Paylaş
Bir kez daha yazıyorum: “Biz anadilde eğitim-öğretim isteriz” demek, “Kürtçenin ilk, orta ve yükseköğrenimin bütün aşamalarında öğretim dili olması”nı istemek anlamına gelir, ki bu da federasyonu ve ayrı devleti işaret eder. Uzlaşma sürecinde doğru sözcük, doğru sıfat ve doğru deyimlerle (terminoloji ile) konuşmak ve yazmak gerekir. Tersi kaos yaratır!
YA KÜRT İŞADAMI
Türkiye’nin “Kürdistan” olarak ilan edilmesi istenen bölgesinin geri kalmışlığı Türkiye Cumhuriyeti’nin ırkçı, ayrılıkçı, ötekileştirici siyasetinden kaynaklanmamaktadır. Cumhuriyet 1923-1950 yılları arasında bir süre bir asimilasyon programı uygulasa bile söz konusu bölgeye ciddi yatırımlar yapmış; sanayinin, hayvancılığın gelişmesi için ciddi girişimlerde bulunmuştur. Doğruyu bulmak için, dönemi suçlamaktan vazgeçip gerçekleri görmek, AKP iktidarı tarafından haraç mezat satılan, özelleştirilen KİT’leri anımsamak gerekir. AKP hükümeti ve liberalizm, devletçiliği mahkûm ettiği için, devlet o bölgeye yatırım yap(a)mıyor. Peki özel teşebbüs ve Kürt kökenli işadamları neden yatırım yapmıyor?
AĞALIK - ŞEYHLİK
DTP ve Kürtçüler kapağını açmak istemiyorlar ama bölgenin geri kalmasının nedeni sanıldığı gibi CHP’nin tek parti rejimi değildir. CHP’nin toprak reformu, tarım reformu yapmasına, Köy Enstitüleri marifetiyle köylüyü eğitme programına engel olan tutucular, muhafazakârlar, İslamcılar, Kürt âyan ve feodallerdir. Bunların Avrupa ve Amerika’da okumuş çocuklarıdır!
DTP ile Kürtçüler demokratikleşmeden, kültürel haklardan, çokkültürlülükten, çiçek bahçelerinden söz ediyorlar, ama bölgede egemen olan feodal yapıdan, aşiret düzeninin terör ve baskılarından neden söz etmiyorlar? Toprak köleliğine, ağalık düzenine bağımlı kronik işsizlikten neden söz etmiyorlar? Tarikatların ve şeyhlerinin neden adını bile anmıyorlar?
Yaşar Kemal bile nihayet “Demokrasiyi istiyorsak, halkımızı seviyorsak, ağalardan, beylerden, şeyhlerden kurtulmalıyız” diyor. (Vatan Kitap, 16.09.09)
Türkiye’nin “Kürdistan” sayılmayan bölgelerinde demokrasiye engel başka şeyler var ama, ağalık, beylik, şeyhlik düzeni yok. Bu düzen nerede ise açık adresini vermek gerek.
MİR DESPOTİZMİ
Dün adını verdiğim kitabın yanı sıra Hakan Özoğlu’nun “Osmanlı Devleti ve Kürt Milliyetçiliği” (Kitap Yayınevi) ve Bilâl N. Şimşir’in “Kürtçülük I-II” (Bilgi Yayınevi) kitapları incelendiği zaman, Kürt ayaklanmalarına, başta Nakşibendi Şemdinan, Bedirhan, Cemilpaşazâde ve Arvasî aileleri gibi âyan ve şeyh ailelerinin öncülük ettikleri; ayrılıkçı ve bağımsızlıkçı Kürt Teali Cemiyeti’nin (17.12.1918) kuruluşuna bu ailelerin dışında Babanzâdelerin katıldığı görülecektir.
Feodal düzen, aşiret yapısı, ağa, bey, şeyh ve mir despotizmi yıkılmadan hedef bölgede demokrasi kurulamaz. Geçmişte Kürt milliyetçiliğinin ve ayrılıkçılığının kaynağı toprak sahibi sınıf idi. Bu sınıf günümüzde Kürt solunu, Kürt işçi ve köylü sınıfı bilincini iğdiş etti.
Kürtçüler bölgenin geleneksel yapılarının yıkılması olasılığından korktukları için ayrılıkçı politika izliyorlar ve bu yapıyı federe ya da bağımsız devlete taşımak istiyorlar.
Bu açıdan bakınca Devlet, Kürtçülerden ve DTP’den çok daha demokrat!
Paylaş