DÜNKÜ yazımın son cümlesini bu yazımın ilk cümlesi yapacağım: "Ermeni, Süryani, Pontus ya da henüz bilmediğimiz soykırım iddialarını kabul etmemizin koşul olarak öne sürülmesi durumunda görüşmeleri durdururuz; bu koşullardan vazgeçmediğiniz sürece görüşme masasına oturmayız."
AB’yi kendisine geçim ve seçim malzemesi yapan AKP hükümeti, 25-28 Eylül tarihlerinde toplanacak Avrupa Parlamentosu genel kurulundan ve Türkiye raporunun yayınlanacağı 6 Ekim tarihinden önce bu kararını açıklamalı. Aslında epeyce geç kalmış bir karar. AB metinlerine giren soykırım iddiaları bu gidişle sonsuza dek orada kalacak.
KAYPAK NİŞANLI
İsterseniz Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisinin hukuki bir tanımını yapalım: Buna, söylemesi ayıp, adıyla sanıyla "evlenme vaadi ile iğfal!" denir.
İğfal eden, ister damat ister gelin olsun Avrupa Birliği, iğfal edilen de, ister gelin ister damat olsun Türkiye. İğfalin sözlük anlamı "kandırma" ve "aldatmadır" ama bir örtük anlamı da "ırza geçme"dir.
Kusura bakmayın, bizim Avrupa Birliği ile ilişkimiz bu: Türkiye iyi niyetli nişanlı, Avrupa Birliği ise kaypak nişanlı... Sorun bu.
HARİCİYEDEN SIFIR
Bu işin şakaya gelir yanı yok! Türkiye’ye yönelik soykırım (şimdilik Ermeni, Süryani, Pontus. Pek yakında Eskimo soykırımını da fatura ederlerse şaşırmam) iddialarının baskısı gündelik hayatta ve politikada inanılmayacak boyutlara erişmiştir.
Bu nedenle Avrupa Birliği görüşmelerinde, bu iddiaların bir daha geri dönmemek üzere masadan kaldırılması gerek. Hükümet bu iddiaların üzerinde durulmayacak kadar önemsiz olduğunu söylemekte. Karşı taraf Názım Hikmet’in Ermeni soykırımı iddialarını kabul ettiği için vatandaşlıktan atıldığını mahkeme önünde söyleyecek kadar yüzsüz.
"Hariciye" dersinden sıfırdan daha fazla not alamayacak olan Başbakan R.T. Erdoğan, soykırım iddialarını değerlendirirken "Çok da önemsemeyin. Kararın bağlayıcılığı yok!" diyor. Soykırım iddialarını kabul etmek ya da etmemek; siyasete girme, iş bulma, doktora yapma, burs ya da "grant" alma, üniversitede yer bulma, kitap yayınlama ve ödül alma, medyada yer bulma işlerine kadar el atmış, ama Başbakan "Boş verin!" diyor.
TÜRBANA DİYET
Başbakan’ın bu sözleri, tahminime göre, bir gün hakkında açılması olası "görevi kötüye kullanma ve görevini ihmal etme" davalarında kanıt olacaktır. Başbakan Avrupa Parlamentosu’nun raporunda, soykırım iddialarından çok türban işiyle ilgilenmektedir. Varsayım olarak, Avrupa Birliği’nin türban yasağının kalkmasını resmi koşul olarak masaya koyması karşılığında, Başbakan’ın soykırım iddialarını kabul edebileceğini düşünüyorum.
TEK ÇARE YÜZÜK!
Tekrar "evlenme vaadiyle iğfal" başlığına dönüyorum. Evlenme vaadiyle iğfalin en çarpıcı örneği Güney ve Kuzey Kıbrıs’ta yapılan halk oylamasıdır. KKTC’de halk oylamasına "Evet" deme durumunda her şeyin yoluna gireceği söylendi. Fakat ambargo bile kalkmadı.
Avrupa Birliği’nin "Soykırımları kabul edin, görüşmeler başlasın, yoksa AB’ye giremezsiniz" koşuluna karşı, "Soykırım iddialarını geri çekmezseniz görüşme masasındankalkarız ve koşul kaldırılmadan masaya dönmeyiz" karşı koşulu olmalıdır.
Türkiye, AKP iktidarı döneminde, evlenme vaadiyle birkaç kez iğfal edilmiştir. İğfale rıza nikah masasına oturmaya yetmiyor. Tek çare, altın suyuna batmış nişan yüzüğünü atmak.