Paylaş
Sefa Kaplan’ın İsmet Özel’le yaptığı söyleşide (Picus, Eylül 2004) bunun en etkileyici örneğini bulmak mümkün. İsmet Özel gördüğü ve saptadığı felaketi haber veriyor:
***
“Ahmet Kutsi Tecer’in ‘Orada Bir Köy Var Uzakta’ şiiri herkesin alay ettiği bir şiir haline geldi. Halbuki edebiyat tam da bu. Bir devlet kurmuşsunuz veya devralmışsınız ve bu devletin iplerini ellerinde tutanlar, orada, uzakta bir köy olduğunu fark ediyorlar ilk defa. Ve o köyün de kendi köyleri olması gerektiğini vurguluyorlar. Yoksa o güne kadar öyle bir problem yoktu. Bugün artık o köy ortadan kayboldu. Mesele bu zaten. Osmanlılar vatansız ve milletsiz bir devletti. Milletleri ve toprakları idare ediyordu ama idare ettikleri şeylerdi onlar. Biz vatan ve millet meselesiyle ilk defa Cumhuriyet’le birlikte karşı karşıya geldik. Bugün Türkiye’de yaşayan insanların hâlâ vatanları milletleri var mı? Bu sorunun edebiyatın ana sorusu olması lazım. Ama değil.”
***
“Bir vatan ve millet meselesiyle ilk defa Cumhuriyet’le birlikte karşı karşıya geldik!”
Düşüncelere, saptamalara, çözümlemelere ve politikalara (ve onlar için) yol açıcı bir cümle. Örneğin, ortaya atan yabancılar o kadar ciddiye almadıkları, iddialarını başka bir bağlanma bağladıkları halde ulus-devletinömrünü doldurduğu masalı Türkiye’de neden çağdaşlık ve demokrasinin mihenk taşı oluyor? Ben kendi hesabıma bunu bıktıracak kadar yazdım ama bu soruyu Türkiye’nin düşünmesi gerekiyor.
Milletsiz ve vatansız bir devlet olan Osmanlı devleti neden Cumhuriyet’in rakibi haline getiriliyor, dahası Cumhuriyet’e model olarak öneriliyor? Kuşkusuz Cumhuriyet bir vatan ve ulus yaratmak istediği için! Ama bu kaygı küçümseniyor; jakobenlikle, anti-demokratlıkla, toplum mühendisliği ile suçlanıyor.
Ama İsmet Özel’den alıntıladığım cümle bu türden girişimleri eldiven gibi tersine çeviriyor. Tarihin, ekonominin, sosyolojinin uyuduğu, politikanın ihanet ettiği bir yerde edebiyat yaraları zonklatıyor. İzin vermiyor!
***
Bu uzun giriş, yazımın adıyla çelişmiyor. Graham E. Fuller’in “Türkiye’nin Stratejik Modeli: Mitler ve Gerçekler” (Radikal, 24, 25, 26 Ağustos 2004) başlıklı yazısını “Vatan ve millet yaratıcısı Cumhuriyet” penceresinden okumamız gerektiğini söylüyor. Graham E. Fuller’in gerçek amacını o zaman anlarız.
Graham E.Fuller, 1923’te kurulan Cumhuriyet’i eski model olarak tanımlıyor ve bir yeni model cumhuriyetten söz ediyor: “Türkiye’nin Müslüman dünya için artık gerçek bir model haline gelebilmiş olmasının ilk önemli nedeni, ülkede gerçek temsile dayalı ve demokratik bir siyasetin ortaya çıkışı. Demokratikleşmeyle birlikte son 15-20 yılda laiklik anlayışı değişmeye başladı ve nihayetinde dinsel kökleri konusunda ihtiyatlı davransa da dini bir parti iktidara geldi.”
Bu görüş bir saptırma mı yoksa bir aşırı yorum mu? Göreceğiz!
Paylaş