Ben ne bileyim birader

Geçmişte yaşanan trajik olaylara ilişkin olarak Türkiye’ye yönelik aşağılayıcı politikasını eleştirdiğim için benim İsveç düşmanı olduğumu sananlar var.

İlkin şunu söyleyeyim: Benim ilişkiler sözlüğümde körü körüne hayranlık ve düşmanlık sözcükleri yer almaz.
Editörlük yaptığım yıllarda Telos Yayıncılık’ta İsveç’in en büyük romancılarından Torgny Lindgren romanlarını, en büyük şairlerinden Tomas Tranströmer’in şiirlerini, Per Wahlöö ile genç yazar Bodil Malmsten’in birer romanını yayınladım. Az kalsın Dan Mellin’i de yayınlayacaktım. Şiirlerini Fransızca ve İngilizceden okuduğum Gunnar Ekelöf ile Bo Carpelan benim için son derece önemli şairlerdir.
İsveç’in edebiyat ve sanatı kadar tarih ve coğrafyasını da bilirim. İsveç haritasını gözü kapalı çizebilirim.
Yazılarım İsveç’in sözünü ettiğim tutumunu eleştirmekten başka bir şeyi amaçlamamaktadır.
***
Bildiğiniz gibi, İsveç Başbakanı Göran Persson 17 ve 18 şubat tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. Hürriyet gazetesi Stockholm muhabiri Tandoğan Uysal’a verdiği demeçte, İsveç Başbakanı Göran Persson “Biz neden Türkiye’ye gelmedik?” diye soruyor.
Yazımın başlığı olan “Ben Ne Bileyim Birader!” başlığı bu tuhaf soruya cevap olarak kabul edilebilir.
***
İsveç Başbakanı’nın beni ve herkesi şaşırtan harbi cümlesi şöyle:
“Asıl sorulması gereken benim niçin ilk oluşum değil, niçin bu kadar zamandır hiçbir İsveç Başbakanı’nın Türkiye’ye gitmemiş olmasıdır. Türkiye, Güney Avrupa’dan Ortadoğu’ya uzanan bir köprü ve büyük ülkedir. Bu kadar önemli bir ülkeyi bir İsveç Başbakanı’nın ziyaret etmemiş olması tuhaftır.”
“Türkiye, Avrupa’nın gelişmesinde büyük önemi olan bir ülke. Tabii ki Türkiye’nin AB üyeliği hazırlıklarıyla ilgili bilgi edineceğim. Kopenhag Kriterleri’nin uygulanmasının önemi üzerinde duracağız. Türkiye’nin Kıbrıs sorunu konusundaki görüşleri ve görüşmelerin nasıl gittiği konusunda bilgi edineceğim.”
***
Dikkat ederseniz, Başbakan Persson 1923-2004 arasındaki İsveç dış politikasını ve bu politikanın mimarları ile uygulayıcılarını eleştirmektedir.
Gerçekten de Başbakan Persson kabinesinde yer alan ilgili bakanlarına ve devlet bürokrasinin
şoför mahallinde oturanlara, Ermeni ve Süryani soykırımı iddialarıyla ilgili toplantılara ev sahipliği etmekten, Leyla Zana ve arkadaşlarının serbest bırakılmalarını istemekten başka ne yaptıklarını sormalıdır.
Ayrıca İsveç yetkililerinin Türkiye’ye karşı yürüttükleri ve Türkiye Büyükelçiliği tarafından zaman zaman protesto edilen kampanyaların, aralarında dostluk ilişkisi bulunan iki ülkeden İsveç’e yaraşıp yaraşmadığını sorgulamalıdır.
İki ülke arasındaki ilişkileri gerecek, dahası kopartacak nitelikte olan bu tek taraflı muamele karşısında Türkiye’nin gösterdiği soğukkanlı tutumu da mutlaka değerlendirmelidir.
***
Görüşmelerde Türkiye Başbakanı Erdoğan, PKK-KADEK konusundaki sıkıntıları ve işbirliği isteğini meslektaşına iletmiş. Bu örgütün Türkiye’de 40 bine yakın insanın ölümünden sorumlu olduğunu anımsatmış. Persson ise bu konuda işbirliğine açık olduklarını vurgulayarak daha fazla bilgi ve belgenin kendisine ulaştırılmasını istemiş.
***
Türkiye, sanırım, İsveç’e son yirmi yıl içinde gönderdiği bilgi ve belgelerin bir kopyasını hemen gönderecektir Göran Persson’a. Ama kendisi Stockholm’a varır varmaz, bir kıyıda toplanan bilgi ve belgelerin bulunduğu öteki kopyaları adamlarından isteyebilir.
Yazarın Tüm Yazıları