Dışarıdan müdahale olmadığı günlerde de peşimizi bıraktığı yok kör talihin. Hapşırırken bel fıtığı oluyorsunuz mesela.
Doktorlu sağlık sayfalarına bakarsanız hele... Bugünü kurtardıysanız bile yarın gidicisiniz. Zira kısaca şöyle diyorlar:
‘‘Yiyin yiyin... Göreceksiniz gününüzü.’’
Hele hele 40 yaşından gün aldıysanız... Öyle oturup kapıdaki felaketleri bekleyeceğinize intihar edin daha iyi.
‘‘40 yaşından sonra şekere dikkat!’’
Yalnız şeker olsa iyi. Dört bir yanımız uyarı tabelası. Neredeyse ‘‘40 yaşın üstündekiler dikkat! Araç çıkabilir’’ yazacaklar.
Ya da ‘‘40 yaşından sonra çimlere basmayınız!’’
***
25-40 yaş arası. İnsanoğlunun görüp göreceği budur. 25 öncesinin farkında olmuyorsunuz. Çocukluk, okulluk, sersemlik, serserilik... Sevgiliyi görünce atışı hızlanmasa, kalbinin ne tarafta olduğunu bile bilmez insan o yaşlarda. 40'ından sonra ise işte dediğim gibi...
Daha doğrusu sağlık sayfalarının dediği gibi. Hayır, neredeyse doktora koşacak insan, ‘‘Hálá sağlıklıyım’’ diye.
***
Eğer kadınsanız hele... İki kere 40'ı geçtiniz demektir. Zira bir de kocanızın gitme vakti gelmiştir. Yok, öteki tarafa değil, öteki kadına. Şimdi ‘‘Sen de moral bozuyorsun’’ diyeceksiniz. Ama ben ‘‘Erkeğin hayırlısı tez günde toz olanıdır’’ diye düşündüğümden...
Fakat hakikaten erkeklerin gitmeleri kadının 40'lı yaşlarına denk geliyor. Bir sürü mektup alıyorum... ‘‘Tam hastalıkla boğuşurken eşim de beni terk etti.’’
Normal çıkıyor gerçi ama ben inanmıyorum. ‘‘Siz gazeteden daha mı iyi bileceksiniz’’ dedim geçen gün eczacıya. Bazen de ‘‘Aletiniz bozuk’’ diye kavga ediyorum. Evde mezura yok. Olsa obez olup olmadığımı da anında anlayacağım. Bel çevresinden çıkıyor biliyorsunuz. 75 santimse manken, 76 santimse obez sayılıyorsunuz. Vallahi abartmıyorum, kıl payı fark var arada.
***
Diyeceğim, tıp çok ilerledi.
Adeta her bir organımızın yerinde aslında birer saatli bomba bulunduğunu iyice anladık. Şimdi bunun moral bozmaktan başka neye yaradığını anlamaya kaldı iş.
Geçen gün birisi, doktorların önemli hastalıkları atlatamadıklarından bahsetti. Neyin ne olduğunu, nereye varacağını çok iyi bildiklerinden moralleri sıfır oluyormuş zira. Anlata anlata, yaza çize bizi de kendilerine benzetecekler. Korkum bu.
MIŞ-MUŞ
Moda dünyası, ayakkabının burnunu tartışıyormuş.
Ne var bunda? Irak'a asker göndermeyi tartışsalardı tuhaf olurdu.
*
Lojmanı terk etmeyen 30 milletvekilinin kışın kaloriferleri kesilecekmiş.
Kışı bekleyeceklerine yazın yakacaklardı cayır cayır...