ÇETİN Altan'ın annesi vefat etmiş. Bilmiyordum annesinin hayatta olduğunu. İhtimal vermezdim 77 yaşında birinin annesinin hayatta oluşuna. Şaşırdım. Hem de çok sevindim. Olabiliyormuş demek. Ne güzel. Bir umut belirdi içimde.
77 yaşına kadar ‘‘çocuk’’ kalabilme ayrıcalığı da var işin içinde. İnsan ancak annesi ölünce büyür derler ya...
***
SIKI MI GEVŞEK Mİ?
‘‘Çok sıkı diyet yapmıyorum’’ diyor Sibel Can ekranda. ‘‘Çünkü bir tansiyon problemim var. Ayda iki kilo verdiren bir diyet bu.’’
Peki o böyle anlatıp dururken ekranın altındaki bantta ne yazıyor dersiniz?
‘‘Çok sıkı diyet yapıyor.’’
***
KIZAMADIM
‘‘Çocuk hırsızı’’ yakalanmış.
Hani yeni doğmuş bir bebek kaçırılmıştı ya hastaneden... Bir kadın kaçırmıştı... O yakalanmış işte.
İkizlerini düşürmüş meğer bir süre önce. Çocuk aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. Bir yandan kocası da gitti gidermiş.
Öyle üzüldüm ki...
Tamam yaptığı suç, vicdansızlık, şu, bu. Ama o çocuğu öyle istemiş ki...
Gerçek anne babası o kadar istememiştir belki. Bilirsiniz, öyle pat diye hamile kalır çoğu zaman bizde kadınlar. Düşünmeden, taşınmadan, istemeden, planlamadan...
Ama öteki kadın çok istemiş. Planlar yapmış, bir şehirden kalkıp öbürüne gitmiş, cesaret etmiş.
Neticede dilendirmek için (çocukluğumuzun kábusu) kaçırmamış. Bağrına basacakmış.
Ne bileyim, üzüldüm işte, kızamadım.
***
TABİİ TABİİ 1
İnsanoğlu öyle samimiyetsiz ki...
Ağzından çıkanla aklından geçen bir kere de birbirini tutsa ya...
‘‘Onun adına üzüldüm’’ diyoruz mesela.
Kimin adına?
Düşmanımızın ya da rakibimizin... Kuyumuzu kazmaya kalkmış da kendisi yine... Fakat biz çok alicenap (!) olduğumuzdan... Kızmıyor, kudurmuyor, onun adına üzülüyoruz.
‘‘Gülüp geçmek’’ var bir de. Kapalı kapılar ardında kahrolurken aslında...
‘‘Tabii tabii’’ diyeceksiniz böylelerine.
***
TABİİ TABİİ 2
Eksik olmayın, mektuplarınızda ‘‘Sanki bizim evi gördün de yazdın’’, ‘‘Annemle ilişkimiz sizinkine çok benziyor’’ gibi laflar ediyorsunuz.
Ben de seviniyorum haliyle.
Köşeci arkadaşlarımdan böyle mektuplar almıyorum gerçi ama, köşelerini okuyunca, sizden, benden farklı durumda olmadıklarını görüyorum.
Onların da anneleri, kardeşleri, atamadıkları eşyaları falan var. Yakında mış-muş'ları da olur belki. Hatta görmedim ama birinin olmuş bile galiba.
Çok memnunum bu durumdan.
‘‘Tabii tabii’’ deyin şimdi bana.
MIŞ-MUŞ
2004 ilkbaharında kadınlar parlak ve sevimli olacakmış.
Yani görünüşte...
*
Erdoğan geç kalınca IMF Başkanı beklememiş.
‘‘Dinsizin hakkından imansız gelir’’ diyeceğim ama bizimki dinsiz de değil.
*
Devlet Bakanı Babacan koridorda namaz kılmış.
Ne var bunda? Yoksa siz hálá annenizin ‘‘İbadet de gizli kabahat de’’ deyişine mi inanıyorsunuz?