Yıllar dokunmadan geçmiş

Demek Erol Taş’tan bu yana hiçbir şey değişmemiş. Yani sebatkárlığımız övünülecek düzeyde fakat başka hususlarda olsaydı keşke. Manásızlıkta bu kadar ısrarcı olmasak da olurdu.

Efendim lafı şuraya getireceğim: Cennet Mahallesi adlı dizide gay rolüyle akrana geldi diye ailesi Alişan’a küsmüş.

Düşünün, ailesi bile... Ki sabah sete bildikleri Alişan’ı uğurlayıp akşam yine bildikleri Alişan’ı karşıladıkları halde. Rolünün hakkını vermek için bi koşu gidip gay olmadığını biliyorlar yani... Diğer seyircilerden farklı olarak...

Aslında küsmezlerdi. Fakat konu komşu rahat bırakmamıştır. Geçmiş olsuna gelenler olmuştur. ‘Vah vah! Aslan gibiydi, çok üzüldük’ demişlerdir.

Ailesi de ne yapsın... Üç beş ‘Vallahi oğlumuz hálá erkek’ savunmasından sonra sinirleri yıpranınca çareyi Alişan’a küsmekte bulmuştur.

Oysa yıllar geçti Erol Taş’ı kötü adam olarak bellediğimiz günlerin üzerinden. Ama yıllar sadece geçmiş demek. Aklımıza fikrimize dokunmadan. Aklı başında birçok oyuncunun ‘imajıma uymaz’ diye bir sürü rolü geri çevirmesi bundan demek. Durumumuzun farkındalar. Nitekim daha birkaç ay önce Çakır’a cenaze töreni tertipledik biliyorsunuz.

Bu durumda Alişan’ınkine ‘cahil cesareti’ mi demeli artık... Fakat cesaret cesarettir, tebrik etmek lazım. Kendisi nihayetinde iddialı bir oyuncu değildir. Dizide bulunmasının sebebi de hazır dinleyici kitlesini ekran başına çekme umududur herhalde. Yani ‘Bu rol hayranlarımla ilişkimi bozar abi’ de diyebilirdi. Bravo Alişan’a!

Meraklıyız ama...

Hakikaten çok şaşırdım.

Eskişehir’de, valilik bünyesinde 2 ay önce kurulan Bilgi Edinme Birimi’ne sadece bir kişi müracaat etmiş. Şehirdeki palmiyelerin ve zakkumların nereden alındığını ve kaça mal olduğunu sormuş.

Oysa ben meraktan çatlayan bir millet olduğumuzu düşünmüşümdür her zaman. Hem de aksi yönde telkinlerle büyütülmemize rağmen.

‘Üzümünü ye bağını sorma’ mesela...

Sonra merakın kediyi öldürmesi durumu var...

Birine ‘Meraklı turşucu’ derken iltifat etmek niyetinde olunmadığı da malûm.

Çocukluğumuzun en unutulmaz dayaklarını da merak yüzünden yemişizdir. Evdeki, hatta konu komşunun evindeki alet edevat, makinenin nasıl çalıştığı hususunda araştırmalar yaparken...

Fakat buna rağmen içimizdeki merak duygusunun söküp atmaya kimsenin muvaffak olamadığını düşünürdüm işte. Ama olmuşlar meğer. Çıka çıka bir meraklı çıkmış Eskişehir’den. Onunki de merak sayılmaz. Daha ziyade hesap sormaya yönelik. ‘Her şey bitti de Anadolu’nun göbeğindeki bilmemkaç senelik şehri İzmir’e, İskenderun’a benzetmek mi kaldı? Paralarımızı çarçur ediyorsunuz’ demeye getirmiş.

Fakat ben yine de genelde meraklı millet olduğumuz kanaatindeyim. Sadece o birimde bir eksiklik var. ‘Kişiler Hakkında Bilgi Edinme Birimi’ olacaktı. Olacaktı da hücumu görecektiniz. Kilitlenirdi vallahi Birim.

Artık 39 yaşında olduğunu söyleyen komşusunun aslında kaç yaşında olduğunu öğrenmek isteyen kadınlar mı ararsınız...

Tanıştığı herkesin geçmişini kurcalamakta yardım isteyenler mi...

Onun bunun, takip edemediği saatlerde ne yaptığını bilmek isteyenler mi...

Arkadaşının maaşını merak edenler mi...

Nişanlısının eski sevgilisinin penis boyunu öğrenmek isteyen bile çıkar.

MIŞ-MUŞ

Rauf Denktaş’ın torunu, Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği alabilmek için Rum Nüfus Dairesi’ne başvurmuş.

Daha iyi bir fıkra bilen varsa beri gelsin!

Mars’ta uykular daha kısaymış. Her anlamda hayat var desenize!

Savaş analistleri Irak’ta savaşın daha 10 yıl süreceğini iddia etmişler.

Bush’un idrak süresini hesaba kattılarsa...

Bush sürekli Filistinli militanlar Ebu Nidal ile Ebu Abbas’ı karıştırıyormuş.

Kimbilir Irak’a da neresi diye girdi.

Erkeklerle dolaşmak

İşportacıların gözü aydın!

Simitçilerin falan da... Artık mallarını döke saça kaçışmalarına gerek yok. Zabıtanın gözü başka yerde zira. Şimdi çil yavrusu gibi dağılacak olanlar gençler.

Duymuşsunuz-dur, Samsun’da belediyenin zabıta ekibi, sahil yolunda devriye gezip banklarda, çimenlerde oturan sevgilileri ‘Düzgün oturun’ diye uyarıyormuş.

Zabıtanın eline yeni görevinin yazılı olduğu káğıdı tutuşturmuşlardır...

‘Umuma açık yerde el ele tutuşanların... Bir elini yanındakinin omuzuna atanların...’

Fakat cümlenin sonunu nasıl bağladılar bilmiyorum. Çünkü sonunda vatandaşın yararına bir şey yapıldığını belirtmeleri lazım. Misal açıkta satılan simit vatandaşın sağlığını tehdit etmektedir. Gençlerin birbirine sarılması vatandaşın neresine ne yapıyor bilemediğimden... Ama onlar münasip bir şey bulmuşlardır tabii. Nitekim zabıta başkomiseri, okulu kıran kızların erkeklerle dolaşmasını engellemek için bu uygulamayı getirdiklerini söylemiş.

‘Erkeklerle dolaşmak’ ifadesine dikkatinizi çekerim. Seçilen sözcükler zihniyeti yansıtıyor. Şimdi bunlara iki gencin el ele tutuşmasında ne mahzur olduğunu sorsanız; ayrıca bunun insanın bütün ömrünce yaşayacağı en güzel şey olduğunu söyleseniz ne anlayacaklar. Zaten kimseyi zinadan içeri tıkamayacakları için sinirleri bozuk.
Yazarın Tüm Yazıları