Form ve İmza Cumhuriyeti

BİLMİYORUM, teyzemin doğum yerini kaç defa söylemem icap etti şu son günlerde.

Ve de baba adını...

İnşallah kırılan kalça kemiğine bir faydası olmuştur bunun.

Birine ah edecekseniz ‘‘Bürokrasilere gelesin inşallah’’ deyin.

Hayır, keyifli bir zamanımda olsam... Hiç yılmam, söyler dururum. Hatta bant doldurur veririm devlete. Basıp basıp dinlesinler. ‘‘Doğum yeri İstanbul, baba adı Recep.’’

Ama canı burnundayken insanın ‘‘Ananızın örekesi’’ diyesi geliyor cevaben.

Fakat memurun bir kabahati yok tabii. Bu onun tercihi ya da icadı değil. Ne yapsın, eli mahkûm. Yoksa bir bakmışsınız Beytüşşebab'a tayini çıkmış.

* * *

Hayır öteki devlet dairelerindekine alıştık da hastanelerde biraz tuhaf kaçıyor. Yani Allah düşürmesin ama herhangi bir hastaneye yolunuz düşerse hasta olarak yanınızda en az iki refakatçi bulunsun. Biri sizinle ilgilenirken diğeri soyunuz sopunuzla ilgili soruları cevaplandırır.

Hatta üçüncünün de bulunması iyi olur. Biri çapraz sorgudan bitap düşmüş olabilir, ‘‘Evrak gezdirme’’ işini öteki yapar hiç olmazsa.

Bakın bu ‘‘evrak gezdirme’’ işi çok önemli. En dayanıklısından bir çift bacakla en tükenmeyeninden sabır lazım. Çünkü her nedense birbirini takip eden işlemlerin yapıldığı merciler, bulundukları yer açısından birbirini takip etmezler hiçbir zaman. Biri aşağıda, öteki yukarıda, beriki öteki binadadır.

Rahmetli Özal...

‘‘Kaldırıcam’’ dedi, kaldıramadan gitti.

Ondan sonra gelenlerinse hiç böyle bir derdi olmadı.

Ecevit'in mesela...

Haberi var mıydı acaba vatandaşının bürokrasi denizinde boğulduğundan.

* * *

Şu bakanlıklar kendilerine bağlı kurumlarda gerekli reformları yapmazlarsa ne iş yaparlar çok merak ediyorum.

Biliyorum aslında.

Habire tayin ve atama yaparlar. O kadar.

Misal, bir sağlık bakanı da çıksa ve şu doktorları kátiplikten kurtarsa ya... Dolayısıyla hastalara da bir faydası dokunmuş olur.

Ama nerede? Kendisi de imzadan başını alamıyor ki.

Adeta ‘‘Form ve İmza Cumhuriyeti’’.

* * *

Şimdi ben bunları yazdım diye ne olacak?

Hiç.

Levent Kırca yıllarca skeçler yazıp oynadı da ne oldu?

‘‘Kah kah kah, çok güzel hicvediyor adam doğrusu.’’

İşte bu kadar.

Ama yine de son bir şey:

Hangi parti bürokrasiyi azaltma yolunda bir adım atarsa (öyle ‘‘programımızda var’’ masalı falan değil ama) ömür boyu oyumu cebinde bilsin.

Hadi şimdi gidiyorum. Bakayım, teyzemin doğum yerinin yazılmadığı bir káğıt parçası kalmıştır belki...


MIŞ-MUŞ


Y.O. okulun maskotu olmuş.

Yakında ‘‘Küçük Y.’’ olarak kasedi çıkarsa şaşırmayın.

Kemal Derviş, ‘‘Deniz Bey'le yarışmam’’ demiş.

Yarışanın başına ne geldiğini biliyor.

Köşeyi dönüp vuran silah geliştirilmiş.

Yarın adres soranını da geliştirirler.

Sergen, ‘‘İyi seks yaparım’’ demiş.

Evinin kapısını da stadyum kapısına çevirecek.
Yazarın Tüm Yazıları