Kasedi tutmadı

Irak'a asker gönderme mevzuuyla başa baş gidiyor kaset olayı. Hani ömür biter yol bitmez misali.

Gerçi unutuldu unutulacak ikincisi ama, Özlem Savaş müsaade etmiyor ki. Henüz petekleri bal dolmadı zira. Bakın şu anda ben de karınca kararınca katkıda bulunuyorum.

Biliyorsunuz malum kasetle ilgili haberler gazetelerin baş sayfasında yer aldığı gün ‘‘Benim de kasedim var’’ diye çıktı ortaya.

‘‘Neyim eksik?’’ demeye getirdi, ‘‘Bacaksa bacak, kasetse kaset...’’

Ama olmadı işte. Bu kaset de müzik kasedi gibi. Kimininki tutuyor kimininki tutmuyor. Özlem Savaş'ınki tutmadı.

Az önce gözüme ilişti, basın toplantısı yapmış durduğu yerde. Kapıda pencerede bekledi zahir gazetecileri, baktı gelen giden yok...

Belki bilmeyeniniz vardır, Özlem Savaş Boğaziçi Üniversitesi mezunudur. Yanlış hatırlamıyorsam lise yıllarında almış olduğu bir de matematik ödülü vardır.

Yani ‘‘Allah akıl versin’’ diyeceğim ama vermiş zaten. Bunun yanı sıra neyi vermemiş onu çözmeye çalışıyorum. Bilmediğimiz bir zeká türü daha var belki de. Olamaz mı?

Bir IQ'yu bilirdik sonra EQ çıktı ortaya. Belki sırf şu malum işleri kotarmaya yarayan OQ var bir de ki kanımca Özlem Savaş'ta eksik olan budur.

Bu sebepten yüzüne gözüne bulaştırmış olabilir her şeyi. Yoksa yıllardır süren çabasını görmezden gelmek mümkün değil.

Ben onun yerinde olsam...

Keserim tırnaklarımı, boyatırım saçlarımı kumrala, kapatırım memelerimi, her ne ise üniversitede edindiğim meslek, gider o işi yaparım.

Zira o peşinden koştuğu işlerde zamanında başarı sağlanırsa ne álá. Hanımefendi muamelesi görür insan. Ama bir fare tutamadan emeklilik yaşına gelinirse... Kaldırımlarda sürünülür.


Yavaş atın tekmesi pek olur


Ben size diyorum...

Azrail bırakmaz bizi ki kazık çakalım şu dünyaya.

Hiç uğraşmasın bilimadamları genlerle falan.

Bakın şimdi de hapşırma meselesi çıktı. En mühim hastalıkları yenseniz kıytırık bir hapşırıktan gidebiliyorsunuz. Şimdi anlıyorum hapşırana neden ‘‘Çok yaşa’’ dendiğini. Ölümle direkt ilişkisi var zira.

Birkaç yıl önce hapşırırken komaya giren sonra da hayatını kaybeden kadıncağızı hatırlıyorsunuzdur. Geçen gün de biri bel fıtığı oldu.

Bunlar gazeteye yansıyanlar. Kim bilir bilmediğimiz daha neler var. E, madem öldürücü bir etkisi var neden iki-üç kişiyle kapatsın kontenjanı, değil mi?

Şimdi gelsin bakalım ‘‘Hapşırmadan Korunmanın Yolları’’.

İnsan ömrü dediğiniz nedir zaten... Bu kısacık süre içerisinde bir de ondan korun, bundan korun.

Hayır bugüne kadar hapşırır dururduk, kimseye bir şey olmazdı, tuhafıma giden bu.

Mesela annemin ‘‘Bizim bir Müyesser Teyze'miz vardı, hapşırırken öldüydü’’ dediğini duymadım hiç. Belki de ‘‘Hiçbir şeyi yoktu, üç-beş gün içinde göçtü gitti’’ diye ifade edilen ölümlerin bir kısmı hapşırıktan kaynaklanıyordu, bilmiyorum.

Neyse ne.

Fakat şunu belirteyim ki artık bu kadarı da fazla. Adi bir hapşırıktan başıma bir iş gelmesini istemiyorum doğrusu.

Sapasağlam oturup dururken... Mesela çayınızı koymuş, gazetenizi almışsınız elinize, tam koltuğa yerleşirken ‘‘hapşu’’ ve yoksunuz.

Hayır ‘‘küt’’ diye gitseniz iyi. Temiz ölüm. Ama önce felç falan oluyorsunuz.

Neyse, sızlanıp duracağıma faydalı bir iş yapayım bari, ‘‘Doğru hapşırmanın kuralları’’nı ileteyim size. Radikal'de yayımlandı gerçi ama gözünüzden kaçmıştır belki.

Yapacağınız şu:

Baktınız hapşırık geliyor ki aynı perşembenin gelişi gibidir, belli eder kendini, eğer ortalıkta bir yerdeyseniz derhal destek alabileceğiniz bir nesnenin yanına koşacaksınız ve tutunup hapşıracaksınız.

Hapşırma esnasında omuzlarınız geride, göğsünüz ileride, başınız dik olacak, belinizse asla bükülü olmayacak. Adeta bir kahramanlık şiiri okur gibi duracaksınız yani.

Ve nezaketi bir yana bırakacaksınız. Öyle elinizle ağzınızı burnunuzu sıkıca kapatıp hapşırığı içinize atmak yok. Özgürce, karşınızdakinin yüzüne doğru, sesli olarak hapşıracaksınız. Ayıbı yok bunun. Ucunda beyin kanaması bile var, ona göre.

Atalarımız ‘‘Yavaş atın tekmesi pek olur’’ derken hapşırığı kastetmiş olabilir mi acaba?


MIŞ-MUŞ


Yabancı hayat kadını ‘‘En iyi seksi Türk erkeğiyle yaşadım’’ demiş.

Bizimkiler ‘‘el iyisi’’ demek.

Pınar Altuğ, sevgilisi olduğu iddia edilen Tomy'yle alışveriş yaparken yakalanınca ‘‘İnsan arkadaşıyla alışveriş yapamaz mı?’’ demiş.

Yapar. Hatta sevişir bile.

Her üç ABD'linin biri ünlülere meraklıymış.

Demek halimiz ‘‘dünya hali’’ymiş.

AKP politikasında kadının adı yokmuş.

Alıştıra alıştıra yok edecekler galiba bizi.

Önce ‘‘Saçı yok.’’

Şimdi ‘‘Adı yok.’’

Sonra ‘‘Kendisi yok.’’

ABD Dışişleri Bakanı, ‘‘Bir tümenle Irak'a gelmenizi bekliyoruz’’ demiş.

Tezkere olsa... Ordu sizin.

Bedri Baykam, CHP liderliğine adaylığını koymuş.

Bu nedenle artık resim yapmayacağını bilsem seçilmesi için bir nefer olarak çalışırım vallahi.
Yazarın Tüm Yazıları