Gözümüz aydın. ANAP vitrin yeniledi. ‘‘Bize ne?’’ demeyin. Göz bu. Yeni şeyler görmek ister.
Sokak arasındaki tuhafiyeci bile vitrinindeki mavi makarayı fıstık yeşiliyle değiştiriyor. Önünden geçerken ‘‘A, makara değişmiş’’ diye durup bakmaz mısınız?
Ben şimdi öyle oldum ANAP'la ilgili.
Bir hoşlanma,
Bir acaba içeride daha neler var merakı...
Ancak Ecevit benim gibi değil. Şaşkın. Aynı zamanda biraz kırgın. Hatta sindirememiş bile olabilir.
Neymiş, Mesut Bey on senedir memleketin kötü yönetildiğine dair laflar etmiş. ‘‘Bari beraber olduğumuz dört seneyi dışarıda tutsaydı’’ diyor. Ayol başbakanlık ettiği, ‘‘Ananızın Yolu’’ mu neydi, o hükümeti bile dışarda tutmuyor.
Yani Bülent Bey alınmasın diye, ‘‘Memleketin ANAP'ın payına düşen kısmının canına okuduk’’ mu deseydi?
Ben Ecevit'in yerinde olsam esas Mesut Bey'in ‘‘Tek başımıza iktidara geleceğiz’’ lafına alınırdım.
Koalisyon dediğiniz evlilik gibi bir şey. Kocanız/karınız, içinde sizin olmadığınız programlar yapsa... İleriye yönelik... Alınmaz mısınız?
*
Aman boşverin şimdi, tatil günü... Biraz güzel şeylerden söz edelim.
Mesela Emel Sayın.
Güzel kadın deyince aklıma Emel Sayın'la Türkán Şoray geliyor hálá.
Geçtiğimiz günlerde Emel Sayın'la Kenan Evren arasında bir atışma yaşandı, biliyorsunuz.
Bu yaşıma geldim... Bir erkekle bir dişi arasındaki ilişki bitsin de birbirlerine düşmesinler... Vaki değil. Ünlülerse basın, değillerse arkadaşları vasıtasıyla, bazen de yüz yüze, saç saça, baş başa... Netekim 20 yıl sonra bile olsa Emel Hanım'la Paşa'mı da gördük.
Gerçi her ikisi de ilişkiyi reddediyorlar ama... Evren Paşa'nın reddedişi bir tuhaf.
‘‘Emel Sayın gibi güzel bir kadınla beraber olmayı kim istemez?... Gece gündüz etrafımda onca koruma, kapının önünde nöbetçi... Nereye, kim, nasıl giriyor yahu?’’ diyor.
Adamcağızı koruyacağız derken ne sıkıntılara sokmuşuz. İfadesinden anlaşılacağı üzere bir ‘‘girememe’’ sorunu yaşanmış.
Artık Emel Hanım mı onun evine, o mu Emel Hanım'ın evine giremediler orası tam olarak anlaşılamıyor.
Yani netice olarak, olmadıysa korumalar yüzünden olmadı demeye getiriyor Evren Paşa. Olduysa da, insan istemesin demek ki.
Şimdi Emel Sayın bu yazıyı okursa, yüzü kıpkırmızı olur. ‘‘Aşkolsun Pakize'cim!’’ der. Ama gücenmez bana. Çok sever. Ben de onu.
*
Son olarak New York Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmadan söz edeceğim. Farkındayım, daldan dala konuyorum ama yazının başlığını boşuna ‘‘Yaz Türlüsü’’ koymadım.
120 kişi üzerinde üç ay boyunca yapılan bir deney sonunda kalp ile aşkın bağlantısı çıkmış ortaya.
Bu iyi.
Demek ki bulduğu her yere üstüne ok saplanmış kalp resmi çizen çoluk çocuk yanlış bir iş yapmıyormuş.
Aynı araştırmaya göre, áşıkların kan basıncı düşük oluyormuş. Sevgiliyle beraber olmak tansiyonu düşürüyor, yabancılarla beraber olmak ise yükseltiyormuş. Denemişler.
Ayol bunu denemeyen var mı? Hepimiz denedik. Evet, yıllanmış sevgili insanın tansiyonunu düşürüyor. Bunda araştırmacılarla hemfikiriz. Yollarımızı ayıran, tansiyonun düşük olmasını iyi bir şey gibi sunmaları.
Düşük tansiyon tıbben iyi bir şey olabilir ama bir ilişkinin tarafları için hiç de hayra alamet değildir.
Ayrılık tam da bu noktada çıkar ortaya. Hem adamın yanında tansiyonunuz düşük olacak hem de adama áşık olacaksınız ha? New York'ta durum böyle olabilir lakin bizi bağlamaz.
Hem o denekler var ya... Hani denemek için yabancılarla bir araya getirilen... Şu anda her birinin o yabancılarla yeni bir ilişkiye başladığına kalıbımı basarım.
mış muş
Bir süredir İbrahim Kutluay'la aşk yaşadığı söylenen Demet Şener, ‘‘Aramızda henüz bir ilişki yok’’ demiş.
Demet yaşlanıyor galiba; eskiden olsa bu süre içinde iki kişinin hakkından gelip hurdaya çıkarmıştı bile.
Saadet Partisi ‘‘Tayyip takiyeci’’ demiş.
Allah Allah! Hiç de belli olmuyor.
İzmir Çandarlı Körfezi'nde eğitim uçuşu yapan iki pilot karşılaştıkları UFO'yla it dalaşı yapmışlar.
Geçenlerde de taşlamıştık; e bu kadar kısa sürede kendimizi bundan iyi ifade edemezdik.
Evlenen kadın pişman oluyormuş.
‘‘Ben şimdi topu topu bir kişinin başını mı yakabileceğim’’ diyedir.