikliklerin geri dönüşümlü olduğunu ve süt emzirme döneminden bir süre sonra kedi ve köpeğin eski konumuna döndüğünü göstermekte. Kanser riski ise çiftleşme ile ilgili değil. Ne kadar erken kısırlaştırılırsa, üreme organları ve meme dokuları ile ilgili kanser riski o kadar azalıyor.
Kısırlaştırıldıktan sonra kedi ve köpekler daha hareketsiz ve tembel olur, kilo alır.Aslında bu çoğu kez kedi ve köpek sahipleri öyle olduğunu düşündüğü için ortaya çıkan bir sonuç. Normal günlük aktivitelerine devam eden ve normal dengeli bir şekilde beslenen kedi ve köpekler kısırlaştırıldıktan sonra tembellik ve kilo almak gibi değişiklikler yaşamaz. Ama onun kısırlaştırıldıktan sonra daha az hareket etmesi ve daha sakin durması gerektiğine inanıp, eski aktivasyonunu bozar, onu daha az yürüyüşe çıkarır, onunla daha az oynar veya daha az egzersiz yaptırırsanız o da bir süre sonra tembel ve şişman olacaktır. Yavru döneminde normal olarak çok hareketli ve oyuncu olan kedi ve köpekler yine normal olarak ergenlik dönemine geldikten sonra bir miktar durulur ve daha sakin olurlar. Ancak genellikle 3-8 aylık dönemde yavruyken kısırlaştırıldıkları için erginliğe geçişle birlikte daha az hareketli olmaları kısırlaştırılmaları ile ilgili değil büyümeleri ve olgunlaşmaları ile ilgili normal bir sonuç.
Sonuç olarak köpeğinizi dilediğiniz zaman kısırlaştırabilirsiniz. Burada asıl karar vermeniz gereken köpeğinizin doğurmasını ve yavru yapmasını isteyip istemediğinizdir. Yukarıda verdiğim bilgiler dışında şahsi olarak belirtmek istediğim önemli bir konu ise özellikle Ankara Kedisi, Van Kedisi, Kangal ve Anadolu Çoban köpeği gibi ülkemize özgü evcil hayvan ırklarının ortadan kalkmaması ve hiç değilse mevcut sayılarının korunması için bir veya birkaç kez kendi ırkından saf olanları ile çiftleşmesine ve üremesine imkan tanınmasının akılda tutulması olacaktır.
Fotoğraftaki husky cinsi köpek sahipleri tarafından sokağa atılmış. Gidecek yeri olmadığından sokakta dolaşıp duruyormuş. Şimdilik Sibel Hanım ilgilenmeye çalışıyor. Ancak evinde zaten 1 köpek ve 3 kedisi var. Husky’ye acilen yuva arıyor. İlgilenenler (533) 285 94 00 ve (212) 465 43 60 numaralı telefonlardan Sibel Aslan’a ulaşabilir.
İki ay önce sokakta bulunan bu minik dişi terrier’e yuva aranıyor. Tuvalet terbiyesi verilmiş. (536) 512 40 96, (216) 389 86 50
Dilek Hanım’ın köpeği Berbat, mart başından beri kayıp. Yürüyüş yaparlarken İstanbul Bostancı sahilinde kaçıp gitmiş. Berbat, 15 aylık ve erkek. Görenler varsa dileksaraldi@hotmail.com adresine bilgi verebilir.
Mex, 4 yaşında erkek bir güvenlik köpeği. Kısırlaştırılmış, aşılı ve kurt kırması. Geçici olarak barınağa gönderilmiş ve artık ayrılması gerekiyor. Onu yanınıza almak ister misiniz? (543) 445 69 50