Öyle bir durum ki...

ÖYLE bir durum ki...

İki ucu şeyli değnek.

Bir Y.O.'nun annesinin yerine koyuyorum kendimi, bir öteki velilerin... Kadı Nasreddin Hoca gibiyim, herkese hak veriyorum.

Parmak kadar bir çocuk, kahrolası bir virüs taşıyor ki duyan bucak bucak kaçıyor.

Ailecek izole bir hayat kuruyorlar kendilerine. Mecburen. Nitekim insanların arasına karışmaya ilk kalktıklarında problem çıkıyor.

Diyelim veliler yumuşadı ya da mücadeleyi bir şekilde kazandı Y.O.'nun annesiyle babası...

Bitecek mi dertleri?

Asla.

Her gün yeni bir mücadelenin ortasında bulacaklar kendilerini.

Çocuklarının o virüsü kaptığını öğrendikleri günkü acıyı yüzlerce kez yaşayacaklar hayatları boyunca.

Virüs öldürmeyecek belki ama yaşadıkları, ölümü yeğleyecek hale getirecek Y.O.'yu.

Bir işi, arkadaşları, sevgilisi, çoluğu çocuğu olmayacak büyük ihtimalle.

Çok mu kötü tablo çizdim?

Peki ama durum kendini şimdiden belli etmedi mi sizce de?

***

Yok mu bunun bir çaresi?

Var elbet.

Biz, yani kendisi, çoluğu çocuğu HIV virüsü taşımayanlar, bilinçli, anlayışlı, vicdanlı olacağız.

Oluruz tabii.

Yazarız, çizeriz, herkesi vicdana davet ederiz, parlak, süslü laflar ederiz. Kimse kusura bakmasın, kısaca ‘‘atar tutarız’’ diyeceğim.

Peki çocuklarımızın, torunlarımızın Y.O.'yla koşup oynamasını, aynı sırada oturmasını ister miyiz?

Herkes dürüst olsun lütfen.

Ben eminim ki hepimiz o kızdığımız veliler gibi davranırız.

Uzaktan ahkám kesmek kolay.

İhtimal binde bir bile olsa kimse çocuğunu riske atmak istemez. Ki o yaşlarda yaralar bereler, kanayan dizler, dirsekler olmazsa olmaz çocukluk halleridir.

Hatırlasanıza, kaç arkadaşınızla parmaklarınızı kesip kan kardeşi olmaya kalkıştığınızı...

***

Y.O.
için çok üzülüyorum.

Artık bize ait genetik bir özellik olduğuna inandığım özensizlik bir hayata daha mal oldu işte.

Sarıp sarmalamak istiyorum onu. Özür dilemek...

Annesine babasına hak veriyorum.

Ama öteki çocukların annelerini babalarını da anlıyorum.

İçinden çıkamıyorum. Ve bu durumdan nefret ediyorum.

Keşke filmi geriye sarmak mümkün olsa. Hani Kızılay'dan alınan virüslü kanın Y.O.'ya verildiği güne... Ve o lanet olası kan yok olsa.

Hay senin gibi Kızılay'a...

Çadır gönderirsin delik çıkar, kan verirsin hastalıklı çıkar...

Senden gelecek hayır Allah'tan gelsin.


MIŞ-MUŞ


Deniz Akkaya, yeteneğine değil hırsına güveniyormuş.

E, Türkiye'de lazım olan da bu zaten.

*

Bir doktora 745 hasta düşüyormuş.

Haliyle kaç hastaya şifa düştüğünü de siz hesaplayın bi zahmet.

*

Spor salonlarındaki aynalar kadının moralini bozuyormuş.

Aynayı kaldırsalar bu defa da ‘‘On dakikadır kendime bakamadım’’ diye morali bozulur.
Yazarın Tüm Yazıları