Hayır, konak tek başına konmuş olsa orta yere... Eski konaklar gibi... Mesele değil. Fakat şimdiki konaklar koyun sürüsü gibi dipdibe. E, haliyle herkesin gözü birbirinin üzerinde.
Öyle ton balıklı salatayla falan geçiştiremezsiniz öğünleri. Kuzu dolması yapmak lazım ki hem keseye hem bedene zarar.
Sonra bir ağırlık gerekiyor konakta yaşamak için. ‘‘Küçük hanım’’ olsam hadi neyse... Zıpırlığım hoşgörülebilir. Fakat yaşım itibarıyla büyük hanımlığa daha yakın olduğumdan hanım hanımcık oturmam lazım. Bu yazıları bile yazamam konağa taşınırsam. Daha edebi ve edepli olmalıyım.
Diyeceğim konak işi zor.
***
Fakat ‘‘Evler’’ de var.
Daha mütevazı geliyor insana ‘‘Ev’’ deyince. Ama nasıl ev olduğuna bakınca, ‘‘Annecim!’’ diye kaçası geliyor bir yandan da. Korku filmi gibi bana göre.
Teknoloji harikası şeylerden korkarım ben. O düğmeye basınca bilmem neresi açılıyor; kapısı penceresi bilmem ne teknolojisiyle üretilmiş; dinamik, mekanik, çelik... I-ıh... Ev dediğiniz ev gibi olacak. Akıllısı gerekmez bana.
Pazarlamacılar akıllı olabilir tabii. Nitekim bazıları çok akıllı. Benim gibileri tavlamak için bu manyak evlere çiçek isimleri falan takıyorlar.
‘‘Papatya Evleri’’, ‘‘Karanfil Konutları...’’
Fakat şu anda elimde tutmakta olduğum broşürde mesela bizi iplemediklerini görüyorum. Direkt uzaylılara sesleniyorlar.
‘‘NP 12 Evleri.’’
Bedava verseler istemem. Gider bir uzay istasyonunda otururum pek meraklısı olsam.
Şaka bir yana, bu temiz hava bol gıda vaat eden evleri her duyduğumda ‘‘Tamam’’ diyorum, ‘‘Gitti yine bir sürü ağaç’’. Belki de onun için inatla huzura 25 km. mesafede oturup durmaktayım.
MIŞ-MUŞ
Türkiye'de her on kişiden dördünün cep telefonu varmış.
Oysa etrafa bakınca on kişinin onbirinde varmış gibi duruyor.