KÖY Enstitüleri düşmanca kapatılmasalardı, 1940’lardaki kuruluş biçimleriyle günümüze gelemezlerdi.
Gelemezlerdi, ama bu, değişim yeteneğinden yoksun oldukları için değil, tam tersine dönüşüm ve değişime yatkın kuruluş felsefeleri dolayısıyla köklü evrim geçirirlerdi. Bu gerçekçi eğitim felsefesi onu değiştirirdi. Böylece modern köy enstitüleri günümüzde de varlığını sürdürebilirdi. Mesleksiz köylüyü meslek sahibi haline getirebilirdi.
* * *
Ağızdan dolma bilgilerle Köy Enstitüsü’nü karalayanların, "CHP bu millete karne ile ekmek yedirmiştir" diyen Başvekil Erdoğan’dan ne farkı var?
CHP "bu halk"a ne zaman karne ile ekmek yedirdi? İkinci Dünya Savaşı döneminde! CHP’nin tek parti hükümeti ülkeyi savaşa sokmadı. Peki savaşa giren ülke halkları Avrupa’da karne ile bile ekmek bulabildi mi? Bulamadı. Kadınlar yarım ekmek için kendilerini sattı.
Ne yazık ki değiştirildiği için, üzerinde ekmek karnesi (kuponu) mührü, Sümerbank mühürleri olan nüfus hüviyet cüzdanım yok. Halkçı bir yönetimin insancıl politikasının bir tanığı idi.
* * *
Dönemin plan ve program dehasının bir ürünü olan "Ekmek Karnesi"nin demokratik uygulanmasından habersiz günümüz başbakanına Köy Enstitüleri’ni sorsanız, kendi çevresinde duyduğu kara çalmaları tekrarlayacaktır: Kız ve erkek öğrencilerin aynı çatı altında karma eğitim gördüğü komünizm yuvaları olduklarını söyleyecektir. Bir de öğrencilerin ve enstitü yöneticilerin Mao gibi üniforma giydiklerini ve din düşmanı olarak yetiştirildiklerini sözlerine ekleyecektir.
Oysa, 17 Nisan 1940’da kurulan Köy Enstitüleri eğer 1954 yılında kapatılmamış olsalardı, 29 Mart 2009 seçimlerinden sonra ortaya çıkan Türkiye oy haritası ortaya çıkmazdı. Çünkü Köy Enstitüleri’nin kurulmasının ardından çıkartılması düşünülen toprak reformu Türkiye’nin yapısını kökünden değiştirecek topraksız köylüyü çiftçiye ve üreticiye dönüştürecekti.
Bir süre önce, bir televizyon kanalında, eski TİP’li Tarık Ziya Ekinci’nin de katıldığı bir programda Altan Tan DTP’nin oy aldığı bölgede toprak reformuna gereksinim olduğunu söylüyordu. Demek ki 1940’lardan bu yana toprak ağaları ve tarikat şeyhleri yüzünden Türkiye’de etkili bir toprak reformu yapılamamış.
* * *
Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda okuma-yazma oranı yüzde 5 dolaylarındaydı ve nüfusun yüzde 80’i köylerde yaşıyordu. Köy Enstitüleri, 1940 yılından başlayarak, tarım işlerine uygun geniş arazisi bulunan köylerde ya da yakınlarında açıldı. Okulların amacı köylerde çalışacak öğretmen önderler yetiştirmekti.
Köy Enstitüleri yasası çıkarken okulların uzun ömürlü olmayacağı da belliydi. Yasanın oylama günü başta Celal Bayar ve Adnan Menderes olmak üzere daha sonra Demokrat Parti’yi kuracak olan milletvekilleri TBMM’ne gelmediler. Yasa 278 milletvekilinin oyuyla kabul edildi. Aynı kadro daha sonra ünlü Toprak Kanunu’nun çıkmasına engel oldu ve Demokrat Parti’yi kurdu. 1954 yılında ise, Demokrat Parti hükümeti bu güzelim okulları kapattı. Türkiye’nin gettolaşması da Demokrat Parti döneminde başladı. İşte size Türkiye’nin geri kalmışlığının kısa tarihçesi ve baş sorumlular.