İtalya büyükelçisi ‘‘70 milyonun eniştesiyim’’ dedi ya geçenlerde... Bir Türk'le evli olduğu için...
Ben de ‘‘Adamcağız bilmiyor ki biz daha çok 'yenge'ciyizdir, 'enişte'den gıcık kaparız’’ dedim.
Fakat baktım ki iki satırlık mış-muş kesmemiş beni, konuyu uzatmaya karar verdim.
Çarşıda, pazarda, bakkalda, yufkacıda, tamircide, şurada burada erkek esnafın size nasıl hitap ettiğine dikkat etmişsinizdir.
Kadınsanız ve yalnızsanız ‘‘abla’’...
Kadınsanız ve yanınızda bir erkek varsa ‘‘yenge’’...
Erkekseniz, her durumda ‘‘abi’’.
Peki neden şöyle değil hiç düşündünüz mü?
Erkekseniz ve yalnızsanız ‘‘abi’’...
Erkekseniz ve yanınızda bir kadın varsa ‘‘enişte’’...
Kadınsanız, her durumda ‘‘abla.’’
Neden?
Çünkü bu memlekette erkek kısmı daima KERTENKELENİN akrabası olmayı tercih eder, KERTİLENKELENİN değil.
Bazı yörelerde kız çocukların düğününe gitmeyen babalar, ağabeyler vardır, bilir misiniz?
İşte onun için kimse kimseye durduğu yerde gönüllü olarak ‘‘enişte’’ demeye meraklı değildir.
Bir kadının arkasından ‘‘Yengen olur’’ denmesi hem söyleyen hem dinleyen açısından gurur vesilesidir de ‘‘Bak bu adam senin enişten olur’’ dendiği zaman cinayet çıkar.
Enişteliğin de yengelik gibi, bir mahzur teşkil etmediği günler gelirse eğer, işte o zaman bu memlekette namus cinayetleri son bulur.
Sevgi ve barış
Benim için ‘‘Hiçbir şeyden nefret etmedi, sevgi ve barış kelimelerinden nefret ettiği kadar’’ diyebilirsiniz.
Şimdi yine bir yerde gözüme ilişti de ayrılmaz ikili...
Bilmiyorum nasıl bu hale geldim.
Çocukluğumda aslında tepelemek istediğim komşu çocuklarını sevmem gerektiği konusunda baskı gördüğümden mi...
İlkokulda zorla ezberletilen şiirlerin içinde bu iki kelimenin ha bire karşıma çıkmasından mı...
Bunları diline pelesenk edenlerin aslında kimseyi sevmediklerini gördüğümden mi...
Bu iki kelimenin aslında vahşi birer yaratık olan insanın doğasına aykırı olduğunu keşfettiğimden mi...
Birisi birisinin gırtlağına çökmeden önce illa ki sevgi ve barıştan söz ettiği için mi...
Savaşların nedeninin ‘‘sevgi ve barışın tesisi’’ olarak sunulmasından mı...
Bu iki kelimenin, üretim fazlalığından artık işportaya düşmüş olmasından mı...
Bilmiyorum.
Netice olarak, ne zaman bu iki kelimeyi duysam bilirim ki aslında orada ne sevgi vardır ne de barış. Zaten onun için lafını etmek icap etmiştir.
Geveze gözler
Son zamanlarda duyduğum en doğru söz bu...
‘‘Kadınları türban değil, gözündeki ifade korur.’’
Suriye'nin kadın Devlet Bakanı Bouthaina Shaaban söylemiş.
Bu aralarda diğer İslam ülkelerinin kadınları bize ders verir oldular. Nereden nereye geldiğimizin biz farkında değiliz ama başkaları farkında demek.
Neyse bu mevzu beni aşar... Ben kadınların gözünün ifadesinde kalayım en iyisi. Ki bundan daha zengin bir konu olamaz. Zira, alt tarafı bir çift organla bu kadar çok iş başarıldığı görülmemiştir.
Yeryüzündeki bütün canlıların gözleri sadece bakıp görmeye yaradığı halde kadın kısmı neredeyse bir tek ortalığı süpüremez gözleriyle.
Sever, sevişir, beğenir...
Döver, küser, barışır...
Nefret eder, hesap sorar, azarlar...
Kovar, çağırır, alay eder...
‘‘Erkek de bir insanoğlu, o da yapar’’ demeyin! Erkekler her durumda öyle bön bön bakarlar. Asla ne demek istediklerini anlamazsınız. Gözlerini konuşturan sadece kadınlardır.
Çocukluğunuzu düşünün... Annenizin bin türlü bakışı gelecektir aklınıza.
‘‘Misafirler gitsin ben sana gösteririm’’ bakışı...
‘‘Hadi artık odana git, yat’’ bakışı...
‘‘Ağzını şapırdatma!’’ bakışı...
‘‘Kıçım tutulsaydı da seni doğurmasaydım’’ bakışı...
‘‘Aynı babası!’’ bakışı...
Babanızdan bir bakış var mı aklınızda? Hiç zannetmiyorum olduğunu. Babayla göz göze bile gelinmez öyle zırt pırt.
Şimdi de büyüklüğünüzü düşünün...
Kaç kadın bir bakışın peşinden gitmiştir?
Hiç.
Peki kaç erkek bir bakış uğruna odu ocağı terk etmiştir?
Çok.
Ya, işte böyle.
MIŞ-MUŞ
Konya'da malzemeden çalınarak hatalı inşa edilen apartman çökmüş.
Konya deprem konusunda en az risk taşıyan yer ya... Müteahhit diğer yörelerle denge sağlamak istedi zahir.
Ebru Gündeş, ‘‘Botox'um yok, göğüs ve diş estetiğim var’’ demiş.