Başarının en büyük sırrı ne?

2008 yılının Ekim ayında İstanbul’da bir konferansa katıldım.

Haberin Devamı

Konferanstan sıkılınca, kitabımı çıkardım ve salonun en arkasına gidip okumaya başladım. Konferans bitmek üzereyken, hurriyet.com.tr genel yayın yönetmenimiz Fatih Çekirge kalktı ve kapıya doğru yöneldi.

Ben de kendisiyle sohbet etmek için Fatih Bey diye seslendim.

‘Merhaba. Ben Özgür. Sohbet etmek için seslendim’ dedim.
‘İyi yaptın’ dedi. ‘Anlat bakalım. Neler yapıyorsun?’ dedi.
Ben de kendimden ve vizyonumdan bahsettim.

‘Özgür çok etkilendim. Sen köşe yazısı yazabilir misin?’ dedi. Ben de ‘Yazarım. Zaten birçok köşe yazım var’ dedim.

‘Biliyorsun ben hurriyet.com.tr’nin genel yayın yönetmeniyim. Bizde yaz’ dedi.

‘Genel yayın yönetmeni olduğunuzu bilmiyordum’ dedim.

Yaklaşık 20 dakika sohbet ettik. Telefon numaramı aldı. ‘Bana akşam yazılarını gönder’ dedi.

Haberin Devamı

Yazılarımdan 10 tane seçtim ve hemen akşam gönderdim. Sabah aradı.

‘Özgür, ben ve müdür arkadaşlarımız yazılarını çok sevdik. Hemen başla’ dedi.

Böylece ben hurriyet.com.tr’de yazmaya başladım.

Bu hikayenin görünen kısmı. Bir de görünmeyen kısmı var.

Hikayenin görünmeyen kısmı

2004 yılında Harvard’da öğrenciyken Pulitzer ödüllü ve sosyobiyolojinin kurucusu Edward Wilson’un bir konuşmasını dinledim. İnsan doğasını anlatıyordu. Çok etkilendim.

O gün kendime bir hedef koydum. Neredeyse 100 kitaplık bir liste çıkardım ve insan doğası ile ilgili herşeyi okumaya başladım.

‘Ben bu konuları daha çok okumalı, eğitimle bağlamalı ve insanları bilgilendirmeliyim’ diye düşündüm.  Bu amaçla köşe yazıları yazıyor ve arşivime koyuyordum. (Tabii bir taraftan da bir kitap.)

İşte ben o gün, yani 2004’te, aslında Hürriyet’te yazmaya başlamıştım. Sadece yazılarım yayımlanmıyordu.

Yıl 2008 oldu.  Bende bir fark oluşmadı. Ben yine yazıyordum. Ama tek fark vardı. Bu defa yazılarım hurriyet.com.tr’de yayımlanıyordu.

Hayal etmek ve inanmak bu kadar önemli. Bana göre %1 inanmak ile %99 inanmak arasında bir fark yok. Başarı için %100 inanç gerekiyor.  O zaman zaten başarı gelip sizi buluyor.

İnancın önemi araştırmalar ile de ispatlanmış durumda.

Araştırma

Haberin Devamı

1997 yılında Kanadalı araştırmacı Prof. Gary McPherson iyi müzisyenleri kötü müzisyenlerden ayıran özellikleri keşfetmek için uzun soluklu bir araştırma başlatıyor.

Enstrüman çalmaya başlayacak olan, yaşları 7 ile 8 arasında değişen 157 tane müzisyen adayı buluyor. Onlara detaylı bir anket veriyor.

Sonra da bu çocukları lise mezuniyetine kadar takip ediyor. Mezuniyetten sonra bu çocukların müzik becerilerini ölçüyor. Becerilerine göre de çocukları üç gruba ayırıyor: en iyiler, orta seviyede olanlar ve kötüler.

Bu üç grubu; IQ, kulak hassasiyeti, matematik becerisi, ritim duygusu, motor becerileri, sosyo ekonomik durumları açısından karşılaştırıyor. Hiç bir fark çıkmıyor.

Haberin Devamı

Üç grup sadece iki açından farklılık gösteriyor. Birincisi daha önce bildiğimiz gibi pratik süresi. Kötü grup haftada ortalama 20 dakika, orta grup 45 dakika, iyi grup 90 dakika pratik yapmış.

Araştırmanın burası çok ilginç değil. Çünkü pratiğin etkisini zaten biliyoruz.

İnanç ve Başarı

Çocuklar, ankette bir soruya verdikleri yanıt açısından da farklılık gösteriyor. O soru da şu: ne kadar süre müzik enstrümanı çalacaksınız?

Bazıları sadece ilkokul sonuna kadar (kısa vade bağlılık), bazıları lise sonu (orta vade bağlılık), bazıları da hayat boyu (uzun vade bağlılık) diyor. Hayat boyu diyenler (uzun vade bağlılık) en iyi enstrüman çalan grup çıkıyor.

Haberin Devamı

Yani müzisyen olacağına inanlar en fazla pratiği yapmış ve en iyi grup olmuş.

Pratik mi İnanç mı?

Prof. McPherson bir soru daha soruyor. Acaba pratik mi daha önemli inanç mı?

Bu soruyu yanıtlamak için her üç bağlılık grubundan da aynı derecede pratik yapmış kişileri buluyor. Bu kişilerin pratik süreleri eşit ama inançları farklı.

Görüyor ki uzun vadede bağlılık grubunda olan kişiler, aynı süre pratik yapmış olmalarına rağmen kısa vadede bağlılık grubundan tam 4 kat daha iyi.

Daha derse başlamadan önce bile “Ben müzisyen olacağım” ya da “Ben bir müzisyenim” düşüncesine inanmak, tam 4 kat daha fazla başarı getiriyor.

Benim hikayeme dönersek, 2004’te Hürriyet’te yazmayı hayal ettim. Bütün bir süre bir yazar gibi düşündüm ve yaşadım. 2008’de yazarlık geldi, beni buldu.

Haberin Devamı

Kısacası, hayal etmediklerimizi ve inanmadıklarımızı başarmamız mümkün değil.


Not: Tartışmalara katılmak ve yorumlar için www.facebook.com/bolatozgur adresindeyim

Yazarın Tüm Yazıları