AVRUPA Birliği’nin Sırat Köprüsü’nün önünde Türkiye’nin başı çeviriyle fena halde belada.
Bu konuda daha önce yazıp uyarıda bulunmuş, genel sekreterlik yetkilileriyle bu çok önemli konuyu yüz yüze konuşmuştum.
Türkiye, AB Komisyonu’nun 6 Ekim’de açıkladığı, Türkiye ile müzakerelerin başlatılması yönünde tavsiyede bulunduğu İlerleme Raporu’nun Türkçe’ye çevrilmesini heyecanla bekliyor. Türkiye ile birlikte yabancı dil bilmeyen Başbakan da bekliyor. Başbakan ancak tavsiye metni ile raporun gayri resmi özetini okuyabilmiş. Buna ‘skandal ötesi’ denir!
17 Ekim tarihli Vatan Gazetesi’nde yayınlanan bir habere göre, çeviri üzerinde son düzeltmeler yapıldıktan sonra 18 Ekim Pazartesi günü hükümete teslim edilmiş olacakmış... Olmalı!
Gazetenin verdiği bilgiye göre üst düzey bir yetkili, gecikmenin nedenini şöyle açıklamış:
‘Müktesebatın çevirisi gibi birçok konuda çeviri bürolarıyla çalışıyoruz. Ardından uzmanlar bunların redaksiyonunu yapıyor. Ancak İlerleme Raporu’nun en kısa ve en doğru şekilde çevrilmesi gerekiyordu. Çeviri için bir süre, bir de redaksiyon için ayrı bir süre işi uzatacaktı. Resmi çeviri için bu görev, AB literatürüne hakim uzmanlara doğrudan verildi. Ancak uzman sayısı ne yazık ki yeterli değil.’
* * *
Düşünebiliyor musunuz, aklınız alıyor mu, Türkiye Cumhuriyeti, Libya’ya gidecek sıradan bir işçi gibi tercüme bürolarıyla çalışıyor! Ülkenin geleceğini ilgilendiren metinler, bir iş formu gibi tercüme bürolarına teslim ediliyor.
Ben bu işlere öfkelenirken, Boğaziçi Üniversitesi Mütercim ve Tercümanlık Bölümü’nün 19 Ekim günü bu konuyla ilgili bir seminer düzenlediğini öğrendim. İstanbul’da olmadığım için seminere katılamadım. (Bu yazı yayınlandıktan sonra bu konuda bilgi alabileceğim.) Boğaziçi Üniversitesi Mütercim ve Tercümanlık Okulu’nun Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde çeviri hizmetlerinin önemini dikkate alarak bir seminer düzenlemesi son derece önemli. Seminer, Avrupa Birliği, bakanlıklar, üniversiteler, Türkiye’nin AB Genel Sekreterliği ve sivil toplum örgütleri temsilcilerini bir araya getirmeyi amaçlıyormuş. Seminerde, yazılı ve sözlü çeviri çalışmaları için ne tür bir hazırlık yapılması gerektiği sorusu, ayrıca bu alanda Türkiye’de bugüne kadar nelerin yapılması gerektiği konusu ele alınacakmış...
* * *
Boğaziçi Üniversitesi Mütercim ve Tercümanlık Okulu’nun gönderdiği metinde de belirtildiği gibi, Avrupa Birliği’ne giriş bir siyasi süreç olduğu kadar bir çeviri süreci. Şu anda Türkiye’nin önünde Türkçe’ye çevrilmesi gereken 80 bin sayfalık bir yasa(lar) metni var. AB müzakereleri öncesi, karar aşaması ve sonrası çalışmaları çeviriye dayanıyor. Çeviri tek yönlü değil, AB dillerinden Türkçe’ye, Türkçe’den AB dillerine.
Türkiye’nin 12 bin AB memuruna ihtiyacı var. Mütercim ve tercümanlar, sıradan dil bilenler ya da Mütercim ve Tercümanlık okulları mezunları olmayacak. En azından iki dil bilen ekonomistler, hukukçular, mühendisler, bankacılar, sanayiciler, tarımcılar, ormancılar, denizciler, vb. sınavla işe alındıktan sonra Mütercim ve Tercümanlık okullarında özel olarak yetiştirilecekler. Bunun en iyi örneği, Finlandiya’yı AB’ye hazırlayan Germersheim (Almanya) çeviri okulu. Bu iş çok ciddi bir iş, tercüme bürolarına bırakılmayacak, AKP kadrolaşmasına izin verilmeyecek bir iş!..