Derviş, ‘‘Uyuşamazsak CHP ile yollar ayrılır’’ demiş.
İsmail Cem'le de uyuşamamışlar, yolları ayırmışlardı.
Ondan önce de Ecevit'le uyuşamamışlar, yine yolları ayırmışlardı.
Fakat bir şey diyemem Derviş'e.
Türkiye'de siyaset bu demektir çünkü.
‘‘Uyuşamamak, yolları ayırmak.’’
Türk Siyaset Tarihi bu tip örneklerle doludur. Liste yapmaya kalksam şimdi ‘‘Yazıdan kaytarıyor’’ dersiniz.
Bize, yani vatandaşa düşen de bunlara bakıp yutkunmaktır. Ziyafet sofrasında bekletilen aç adam gibi ‘‘az sonra’’nın hayalini kurmuşuzdur yıllardır. Uyuştular, uyuşacaklar...
Ama nafile.
Uyuşanını görmedi daha bu gözler.
Uma uma döndük muma.
Bakalım Derviş başka kimlerle uyuşamayacak?
Keza Baykal... Ki bu hususta geçmişi en kalabalık liderdir kendisi.
İki kişi çıkıp uyuşsa bir gün... Kıyamet vakti geldi çattı diye korkarım vallahi.
İki konuk dört şarkı
Siyasilere inat TV seyircisi uyum içerisinde çok şükür. Herkes aynı boktan programları seyrediyor.
Akşamları hiç hesaba katmıyorum. Artık program falan yok zira. Bir dizi sürüsü geçiyor ekrandan. Bir de spor. O kadar.
Gündüz programlarına taktım ben.
Bakıyorum reytinglere... Demek budur arzulanan. Aptal değil ya bu programcılar.
Sureti farklı sazı sözü birbirinin aynı sunucular...
Hem de kimi halkın bağrından kopmuş, kimi televizyondan yetişmiş, kimi orada burada şöhret olup televizyona sıçramış olmasına rağmen birbirinin aynı... Ne yapsınlar, amaç aynı olunca...
İki konuk dört şarkı... Ki kaçırdım diye üzülmeyin, kasetleri yeni çıktığından bir ay boyunca program program gezeceklerdir o konuklar.
Ben de televizyon programı yaptım, biliyorum; ‘‘Kaçta bitecek, biz buradan da falanca kanalın filanca programına yetişeceğiz’’ derdi, o sizin programa bayıldığından koşa koşa geldiğini zannettiğiniz ‘‘seyirci.’’
Üç beş telefon bağlantısı... Ki o bağlanan kadınların hep aynı kadınlar olmasını temenni ediyorum. Yoksa ‘‘Bu mudur kadın profili?’’ diye sormak lazım. Sırf sormakla da olmaz, yanısıra ağlamak da lazım.
Bir de ‘‘Tuzumuzu koyduk, domatesimizi doğradık’’ muhabbeti var tabii.
İşte budur.
‘‘E, daha ne olsun?’’ diyeceksiniz.
Haklısınız. Daha fazlası olunca seyredilmiyor zaten.
Alan razı veren razı.
Benim de kimseye bir şey dediğim yok.
Gereği budur, ne yapsınlar.
Peki nedir bu yazı?
Şudur:
Arada çırpınanlara üzülüyorum. Gerçekten iyi bir iş yapmak için çabalayanlara...
Ve diyorum ki, ‘‘Müslüman mahallesinde salyangoz satamazsınız.’’
Kabul edin rahatlayın.
TELEVİZYONA İYİ BİR ŞEY YAPILMAAAZ.
Ha yoksa reyting kaygınız, yapın. Ama ikisini birden göz önünde bulundurmaya kalkarsanız daha da ucube bir şey çıkıyor ortaya, haberiniz olsun.
MIŞ-MUŞ
Kahve çocuk sahibi olmayı kolaylaştırıyormuş.
Uyku kaçınca tabii...
Çinli bilim adamları 2 anneli 1 babalı embriyon yapmışlar.
Çin kalabalık ya... Bir çocuğa üç ebeveyn düşüyor.
Erkekler daha çok erkek çocuk istiyormuş.
Müsveddeyi temize çekmek arzusundandır.
Kadınların göbeği bu yıl da kapanmayacakmış.
Bu yıl da açız arkadaşlar.
Adalet Bakanı, ‘‘Banka hortumlayanların peşini bırakmayacağız’’ demiş.
Takdirlerinizi bildirmek için mi?
Özcan Deniz, ‘‘Radikal olma tribi geldi, soyundum’’ demiş.
Adamı öyle hale getirdik ki bundan sonra ne tribi gelse yeridir.
Bir firmaya beraber modellik yapan Tuğçe Kazaz'la Kenan Doğulu'nun anlaşma gereği 6 ay ayrılmaları yasakmış.
Bakın Garantici Kadınlar için nikáhtan daha sağlam bir yol bu.