FRANSIZ ve Felemenk halk devrimlerinden sonra her şey tersine döndüğü için ‘Düşmez kalkmaz bir Allah!’ durumuyla ‘Demek bugünleri de görecektik!’ vaziyeti çıktı ortaya.
Halkı, halk oyunu, milli iradeyi kutsallaştırıp tanrılık mertebesine çıkartanlar, bu referandum-trafik kazasından sonra halkı ve onun tercihlerini yerin dibine geçirmeye başladılar.
AB politikalarında halkın tercihlerine değil hükümetlerin kararlarına bakmamız gerekirmiş. Halk acaba AB anayasa taslağı metnini okumuş muymuş, okuduysa anlamış mıymış? Böyle soruyorlar.
Fransa ile Hollanda halklarının kararına itibar etmeyeceklerse neden oyuna başvurdular?
Bizimkiler, bizim siyasetçilerimiz ve köşemenlerimiz gene hayal áleminde yaşıyorlar!
* * *
Şubat ayında Avrupa Birliği anayasa metnini Fransızcasından okuyunca, ulus-devletin bizimkilerin sandığı ve temenni ettiği gibi nalları dikmediğini; başta Fransızlar olmak üzere halkların sosyal güvenlik programlarından vazgeçemeyeceklerini; Anglo-Amerikan ultraliberalizminin başta Fransızlar olmak üzere Avrupalıların midesine dokunacağını yazmıştım.
Başta köşemenler olmak üzere milletin gözlerini açıp olan-biteni anlaması, ayakta uyumaması için dil bilenlerin hemen bir AB anayasa metni bulup okumalarını, hükümetin de o metni Türkçe’ye çevirtmesini tavsiye etmiştim.
İzin verin de yazayım: AB hakkında ne yazdıysam hepsi gerçekleşti. Çünkü AB gerçeğine bir nesnel olgu olarak bakıyordum; hiçbir angajmanım yoktu.
* * *
Kurucular, devrimler konusunda, Türk halkının görüşünü almadığı iddiası ile Cumhuriyet’i demokrasi topuna tutanlar, şimdi, kurucuların Avrupa Birliği kurulurken halkın görüşünü almamış olmasını alkışlıyorlar. Halkın görüşü alınmış olsaymış zaten AB kurulamazmış. Böyle yazıyorlar. Bu ne biçim demokrasi? Hani Cumhuriyet cumhursuz demokrasiydi?
Demek bugünleri de görecektik?
Avrupa Birliği’nin kurucuları Birlik anayasasını onaylamazken; İngiltere anayasayı halk oyuna sunmaktan vazgeçerken; İtalyanlar euro parasını bırakıp lirete geri dönme projeleri yaparken; komaya girmiş AB’nin başında rahipler son günah çıkartmasına ve son duaya hazırlanırken, AKP iktidarı ve yelpazecileri zafer günü ilan ettikleri 3 Ekim’i sabırsızlıkla bekliyorlar, AB’ye geri dönüşsüz yeni tavizler vermek için adeta yarış ediyorlar.
Buna ‘politik aymazlık’ denmezse ne denir?
* * *
Demek bugünleri de görecektik?
Bozguna uğrayan zihinler bakın neler yazıyorlar: Eski Atina ve bugünkü İsviçre türü halk oylamasının demokrasiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Bizzat halkın oyu sağlıklı ve bilinçli olmadığı için parlamenter demokrasi icat edilmiştir. Parlamentoları dolduran vekiller bostan korkuluğu değildir.
Başka terimlerle söylendiği zaman doğru yönleri olabilir bunların. Ama, hani parlamenter demokrasi ilkel demokrasiydi, hani doğrudan demokrasiye geçmek gerekiyordu? Hani bizim Cumhuriyet cumhursuz demokrasi’ye özendiği(!) için eleştiriliyordu? Halkı ‘bunlar’ gibi hiç kutsallaştırmadım ama halksız demokrasi olmaz ve halkın da sağı-solu belli değildir. İşte Avrupa halkları (sırayla) AB’yi boğmaya başladı bile!