Alkım Yayınevi’nin Ahmet Altan’ın ‘İçimizde Bir Yer’ adlı kitabı için uyguladığı fiyat ve satış anlayışı yayıncılık mesleğinde egemen olursa, kitap yayıncılığı kara para çamaşırhanesine bile dönüşebilir! Sorumlu herkesin bunu düşünmesi gerekir!
Bu yazının amacı Ahmet Altan’ın ‘İçimizde Bir Yer’ adlı kitabının yazınsal değerini tartışmak değil. Bunu bir yana bırakalım! Söz konusu kitabın bir milyon basılmasının yazınsal değeriyle hiçbir ilişkisi yok.
Yayıncılıktan, ‘kitap’tan habersiz birtakım insan ve gazeteci, Ahmet Altan’ın ‘İçimizde Bir Yer’ adlı kitabının baskı sayısı 1.000.000 (bir milyon)’a ulaştığı için neredeyse zil takıp oynayacaklar. Oysa, olan-bitenin ne anlama geldiğini anlayanlar dehşet içinde seyrediyorlar bu marazlı manzarayı.
Alkım Yayınevi neyi kanıtlamak istiyor bunu anlamış değilim. Ama, sanırım, yaptığının ciddi edebiyata karşı önceden tasarlanmış bir cinayet, bir suikast olmasa bile sonu ölümle bitebilecek bir trafik canavarlığı olduğunun farkında mı acaba?
Alkım Yayınevi’nin bu girişimi yazar, çevirmen ve yayınevini itham etmekte ve sanki suçlu duruma düşürmektedir. Okur şimdi şöyle düşünecek: Demek ki 160 sayfalık bir kitap 2.950.00 TL’ye satılabiliyormuş... Üstelik aynı kitap, Migros’ta 2.499.120 TL’ye satılıyor.
*
Bunları bir yana bırakıp işin gerçek tarafına bakalım:
Hürriyet Pazar’da (27.6.2004) ‘Eğer Avrupa’da basılsaydı Harry Porter ile yarışacaktı!’ deniliyor. Söz konusu kitap eğer Avrupa Birliği ülkelerinden birinde basılsaydı bu fiyata satılamazdı. Buna yasalar izin vermezdi. Vermezdi çünkü bu ülkelerdesabit fiyat (fixed prices) yasası var. Haksız rekabeti önleyen bir yasa, bir anti-damping yasası.
Şu anda Yasmine Ghata’nın Fransa’da 18 Ağustos 2004 günü piyasaya çıkacak olan ‘La Nuit des calligraphes’ (Hattaların Gecesi) adlı kitabını okuyorum. Genç bir romancının ilk yapıtı. İlk yapıt olmasına karşın 190 sayfalık kitabın fiyatı 15 euro (26 milyon 500 TL.) Kitabı Fayard Yayınevi basmış. Gallimard, Seuil ya da Mercure de France da bassaydı kitabın fiyatı aşağı yukarı aynı olurdu. Ama bu yayınevlerinden herhangi biri, yasa izin vermediği için, Yasmine Ghata’nın kitabını 2 Euro’ya satamazdı. Çünkü belli bir taban fiyatı var.
Demek ki Türkiye’de yayıncılık mesleğinde haksız rekabeti önleyici bir yasanın en kısa zamanda çıkartılması gerekmektedir. Çünkü bu orman yasası ile küçük ve öncü yayınevlerinin hepsi batar. Dünyada her ürün gibi kitaplar için de ‘solde’ (ucuzluk) ayları vardır. Bunun tarih ve süresini Yayıncılar Birliği saptar.
*
Alkım Yayınevi’nin fiyat ve satış anlayışı yayıncılık mesleğinde egemen olursa bakın neler olur:
1. Artık çeviri kitap yayınlanamaz. Çünkü yazar+çevirmenin maliyetteki payı yüzde 15-20 dolaylarındadır. Hiçbir yabancı yayınevi en fazla 2 bin basılacak kitabın fiyatının 2 dolar (2 milyon 900 TL.) ya da 2 euro (3 milyon 576 TL) olmasını kabul etmez.Alkım Yayınevi ısrar ederse, yabancı yayınevi yüzdeden vazgeçip 2.000 tiraj için en azından 2-3 bin dolar sabit telif ücreti ister. Ayrıca 1 milyonluk tirajı hiçbir yabancı copyright (yayın hakları) ajansına ve yayınevine anlatamazsınız.
Bugünkü koşullar altında bile sömürü nesnesi olduğu kabul edilen çevirmenleri (iyi ve gerçek çevirmenlerden söz ediyorum) çalıştıramazsınız.
2. Avrupa Birliği ülkelerinde satış narhının (resmi satış fiyatının) tabanı bellidir ama tavanı yoktur. Bir genç romancının 190 sayfalık ilk romanı 15 euro’ya satılabilir, ama bu fiyat İtalo Calvino’nun kitabı için 35 euro olabilir.
Uygar kültür ülkelerinde okurdan önce yazar düşünüldüğü için 190 sayfalık bir romanın fiyatı 15 euro olurken aynı sayfa şiir kitabının fiyatı en azından 40-50 Euro’dur.
3. Alkım Yayınevi satış fiyatında damping yapmadan önce, normal fiyat ile 10.000 kitap nasıl satılır; 300 sayfalık bir roman yazmış, 40-50 yaşında, kiralık evde oturan, evli, iki çocuk babası ya da annesi bir romancıya yılda en azından net 36 milyar Türk lirası nasıl telif ücreti ödenebilir, bunun yolunu ve yöntemini bulmalıdır.
4. Okur hedefli yayın politikaları önce yayıncılığı, sonra edebiyatı öldürür.
5. Türkiye, okumaya niyetli okurların bulunduğu bir ülke ise günümüz fiyatları bile yeterli değildir. Çünkü yazarların, çevirmenlerin yapıtları ne bir kilo patates ne de otomobil lastiğidir.
6. Eğer, ülkenin en iyi çevirmenlerinden biri günde ortalama 6 saat üzerinden 12 ay çalışıp, 492 sayfa büyük boy (14 cm x 23 cm) kitap çevirip, 2.000 kitaplık baskı karşılığı olarak 3 milyar 200 milyon Türk lirası çeviri ücreti alıyorsa, bir okurun vicdan azabı çekmeden böyle bir kitabı okumaya hakkı var mıdır?
*
Alkım Yayınevi yaptığı kötülüğün farkında bile değil! Bu kafayla kitap yayıncılığı kara para çamaşırhanesine de dönüşebilir! Sorumlu herkesin bunu da düşünmesi gerekir!