7 Kasım Cuma günü yayınlanan “Bergama Tapınağı da Taş diye Gitmişti” başlıklı yazım epeyce yankı uyandırdı.
Okurlardan olayla ilgili yorum iletileri aldım. Ama aynı gün Hürriyet Almanya’da yayımlanan “Bizim Göttker Sabıkalı Çıktı” başlıklı ve Tuncay Yıldırım/Köln imzalı haber olaya büyük bir açıklık getiriyor: “ANTALYA dönüşünde çocuğunun valizinde tarihi değeri olan taş çıktığı için gözaltına alınan, sonra tutuksuz yargılanmak üzere bırakılan Stefan Göttker’in, iki yıl önce yine Türkiye’den dönerken taş kaçırma olayına karıştığı ve Türkiye’de adının kayıtlara geçtiği ortaya çıktı. Die Tageszeitung’da (TAZ) 1 Kasım 2003’te yayınlanan “Taşların izi” başlıklı yazıda Türk İçişleri Bakanlığı’na dayandırılarak, Göttker’in Türkiye’de tarihi eser kaçakçılığına iki yıl önce de teşebbüs ettiği ve sabıka kaydının bulunduğu ileri sürüldü. Haberde ayrıca, Alman basınının olaydaki yanlı tutumu eleştirildi.” *** Görüldüğü gibi, masum olduğu iddia edilen doçent sabıkalı çıktı. Anımsayalım sınır kapılarında görevli gümrükçülerimiz ve polislerimiz bu olaydan dolayı nasıl da acımasızca eleştirilmişti. İki buçuk euroluk turlarla ülkemize gelip, giderken antik değeri olan taşlarımızı yurt dışına kaçıranlar yakalanınca, sanki hiç turist gelmeyecekmiş gibi telaşa kapılanlar artık kendi durumlarını düşünmek zorundalar.
Almanya’da yaşayan Aydoğan Kekevi “Alkışlar Görevini Yapan Memurlarımıza” başlığıyla gönderdiği iletide şunları yazıyor: “Ülkemizin sırtında bu kadar sorun varken, başına bu kadar çorap örülürken bunlar yetmemiş olacak ki bir takım insanlarımız bir de bir Alman turistin çantasından çıkan “taş”ı, hatta taştan da öte turistin masumiyetini kendilerine sorun edinip, gümrük memuruna yüklenmeyi kendilerine iş ettiler. Oysa ortada devletin kendisine verdiği görevi yerine getirip yasaları uygulayan bir devlet görevlisi vardı. Ve o ülkenin yasalarını arkadan dolanıp atlatmak için 8 yaşındaki çocuğunu bile bu “iş”e alet etmekten çekinmeyen birisi. Görevini yapan insanlarımızın üzerine böyle gidilmesinin onlar üzerindeki olumsuz etkilerini düşünmeden salt batılıyı ya da Alman turisti savunacağım diye, (turist doğulu veya Rus olsaydı savunulmayabilirdi) ‘Ne yapalım koca tapınak kaçırılmış, taşın lafı mı olur, içeride öyle taşlar yerlerde sürünüyorlar’ mantığıyla hareket edildiğinde...” bu mantığın saçma boyutlara ulaşacağını ve görevini yapan memurları umutsuzluğa sürükleyeceğini yazıyor. Ayrıca dikkatimizi, bizim kendi gümrükçülerimizi yerin dibine batırdığımız günlerde Alman gümrükçüsünün Türkiye’den bakanlık onayı ile Almanya’ya gösteri yapmaya gelen bir Türk tiyatro topluluğunun üç-beş parça kostümüne, dekorlarına “bunları satarsınız” diye küçültücü bir gerekçeyle önce el koyduğunu sonra insafa gelerek her parça için tutanak tutup parçaları numaralayıp damgaladığını hatırlatıyor. Ama hiçbir Alman gazetecisi Türkiye’den gelen tiyatrocuların başına gelenlerle ilgilenip onlara arka çıkmıyor. Bu nedenle “Taş” deyip geçmeyelim!...