Paylaş
Çocuklar karnelerine göre üç gruba ayrılır: ‘Takdir Belgesi’ alanlar, ‘Teşekkür Belgesi’ alanlar ve belge alamayanlar.
Acaba bu kategoriler çocuklara nasıl bir mesaj verir?
Bu konuya daha önce değinmiştim ama tekrar değinmekte yarar var.
TAKDİR ALANLAR
“Takdir Belgesi” alanlar en başarılı grup olarak kabul edilir.
Bu grup kürsüye çıkartılır ve karne töreni ile belgeleri kendilerine takdim edilir.
“Sen başarılı olduğun için değerlisin” mesajı verilir.
Aslında bu grubun başarılı olup olmadığını bilemeyiz.
Sadece karne notlarının yüksek olduğunu bildiğimiz için onları ‘başarılı’ kabul ederiz. Aslında hayat başarısına ulaşacak özgüvenleri bile olmayabilir.
Derse en çok katıldığı, öğretmen tarafından sevildiği, derste saygılı olduğu, öğrenmese bile çabaladığı, anlamasa da ezber becerisi yüksek olduğu veya okul etkinliklerine katıldığı için de yüksek not almış olabilir.
Sorgulayan, eleştirel düşünen ve gerçekten hayatı anlamlandıran öğrenciler her zaman yüksek not alamaz. Onlar eğitim sistemine göre başarısız kabul edilir, “Takdir Belgesi” alamaz.
Karne başarısı ‘tek başına’ içi boş bir başarıdır.
Gerçek başarı; bilgileri ezberlemek, sınavları geçmek ve yüksek not almak değil diğer insanların hayatında anlam yaratmaktır. Bu da davranışlarla veya ürün sunarak olur. “Takdir Belgesi” alanlarda bu özellikler neredeyse hiç aranmaz.
Tabii ki hem anlam yaratan hem de yüksek not alan öğrenciler vardır. Ama maalesef bu öğrencilerin sayısı oldukça azdır.
Kısacası, takdir belgesi alanlar hayat başarısından uzak olsa da anlam yaratmasa da bizim eğitim sistemimizde başarılı kabul edilir ve onlara değer verilir.
BELGE ALAMAYANLAR
Herhangi bir belge alamayanlar ‘en değersiz’ grup olarak algılanır.
Genellikle “Sen değerli değilsin” mesajı verilir. Bu grup çoğu zaman ‘utanç’ hisseder.
Bazıları da utançtan kurtulmak için okulu önemsizleştirir veya kötü not alınca okula meydan okumanın gururunu yaşar. Gurur, utancı yenme mekanizmasıdır.
Üstüne üstlük bu gruba, “Biz size nasıl yardımcı olabiliriz” sorusu da sorulmaz.
Başarısızlıkları kanıksandığı için bir şey denmez (umutsuz vaka sendromu) veya “İkinci dönem daha iyi çalışın” denilir. Durum geçiştirilir.
Genelde bu grup, tören boyunca nasihat dinler ve duygusal işkenceye maruz kalır.
Bu çocukların bazıları karnelerini saklar veya ‘kaybeder’ çünkü okulda utandırılmanın üstüne, bir de evde utandırılmak istemezler. Çift doz utandırma ağır gelir.
TEŞEKKÜR BELGESİ ALANLAR
Bu grup en karmaşık gruptur.
Bazıları çalışmadan “Teşekkür Belgesi” almıştır. Bu öğrenciler, biraz gurur hisseder.
Ama bu grubun büyük çoğunluğunu, çalışıp da “Takdir Belgesi“ kazanamayan öğrenciler oluşturur.
Tahmin edilenin aksine de en çok üzülen veya utanç duyan grup bu gruptur.
Çünkü belge alamayanlar, özdeğerlerini korumak için okulu önemsizleştirebilir. Yani, başarısızlığa kılıf bulabilir. Örneğin, “Kötü not almam normal çünkü çalışmadım ki” deyip kendilerini rahatlatabilir.
Ama çalışıp “Takdir Belgesi” yerine “Teşekkür Belgesi” alan grup, başarısızlığına kılıf bulmakta zorlanır.
Tabii ki ‘hakkımı yediler’ gibi cümlelerle kendilerini rahatlatabilir ama bahane bulmaları daha zordur. Başarısızlıkla yüzleşmekten başka çareleri kalmaz.
Bundan dolayı da başarısızlıktan daha çok etkilenirler. Özdeğerlerini korumakta daha çok zorlanırlar. Durum onlar için daha sarsıcı olabilir.
Tabii ki bazı öğrenciler de bahane bulmadan Teşekkür Belgesi aldığı için mutlu olur.
KAPANA SIKIŞMIŞ ÇOCUK
Karneler, öğrencileri bu şekilde sınıflandırarak ve etiketlendirerek eve gönderir. Çocuk eve gidince, ailesinin kendisini bu sınıflandırmadan kurtarmasını bekler ama maalesef aile de çoğu zaman bu sınıflandırmayı kabul eder. Çocuklarına karnelerine göre değer verir. Çocuk tam kapana sıkışır.
MUTLU ÇOCUK
Karne gününden sonra mutlu olan tek grup, ailesi tarafından bu sınıflandırmaya tabi tutulmayan gruptur. Bu tür aileler iki davranış gösterir.
İlk olarak, çocuklarının değerlerini karne notlarıyla belirlemez. Karne notlarının öğrenmeyi veya hayat başarısını göstermediğini ve belirlemediğini bilir. Çocuklarını performans makinesi değil, birey olarak görür.
Çocukları hangi grupta olursa olsun, onları olduğu gibi kabul eder ve onlara değer verir.
İkinci olarak da bu aileler okulun ötesinde bir yaşamın olduğunu bilir. Okuldan sonra ortalama 50 yıllık bir yaşam çocukları bekliyordur. Çocuklarıyla bu yaşamı anlamlandırmaya çalışır.
Karnede yazan zahiri rakamlarla değil, çocuğun öğrenmesiyle ilgilenir. Hem başarısızlık hem başarı ‘öğrenme’ açısından analiz edilir.
Bu tür ailelerde çocuk şunu hisseder: Ben her türlü değilim ve ben sürekli öğreniyorum.
Bu çocuk gelecek kaygısı yaşamadan geleceğe en iyi şekilde hazırlanır. Hem de mutlu ve huzurlu bir şekilde.
Paylaş