GENEL olarak konferans vermekten, üniversitelerde konuşma yapmaktan hoşlanmam. Eskiden de hoşlanmazdım. Ama bu artık kararlılık evresinde. Bir de özel günlerde kitap imzalamam.
Yıllar önce bir üniversiteye konuşma yapmak üzere davet edilmiştim. Aylarca dayandım. Sonunda kabul ettim. Şiirlerime bayılıyorlarmış, yazılarımı çok seviyorlarmış. Eh, dedim kendi kendime, madem ki bu kadar ısrar ediyorlar... Kalkıp gittim. Konuşmamı yaptım. Sıra soru-cevap faslına geldi. Soru sormaktan çok bana ders verdiler. Yazdıklarımı çok seviyorlardı (!) ama öğrencilerin ve öğretim üyelerinin elinde bir tek kitabım bile yoktu.
Toplantıyı sona erdirmek üzereyken bir genç kız şiir okumamı istedi. Kalabalık karşısında şiir okumayı sevmediğimi, şiirlerimi ezbere bilmediğimi söyledim. Şiirlerime bunca vurgun olduğuna göre kitaplarımdan birini imzalatmaya getirmiş olabilirdi. Kitabı bana verirse, şiir okuyacaktım. Şiirlerime vurgun genç kızın yanında kitaplarımdan biri bile yoktu.
Böyle sahnelerle karşılaşmamak için çoktandır kimsenin ayağına gitmiyorum.
* * *
Ama Mersin başka! Mersin benim için, Toroslar’ın Demirışık Köyü’nden muhtar-imam Kör İbram’ın kızı, annem "Güccük Gelin"in karnı gibi! Mersin’de böyle tersliklerle karşılaşırsam gocunmam, ama hemen gerekeni gerektiği gibi yaparım. Orası, orada herkes benim ailem!
12 Kasım günü Mersin Üniversitesi’nde "Demokrasi, Cumhuriyet, Laiklik" konulu bir konuşma yaptım. Konuşmamın başında, dinleyenlere yukarıda yazdıklarımı söyledim ve konuşmamın sonunda soru-cevap olmayacağını ekledim. Ama sonra öğrencilerle sohbet ettim ve Tarih Bölümü’nün hazırladığı harika Atatürk Kitapları Sergisi’ni gördüm.
1992 yılında kurulan Mersin Üniversitesi, demek ki 15 yaşında. Ama daha fazla gösteriyor. Boğaziçi Üniversitesi kuşkusuz güzel. Baraj gölü kıyısındaki Adana Üniversitesi de öyle. Samsun Üniversitesi kampusu İsviçre’yi andırıyor. Ama bizim Mersin Üniversitesi bir başka güzellikte. Mimari tasarım olarak. Yapı kalitesi olarak. Akdeniz ile Toroslar’ın arasında bir beyaz rüya gibi yükseliyor. Tertemiz, mis gibi! Bugünlerde açılmış Bilgi İşlem Merkezi’ni gördüm. Yüzlerce bilgisayar, öğrencilerin emrinde.
Çevre düzeni son derece etkileyici. Dinlenme yerleri, iyice boylanmış ağaçlar, yeni dikilmiş ağaçlar, yapay göl, kapalı spor merkezi, stadyum ve kütüphane!.. Ve vadinin öteki sırtında yapılmakta olan, kaba inşaatı bitmiş 500 yataklık hastane. Belki de daha fazla yataklı. Ama bu hastaneyi üniversitenin kendi bütçe ve olanaklarıyla bitirmesi imkánsız. Hastanenin bitmesi için hükümetin, Mersin’in, Türkiye’ye yayılmış Mersinlilerin desteğine gereksinim var.
* * *
Mersin Üniversitesi konusuna tekrar döneceğim ileride. Ama fakülteleri, yüksekokulları, meslek yüksekokullarını, açık öğretim programını yazmak gereksiz. İnternette var. Üniversite adaylarına ve uygar bir kentte yaşamak ve çalışmak isteyen öğretim üyelerine tavsiye ederim, www.mersin.edu.tr’ye baksınlar! Şu günler 18 yaşımda olmak isterdim! Mezitli’ye gidip, Çiftlik Köyü Kampusu’na bakan tepelerde, makilerin arasında bir çadır kurardım.