Şu 9 Eylül günü İzmir'im için bizzat bir dörtlük yazmak isterdim.
Fakat neredeee...
Kabiliyet sıfır.
Mecburen alıntı yaptım. Saatli Maarif Takvimi'nden...
Bugün İzmir'in kurtuluşu biliyorsunuz.
Bakın nasıl anlatıyor konuyu Saatli Maarif Takvimi:
‘‘30 Ağustos'ta düşman ordusunu yere seren ordularımız, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa'dan ‘Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri...' emrini alır almaz bir sel gibi akarak, 81 yıl önce bugün İzmir'e girmiş...’’
Demek 81 yıl önce İzmir Akdeniz’deymiş ki Mustafa Kemal ‘‘Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri...’’ deyince doğru İzmir'e koşmuş ordular. Zahir depremlerle kaya kaya Ege'ye kadar geldi sonradan.
Ya da ordular dinlemediler Mustafa Kemal'i, kendi bildiklerini okudular.
Okul günlerini hatırladım şimdi.
‘‘Özet çıkarın gelin’’ derdi öğretmen. Çıkarırdım. Bir cümle baştan, bir cümle ortadan, bir cümle sondan. Tamam.
Bana göre tamam tabii. Yoksa asla amaca hizmet etmeyen, konuyu anlatmaktan ziyade kafayı karıştıran, saçma sapan bir şey çıkardı ortaya.
Neyse artık... Uzatmayayım. Bir Saatli Maarif Takvimi kalmıştı aramın bozulmadığı.
* * *
9 Eylül nostaljisini yapayım azıcık diyorum.
Gerçi Artvin'deki okurumu ne ilgilendirir ama neticede onların da var bir kurtuluş günü. Dolayısıyla töreni.
Ve ‘‘kurtuluş töreni’’ denilen şey standarttır Türkiye'de. Hiçbir şeyin standardı olmasa törenlerin standardı vardır.
Bir tören yönetmeliğinin var olduğunu bile düşünüyorum.
Madde 1- Tören denilen şey bir formalitedir.
Madde 2- Bütün törenler gayet tatsız olacaktır.
Madde 3- Coşku kesinlikle yasaktır.
Son yıllardaki törenlerden bahsediyorum tabii ki. Yoksa çocukluğumda günler öncesinden 9 Eylül'ün heyecanı sarardı hepimizi.
Artık bilmiyorum günün mana ve ehemmiyetini kavradığımızdan mıydı, yoksa gazilerin arkasından resmi geçide katılacak olan kamyonlar yüzünden miydi?..
‘‘Ne kamyonu?’’ diyeceksiniz.
Firmaların gelin arabası gibi süsledikleri, kasasına da bugünün Çağla Şikel'ine tekabül eden yarı çıplak, tam güzel kızları doldurdukları tanıtım kamyonları.
O zamanlar reklam piyasası henüz oluşmamıştı. Zira şimdinin reklam dáhileri bugün yaşadıkları rekabeti o günlerde fraksiyon çatışması şeklinde sürdürmekteydiler. Hal böyle olunca firmalar kendi başlarının çaresine bakmak durumunda kalıyorlardı. Ne yapsınlar, bayramı seyranı kolluyorlardı.
Uzun lafın kısası, ‘‘9 Eylül’’ deyince aklıma o kamyonlardan halka fırlatılan eşantiyon deterjanlar falan gelir hep.
* * *
Ha bir de fener alayı tabii.
Yani yine kamyonlar... Askeri kamyonlar...
En öndekinde bando, ötekilerde sade Mehmetçik...
Her biri sarmaşıklara sardırılmış...
Balkonlardan yarı belimize kadar sarkar alkışlardık. Gerçi Mehmetçik duymazdı, motorun bir de bandonun sesinden ama... Zaten duysa da kalkıp bize el sallayacak hali yok. Asker dediğin heykele eş olacak. Hem yasak olmasa bile hal mi kalırdı yavrucaklarda, sabahın köründen gecenin o saatine kadar, törenin birinden çıkarılıp ötekine sokulmaktan.
Hey gidi günler hey!
MIŞ-MUŞ
Tayyip Erdoğan, ‘‘AB kömür çelik kulübü değil’’ demiş.
Kasımpaşa Spor Kulübü hiç değil.
Türk doktorları ‘‘Türk kadını yılda 4 ádeti kabul etmez’’ demişler.
Etmeyiz tabii, yılda 12 defa hırlama fırsatı varken elimizde...
İtalya Başbakanı Berlusconi Erdoğan'ı öve öve bitirememiş.
Ben bi kere de İtalya'ya gidip oradan bakmak istiyorum Erdoğan'a.