ÖRNEĞİN, Anayasa’nın 24. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ‘Din ağırlıklı eğitim talebi’nde bulunabileceğini ileri sürenlere, ‘din eğitim ve öğretimi’ ile ‘din ağırlıklıeğitim’in aynı şey olmadığını nasıl anlatacağız?
Anlatmaya kalkıştığımız, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın din ağırlıklı öğrenime izin vermeğini yazıp söylediğimiz ve Anayasa’nın ‘İnkılap kanunlarının korunması’yla ilgili 174. maddesinden, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan söz ettiğimiz zaman, kimileri ‘Soğuk Savaş’ ağzıyla hemen laikçi paranoya, potansiyel korku ya da laikçi sanrı tezviratına sarılıyorlarsa ne yapacağız?
Sonradan amacından saptırılmış olmasına karşın imam hatip liseleri, kuruluşlarına izin veren Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na göre bir meslek okuludur; din ağırlıklı eğitim veren bir okul değildir. Ve bu okullar 1924’e geri dönmeden Türkiye huzur bulmayacaktır.
* * *
Bir arkadaş, imam-vali, imam-avukat, imam-öğretmen gibi tanımlamalar konusunda ‘Her ne demekse’ tarzında bir soru işaretsiz soru soruyor.
Son zamanlarda yazarlar ve politikacılar tarafından sık sık kullanılan bu tanımların patenti 20 yıldır bana ait olduğu için arkadaşımızın sorusunu yanıtlamam gerekiyor. Bunun için Tevhid-i Tedrisat’ın 4. maddesini anımsayalım:
‘Maarif Vekáleti yüksek diniyát mütehassısları yetiştirmek üzere Darülfünunda (üniversitede) bir iláhiyat fakültesi tesis ve imamát (imamlar) ve hitabet gibi hidemátı diniyenin (dini hizmetlerin) ifası vazifesiyle mükellef (yükümlü) memurların yetiştirilmesi için de ayrımektepler küşat edecektir (açacaktır).’
İslám’da imamlığın bir meslek olmamasının hiçbir önemi yoktur; 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı yasa imamlık ve hatiplik’i memurluk saymaktadır. Dini hizmetleri yapmakla yükümlü memur. Demek ki, yasaya göre, İHL bir meslek okuludur!
Bu duruma, mal bulmuş mağribi gibi hemen karşı çıkarlar ve ‘Laik ülkelerde din adamları devletten maaş alamaz!’ derler. Türkiye’de alıyor! Çünkü maaşı cemaatler, tarikatlar verirse Türkiye’de iç savaş çıkar!
* * *
Yasaya göre imam hatip liselerinde din adamı, imamlık ve hatiplik mesleklerinin görev ve sorumluluklarını yerine getirecek ‘meslek adamı’ yetiştirilir. Yani bu okulda okuyan insanlara bir mesleğin formasyonu verilir. Bu formasyon, ilgili kimsenin zihinsel yapısını, duygu ve düşüncelerini, hal ve gidişini, gündelik yaşamını, dünyaya bakışını belirler; konuşmasını, oturuş kalkışını belirler. Bu nedenle, Harp Okulu, Devlet Konservatuvarı, İletişim Fakültesi, vb. mezunları kendi aralarında birbirlerine benzemelerine karşın ötekilere benzemezler. Bu mesleklerin karakterleri, zihinsel ve duygusal yapıları, mesleki söylemleri (discours) kendilerine özgüdür.
Her mesleki formasyon uygulandığı bireyi koşullandırır, biçimlendirir. İmam ve hatip olarak biçimlendirilmiş kimsenin gideceği yer, bu nedenle, hukuk fakültesi ya da siyasal bilgiler fakültesi değil ilahiyat fakültesidir. Gene bu nedenle, sadece İHL mezununun değil, herhangi bir meslek okulu mezununun vali, kaymakam, avukat, diplomat, yargıç olması bu meslekleri dejenere eder. Bu dejenerasyon, cumhuriyet karşıtı komplonun en önemli parçasıdır!